Ben geldim,
Nasılız bakalım, iyi miyiz?Ben harikayım. Yazdıkça, sonuca ilerledikçe rahatlıyorum.
Bolca Tolga Tabu dinleyeceğiz bundan sonra, gençlik yıllarım bu şarkılarla geçti, tam da kurgumuzun dönüm noktasına yakışacak isimler. Tolga ile Tuna Tabu kardeşleri çok severim ben.
'Gurur Kırıntıları' şarkısıyla yazdığım bölümde, sizlerin de bu şarkıyı dinlemesini istiyorum.
Keyifli okumalar!
43. Bölüm: "Pencere Önlerine Saklanmış Direnişler"
Akşamın karanlık örtüsü sarmalarken gök kubbeyi, sessizce camdan dışarısını izlemeye devam etti genç kadın. Konuşmaktan yorulduğu zamanlardaydı, zaten konuşmasına gerek kalmamıştı. Bundan böyle söylemek istediklerini susarak anlatacaktı. Yol çabuk tamamlandı, bitmesini istemediğinden olsa gerekti, nasıl vardıklarını bile anlayamadan mesafe kapanmıştı. Haraketi kesilen araba, biraz ürpertti kendisini. Şimdi mecburen aşağı inecek, istemese de eve girerek, Seher'le yüzleşecekti. Kimseye katlanacak halde olmamasına rağmen iğrendiği insanlarla aynı evde kalacaktı. Durdurduğu arabasından inen genç adam, diğer tarafa geçerek kendisinin kapısını açtı. Uzatmadı, 'İn' demesini beklemeden, yavaş şekilde arabadan indi. Davranışlarını şaşkınlıkla incelerken kendisinin kapısını kapatan Aras, arabanın kapılarını kilitleyerek yürümeye başladı.
Sessizliğinin mührünü bozmadan kocasıyla beraber yürüdü, bahçe kapısından geçerek binaya ulaştılar. Kapıya geldiklerinde elini zile uzatan genç adam, parmağını tuşa basarken oldukça şaşkındı. Bağırmasını, çırpınmasını, ortalığı birbirine katmasını beklerken böyle sakin kalması, istemsizce gözlerini devirmesine neden oldu. Beklemediği sessizlik, Aras'ı da şaşkınlıktan ötürü ayrı sessizliğe boğdu. İstese bile konuşamadı, yaklaşımına nasıl ifade vereceğini bilemedi. Zile tekrardan dokundurdu elini, bir süre eli zilde basılı kaldı, çabuk açılması için böyle yapmaya mecbur kaldı. Neredelerdi, koca evde sanki tek kişilermiş gibi kapıyı geç açıyorlardı, oysa birsürü insan vardı. Elini zilden çekerek, kapıya vurdu. Yavaştan başlayan vuruşu, hızlanarak üst üste devam etti.
Kapıyı soluk soluğa açan Seher Hanım, biraz geri çekilerek oğluyla beraber gelen gelinini inceledi. Sabahtan kendisine oğlunun verdiği görevleri yerine getirmekle uğraşmış, Hande'nin odasını hazırlamakla uğraşmıştı. Her ne kadar geri gelmesini istemese bile oğluna güç yetirememişti. Olacakların önüne geçmek istemişti ama elinde değildi. Karşısındaki kızı incelerken istemsizce içi acıdı, böyle durgun görmeyi beklemiyordu. Üzerine gitmeyecekti, anlamaya çalışarak anlayış gösterecekti. Özellikle sabah oğlu tarafından ikaz edilmişti. "Tartışma istemiyorum, ne dese alttan alacaksın, yeterince canı acıdı, yüzünü güldürmek için getiriyorum." demişti. Yüzünün gülmeyeceğinden öyle emindi ki, sadece bundan ötürü bile anlayışlı olmaya çalışacaktı.
"Yarım saattir kapıyı çalıyorum, inşallah böyle bekletmek için geçerli sebepleriniz vardır."
Soluğunu düzene alarak konuşmaya çalışan Seher Hanım'ın üzerinde yeterince yorgunluk vardı. Önceden kaldıkları odayı düzenlemiş, Hande'nin sevdiği şekilde dekore etmişti. Sevdiği yemekleri hazırlamış, ortalığı düzenleyerek temizlemiş, sadece odayı değil, her yeri toparlamıştı. Yukarı katta olduğundan ötürü, aşağıya inmesi zaman almıştı. Evde kendisinden başka kimse yoktu. Fahri Bey işte, Zehra ise kursa gitmişti. "Sen tek misin?" Sözlerini anlamış gibi, kendisinden yanıt gelmeden soran genç adama sadece başını sallayabildi. "Nerede o işe yaramaz, gereksiz kızın?" dedi tekrardan sorusunu güçlendirerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Saklasın Bizi
Fiksi Umum"Hiç mi umut kalmadı çalıkuşu, ben sevdamızı kurtarsam, tekrar, bir şans daha veremez misin bana?..." "Benden kocaman bir aşk aldın Fatih, bana babamı geri ver, senden karşılığında; sadece kahramanımı kurtarmanı istiyorum, sevdamıza gelince, inan b...