Merhaba!
Güzel bölüme ve başlığına uygun medya kullandım. Görselimiz harika ötesi, müziğimizi de açarak sözü çok uzatmadan, hızlıca bölüme geçelim.
Bölüm Şarkısı:
Kent Şarkıları - Aşk ÜşütürKeyifli okumalar!
21. Bölüm: "Kuş Ölüsü"
Çok geç saatlerde insanın içini sarmalamakta olan düşünceler vardır hani, uyku kaçıran, tüm benliğine kuşkular indiren... Yarı karanlık zamanda kalkmasına rağmen içerisi tamamen zifiri değildi. O penceresiz odadan çıkarıldıktan sonra her taraf ışık olmuştu kendisine. Yatakta doğrulduğunda, sabah olanları hatırladı. Kendisini nasıl bir ilaçlı ıhlamur ile daldırmışsa Nurcan Hanım, daha şimdi aralamıştı gözlerini. Ihlamurun ilaçlı olduğunu daha içerken kavramıştı, salak değildi ama içmişti de. İnsanın her ilaca ihtiyacı vardı, kimi zaman sakinleştirici uyku ilaçlarına bile, istemesek de ihtiyaç duyardık. Yaşamın değerini anlamak istercesine o kadının kollarında Allah'a dua ederken kendinden daha da geçmişti. Yaptığı hamle anlıktı, o adamın kendini durdurması, sırtına demir aleti geçirmesi de anlıktı. Zorlanarak da olsa o anı hatırladı. Sırtında bir hızla hissettiği keskin acı, hızla aşağı düşüşü ve acı çığlıkları... Hatırladıkça psikolojik olarak sırtı da acımıştı. Omuzlarının tam altına ilaçlı sargı bezi ile sarmalamıştı, aşırı olmasa da epeyce ağrı vardı. Kendini düşündü, görüntüsünü hatırlamak istedi. Yemin edebilirdi rezalet göründüğüne, çünkü çok kendini kaybetmişti.
Yataktan iniltilerle doğrulurken adım atabilmek için bir aparat aradı gözleri. Yürüteçi hâlâ sağlamdı, ona tutunarak kalkabilirdi. İki kolu birbirine dolansa bile zorlanarak önüne çekti. Yürüteçe çelimsiz kolları eşliğinde tutunurken sağlam bacağına basarak doğruldu. Yüzüne bakmak istedi, kendini görmek istedi. Çok rezalet görüntüsü vardı, her defasında hastalığın etkisinden ağzından ve burnundan kan aktığından, o olay olduğunda da kanamıştı. Önündeki dolabın çok ufak, üçgen şeklinde aynası vardı, biraz ilerlerken simasında göz gezdirdi. Işık açık olmasa da, pencereden gelen sokak ışıklarının desteği eşliğinde kendinde göz gezdirdi. Sahiden de çok perişandı, tahminlerinde kolay hal yanılmazdı. Sabah olduğunda evde birinden destek alarak kendine düzen verecekti. Yüzü perişandı, saçları birbirine yapışmıştı, yorgundu ama direnmesi gerekti. Allah'ın emanetine sadece bir kere, anlık boşluk duygusu ile ihanet etmiş, o da nasip olmamıştı. Yaşama devam edecekti, ama acı, ama tatlı... Madem mecbur bırakılmıştı, nasip olmamıştı madem ki, devam etmesi şarttı. Yürüteçini kullanarak halsizce odadan çıkarken evdeki gürültü dikkatini çekti. Çok geç vakitler değil miydi, neyin sesi olabilirdi ki? Kaldığı odadan çıktığında, salonun ara holü karşılamıştı kendisini. Gözleri, gayri ihtiyarı duvardaki eskitme saate kaydı. Nostaljikti, hafif uzun ve ortası ovaldi. Vakit, gecenin 04.20'sini gösterecek kadar geçti, o gürültünün sebebi, böyle geç saatte ne olabilirdi ki? Sabahtan bu zamana uyutulduğu için artık zerre uyku kalmamıştı. İlerledi sesin geldiği tarafa, gürültüleri takip etti.
Aralık kapının önünde durduğunda, dehşetle aralanan gözleri, ani mimiklerinden ötürü sabahtan darbe aldığı sırtının acımasına neden oldu. Yutkundu, inlememek için zor tuttu kendisini. Karşısındaki adamın, kendisine ardı dönüktü, aralık kapıdan zor da olsa anlamıştı. Orada olduğunu belli etmemek için biraz gerilemek istedi ama başaramadı, olduğu kısımda kaldı. Dikkatlice olanları izlerken sabahı hatırladı. Yana doğru devrilen bedenini kaldırışını, kendisini kucağına alışını anımsadı. Sarmalaması, kollarında sallaması ve dokunuşları, ah ölse unutamazdı... Çok temas etmişti kendisine ama rahatsız olmamıştı Hande, sonuçta zaten o halde tek kalkacak da değildi. Yaptığı ilk değildi ama kim bilir, şu sakat haliyle son da olmayacaktı. Yatağa bırakırken kendisini, annesine dönerek 'Sen ilgilen, ilaçlarını ben hazırlarım.' dediğini zor da olsa. iyi hatırlıyordu. Çok karıncalı şekilde anımsamıştı olanları ve kendisine ilaç içirişini. Demek kendisi ile kısa süre ilgilendikten sonra kızını almak için gitmişti. İnsan, böylesi geç saatlerde uyanıksa, ya uğruna savaş verdiği umutları vardı, ya da dertleri... Kendisini acıdan uyku tutmazken karşısındaki adamın 'Evlat' gibi bir umudu vardı. Başlarda inanmak istememiş, çok geç kabullendiğinden onun gibi ürpertici birinin çocuğunun olmasını aklı almamıştı. Görmese inanmazdı, gözler en gerçekçi şahitti. Dudakları aralanmış, biraz daha şaşırırsa uçuklayacaktı belki de, bunca acının gördükleri, bedeninden ve ruhundan acıyı sıyırarak kendisini mayhoş etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Saklasın Bizi
Ficción General"Hiç mi umut kalmadı çalıkuşu, ben sevdamızı kurtarsam, tekrar, bir şans daha veremez misin bana?..." "Benden kocaman bir aşk aldın Fatih, bana babamı geri ver, senden karşılığında; sadece kahramanımı kurtarmanı istiyorum, sevdamıza gelince, inan b...