27. Bölüm: "Saygı"

58 7 260
                                    

Kısa bir aranın ardından tekrar buluştuk. Birkaç bölüm Hande ve Fatih'i göremeyeceksiniz, bunu baştan söyleyeyim. Sonra çok kuvvetli şekilde karşılaşarak dönecekler. Kurgu her zaman başrollerin aşkı ile ilerlemez, her zaman onların sahneleri beraberinde de dönmez. Kısa süreliğine ara verilmeli ki, kuvvetli dönüşlere sahip olsunlar. Daha çok aile sıcaklığına tanık olacaksınız. Hande'nin annesi uzun süre ortalarda yoktu, onu göreceksiniz bolca.

Aile beraberliğini görürken Hande'nin çelişkileri ve iç hesaplaşmalarını okuyacaksınız. Yerinin o ailede ne kadar olduğunu kendisi kavramak için uğraşacak.

Bolca anne kız sahneleri ile karşılaşırken başka karakterlerle de tanışacaksınız. Yeni karakterleri göreceksiniz. Hadi geçelim bakalım, çok bekletmek istemem.

Medyada tasarımcımın özel çalışması var.
Bölüm Şarkısı: Toygar Işıklı - Tebessüm

27. Bölüm: "Saygı"

Özlemek, sadece üç heceden oluşan kelime değildi aslında, kocaman paragraftı bir bakıma. Yüreğini ezip geçerdi insanın hasret, delerek parçalardı benliğini. Zaman azalmıştı, mezun olmasına belli günler kalmıştı. Geçen vakitlerde annesinin özleminden daha ağırına rastlamadı. Okulunu bitirmesine fazla kalmadığı zamanlarda, kendisi ile olmasını çok isterdi. Yanında durmasını, destek çıkmasını beklerdi ama isteklerinin dışında kalmıştı başlarından geçenler. Şimdi annesi ile aralarında dağlar vardı, hasretlik çoğalmıştı. Kendisini eğitim imkanını açan annesinden uzakta mezun olacak, törenini o olmadan geçirecekti. Yaptıklarına karşılık, hakkı vardı dediklerinde ama ağırdı da, haklı olduğunu bilse de kaldıramazdı. Yalnızdı, kimsesizliği en çok Yeliz Hanım'ın olmadığı vakitlerde hissetmişti Hande. Geldiği iş görüşmeleri olumsuz sonuçlandığında, tutunacak ve üzüntüsünü paylaşacak anne sıcaklığı arardı. Eşini çok sevmesine rağmen annesinin eksikliği, hep daha ağır basardı.

Yakınlaşan zamanda, iş aramalarını daha çok arttırdı. Yakında okulu bitecekti ve işini önceden bakması daha doğru olurdu. Güzel, başarılı ve adından söz ettiren şirkette, tasarımcı olarak çalışmak istemişti daima. Kendi sergisini açma isteğini sonralara erteledi, bunun için daha çok erkendi. Önce tecrübe edinmesini kendi açısından daha doğru buldu. Olumsuz sonuçlanan görüşmelerin beraberinde, annesinden aldığı sert çıkışlar da canını bir başka acıtırdı. Yüzüne kapanan kapılar, sadece iş kapıları değil, annesinin kapıları da olmuştu. Canının acısı dinmedi, ilelebet çoğaldı. Çoğu şirket tarafından, hastalığından ötürü kabul edilmezdi. Karşı taraf, daima güvensiz bakardı kendisine, ortam emanet etmenin doğru bulunmadığını izah ederdi. Yine o gün de kendisini bırakan taksiden inerek görüşe davet edildiği şirkete doğru ilerledi. Ne kadar olumsuz sonuçlanacağını düşünse de, içinde kendine bile itiraf edemediği umudu vardı, bundan vazgeçmedi.

"Yeni mezun olacaksın sanırım, isteğin de burada staj görmek." Yüreğinin hızla inip kalktığını hissetti, düzgün enerji aldı. Çünkü kimse, daha önce inceliklerini sormamıştı kendisine. "Doğrudur, siz de uygun görürseniz tabii." Sıcak tebessüm takındı simasına, heyecandan damağı kurumuştu resmen. Karşısındaki adamı incelemek için imkan bulduğunda, bakışlarını kaldırdı. Yaşının, ancak elli olabileceğini düşündü. Saçları kırlaşmıştı, gözleri hafif iri ama burnu daha ufaktı fakat uzundu burun kemiği. "Neden uygun görmeyeyim canım, senden iyisini mi bulacağım?" Biraz afalladı, beklemediği tuhaflıkta tepki aldı. Sesindeki ilginç ton çekti dikkatini. Yerinden, kendi sandalyesinden doğrularak kalkan adam, tam karşısındaki koltuğa oturdu. Yakındı kendisine ve Hande, kısa mesafeden rahatsız olarak biraz geri gitmek istedi. Yaslanarak ardına, az da olsa uzaklaştı.

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin