Güne yüzümdeki gülümsemeyle uyandım. Galiba gülerek uyumuştum Ilgazı düşünmek beni benden etmişti.
Titreyen telefonu elime alıp yatakta yüz üstü uzandım ve dirseklerimin üstünde yükseldim.
Yarbay:
Yarbay: Günaydı sevgili :)
You: Günaydın prens (:
Yarbay: 1 saate ayrılıyoruz birde sana foto atimm dedim
Yarbay: Burcu niye konuşmuyorsun
Yarbay: AlooYou: Albay bunu yapmamalıydın şu an bi yükseldim
Yarbay: Hmm bir saate yanındayım o zaman meleğim
Mesaj bildirimi gelmesine rağmen fotoğrafından çıkmayıp ikinci defa görmüş olduğum bu şahane vücuda bakındım. İlkini kazayla görmüştüm biliyorsunuz msöxmsmcs
Ayağa kalkıp eşyalarımı bavula koydum ve üzerimi değiştirip odayı toparladım. Evraklarımı da düzenledikten sonra bavulu kapının önüne itikledim ayakkabılarımı giyip odaya göz gezdirdim. Her şeyi aldığıma emin olduktan sonra oda kartıyla beraber aşağıya indim.
Oda kartımı teslim ettiğimde çalan telefonu cebimden çıkardım. Arayan Ilgazdı adımlarımı çıkışa yönlendirdim ve tam açacağım sırada aramayı sonlandırdı.
Peşimden bavulu sürüklerken bir yandan da gözlerimle Ilgazın arabasına bakınıyordum. Rehberden adını tuşlayıp kulağıma götürdüm ve sabahın soğukluğuna titreyen çeneme hakim olmaya çalışıyordum.
Telefonu açmayan Ilgaza küçük bir of çektiğim anda yanağımda hissetiğim sıcak öpücükle arkama döndüm. Karşımdaki bu koca adamın beline ellerimi dolayıp burnumu göğsüne gömdüm
"Üşüdün mü ah benim bebeğim" diyerek omuzlarımdan sımsıkı kavradı.
Bir süre beraber öyle durduktan sonra arabaya bindik. Ben içerinin sıcaklığına alışmaya çalışırken Ilgaz bavulu bagaja koyup yanıma oturdu.
"Hoofff havalarda soğudu he. İstanbulda üşüteyim deme" dedi buruk gülümsemesiyle. Ona karşı dönüp gözlerimi gözlerine kenetledim. Sadece gözlerim konuşuyordu o sırada.
Ilgaz gözlerini hiç ayırmadan elimi tuttu ve öptü. Ona ağzımı oynatarak "Seni seviyorum" dediğimde gülümsemesi büyüdü ve kızaran yanaklarını gizlemek içinmiş gibi önüne dönüp hava alanına sürdü.
Hava alanına geldiğimizde teyzeme uçağa bineceğimi haber verdim ve Ilgazla beraber bavul kontrolünden sonra uçak saatini bekledik.
Hava alanında bulunan bir kafede kahve içiyorduk. Sabahın soğuğu, küçüklük aşkım, ondan ayrı düşmem ve daha bir çok şeyle yüz yüzeydim. Onu sevdiğimi haykırmak istiyordum. Ki ben demesemde gözlerimin bunları söylediğine emindim.
"Bakma bana öyle, çok zor olacak sana doyamadan senden ayrı düşmek" bu kelimeler ağzından dökülürken tek yaptığım onu öyle izlemeye devam etmekti. Daha dünkü diyor olabilirsiniz ama Ilgaz benim küçüklüğümdü.
Gözlerimi ancak uçak anonsu yapıldığında ondan ayırdım. Derin bir nefes verip çenemi avucumun içinden kaldırdım ve masanın üstündeki telefonumu kabanımın cebine koyup ayağa kalktım.
"Seni yeniden görmek için günleri sayacağım yarbay. Kendine iyi bak ve aklımın hep sende olacağını unutma. Görevden de sağ salim dön gel hayırlısıysa."
Adımlarını önümde durdurup saçımı geriye attı "Hayrım da sensin, nasibimde Burcum. Senin yokluğunda alevlenen aşkım şimdi seni daha çok istiyor. Döndüğümde gidereceğiz hasretimizi. Aklın bende olmasın. Ben.." elini kalbime koydu "her zaman burada olacağım"
Hafifçe gülümseyip başımı ona yasladım "Ne güzel konuştun öyle yarbayımm."
"Tamam hadi hadi kaçırma uçağı gidince mutlaka haber ver."
Geriye çekildim, bavulum ve yarbayla uçağın pistine gittik..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burgaz
Teen FictionYanlışlıkla birisini görüntülü arayıp çokta samimiyet kuramamışken yardım etmeye gidip üstüne bu kişinin ilk aşkın çıkmasıyla devrelerin yanmasını izliyoruz. İkinci hikayeyi yazdım "IlBurAs" yayında!