12. Bölüm: "Son Koz"

48 9 117
                                    

Merhaba, ben geldim!

Güzel bir bölüm getirdim karşınıza, çok uzatmadan da hemen geçelim.

Bölüm Şarkımız:
Eylem Aktaş: Sevda

Neden bu şarkı olduğunu ben de bilemedim, hoşuma gitti. Medyada mevcuttur, açamayanlar için ismini de verdim.

Keyifli okumalar!

12. Bölüm: "Son Koz"

..."Ben sizi tanıştıramadım, değil mi?" Fatih, geldikten kısa süre sonra konuşan genç kıza dikkatle bakarken bir halt çevireceğini anlamıştı. Düşünüp, insaf edip buralara gelmesini istemekle hata mı etmişti? "Aras, burada karşıma çıktı, kendisini az önce, senin ailene tanıttığı gibi, benim üniversiteden bir arkadaşım olur..." Karşısındaki adama dikkatle bakan Fatih, annesinin sürekli bahsettiği, Seher Hanım'ın dış devletten gelen oğlu Aras'ın, bu adam olduğunu anladı. "Size anlatma imkanımız olmadı, daha doğrusu ben, hemen duyulmasını istemedim ama madem Aras da karşımızda, beni bu kadar merak etti, sizi sözlümle tanıştırmak isterim..." Hande, sonu bilinmez bir dönemece girerken kalpleri, zehirli sarmaşık misali, iplere düğüm etmişti. "Aras, Fatih; benim kısa zamanda söz kestiğim nişanlım, ailem uzakta olduğu için şimdilik burada, Nurcan Hanım'ın evinde, sözlümün gözü önünde kalıyorum, Fatih'ciğim; Aras da benim, üniversiteden, samimi bir arkadaşım olur, sizi tanıştırmak istedim!..."

Genç adam, zifiri karanlık akşamın gölgesinde işittikleri ile kaskatı kesilirken ne tepki vereceğini de çözememişti. Yanındaki kadına baktı önce, ardından çok sürmeden, karşısındaki adama bakışlarını gönderdi. Ne denirdi, sahi ne tepki verilmesi gerekirdi bu durumda? Yanındaki kadına, tekrardan, ortama karşı belli belirsiz ama o kadar da dikkatle bakarken gözlerinde bir his gördü, çok değişik, bu zamana kadar görmediği o his, adamın içine de, eşsiz merak duygusunu saplamıştı. Yaptığının sebebi vardı, olması gerekti, değil mi? Kimse, bu beklenmedik haraketi, durup dururken sergilemezdi. Çaresizlik, kadının delici bakan kehribar gözleri; ilk kez hafifçe durgunlanmış, çok az da olsa, çaresizlik denen o illet hissi görmüştü. Yakarırcasına olduğunu demek, bu asiliğine hayran kaldığı kadına haksızlık olurdu, rica edercesine bakmıştı gözlerine... Yalanı, kendisinin dile getirdiği gibi, Fatih'in de devam ettirmesini istemekteydi. Neden, kendisine sormamıştı ki buna kalkışırken? Tahminleri vardı ama o tahminler, kadının buna kalkışmasını gerektirecek derecede değildi. Sebebi ne olursa olsun, insan böyle düşüncesiz davranmazdı ki... Fatih, oturduğu mahallede, Yasemin'e olan sadakati ile bilinirdi, her gün kabir ziyaretine giden; kalbini, istemese de aşka kapatmış bir adamdı. Yalanı sürdürürse, kendi adı da kirlenecekti ama kadının çaresiz bakışları da, içini bir tuhaf etmişti.

"Merhaba Fatih Bey, ben de Aras, tanıştığımıza çok memnun oldum; şanslı adamsınız, inkar edemem..." Kendisine elini uzatırken konuşan adama, refleksle elini uzatırken avuçlar birleşmiş, kısa süre tokalaşmıştılar. "Teşekkür ederim Aras Bey, hep öyle derler etrafımdaki insanlar, sizin de bu şekilde düşünmeniz şaşırtmadı doğrusu..." Yalanı sürdürmek amaçlı, kendinden bağımsız dökülürken kelimeler dilinden, haddinden uzun süren tokalaşmaları, Fatih'in hızla elini geri çekmesi ile sonlanmıştı. Aras'ın, kendi gözlerine öfkeli baktığını, anında hissetmişti genç adam, hislerinin kuvvetine güvenirdi. Yanılmamıştı tahminlerinde, bu adam, kızın eski sevgilisi olabilirdi. Yoksa neden öfke ile bakacaktı ki? Eski ama bitmemişti anlaşılan. Yarım kalan aşkın acısını kadın, düpedüz, hiç sormadan, kendisini kullanarak çıkarmak istemişti...

Eve geri döndüklerinde, saat çok geç olsa bile, tartışma bitmemiş, adeta küllerinden doğmuştu. Nurcan Hanım, Hande'nin hal ve tavırları üzerine delirirken, oğlunu da dolduruşa getirmek istemiş, anlaşılan; Fatih'ten daha çok sinirlenmiş, bunu belirtmekten de, zerre çekinmemişti. Olup bitenleri alayla seyreden Özcan, Turgut'a göre, daha matrak davranmıştı. Gecenin sonunda, olup bitenleri, kendilerinin çözmesi için, ikisi de çok oturmamış, meseleleri tek başına, rahat çözebilmeleri için kısaca bahçede durmuşlar, içeri girmeden de çıkmışlardı. Arkadaşlarını geçirdikten kısa süre sonra evine tekrar giren Fatih, gördüğü manzara karşısında biraz gerilmişti. Nurcan Hanım, Hande'nin üzerine doğru ilerlerken, sesinin alevi, dışarısını sarmalamıştı. "Senin derdin ne kızım?!" derken alevler içinde en çok kendi desibelini tutuşturmuştu. "Anne tamam, gitme üzerine, vardır mantıklı açıklaması." Elif, omuzlarından tutarak geri çekerken kadını, sakinleştirmek istemişti. Seda, arka odada bebekle ilgilenmekte, Aytaç'la Kuzey de odalarına geçmiştiler.

İstanbul Saklasın BiziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin