Saatlerdir orada öylece oturmuştuk. Oğuz hiçbir şey dememişti ve savcı onun üstüne defalarca aramıştı. Açsamda ne diyecektim ki sanki? Tek yaptığım şey kolyemi parmaklarımın arasına alıp denizi seyretmek oldu. Dalgalar ve martıların huzur dolu sesi içimi rahatlatmıştı. Ağlamam dinmişti ve aşırı yorgun hissetmeye başlamıştım. Evde kaldığım süreç boyuncada doğru düzgün uyumamıştım bile.
"Eve gitmek ister misin?" dedi beni tutup geriye çektiğinde.
Gözlerimi zar zor açıp ona baktım ve başımla onayladım. Gülümseyip yanağımı okşadı. Kalkmama yardım etti ve arabaya bindik.
.
.
.Gözlerimi açtığımda gecenin körüydü. Su almak için mutfağa ilerledim. Işığı açtım ve masanın üzerindeki sürahiye uzandım. Doldurduğum bardağı yudumlarken suyun tatlılığının beni mest etmesinin tadını çıkardım ve ağrıyan boynuma masajlar eşliğinde içeriye gittim.
Masanın üzerindeki mumlari kibrit yardımıyla yakıp koltuğa oturdum. Karşımdaki saate baktım. Sabahın 6sına geliyordu.
Bir anda açılan kapıyla irkildim ve silüetin sahibinin yüzü aydınlandığında yüzümü ellerimin arasına aldım. Oğuzun evde olduğunu tamamen unutmuştum.
"Neden uyanıksın Oğuz?"
"En ufak seste uyandığımı biliyorsun. Bir şey mi oldu diye bakmaya geldim." yanıma geldi "Sen biraz daha iyi misin?"
Başımla onu onayladım.
"Uğur aradı sen bir anda kapatınca bir şey oldu sanmış. Ona iyi olduğunu söyledim."
"Tamam"
"Gerçekten doğru kişiyi seçmişsin." dediğinde ona döndüm ve devam etti "Bak sen gittikten sonra çok düşünmüş seni. Seninde onu düşündüğün gibi yani. Yıllar geçse bile unutmamışsınız birbirinizi ve kader sizi bir araya getirmiş. Bu fırsatı kullanıp bir araya gelmeniz iyi olmuş."
"Tamam konuşma, daha fazla ağlayamam."
göz altlarımı sildim."Seni seviyor."
"Bende.. bende onu seviyorum. Ve gerçekten ondan uzak kalmak zor geliyor. Çok kısa sürede olsa alışmıştım onunla olmaya." derin bir nefes aldım.
"Ben geri yatıyorum o zaman. Sana tavsiyem bunları çok düşünme yoksa uyuyamazsın." alnımdan öptü "İyi geceler." dedi ve odasına girdi.
Oğuzun bir anda iyilik meleği kesilmesi de tuhaftı. Sonunda büyüyebilmiş olması çok onur vericiydi.
Odaya gidip pijamalarımı giydim ve salona geei döndüm. Kenardaki battaniyeyi alkıp mumları söndürdüm ve koltuğun üzerine uzandım. Aşırı yorgun hissediyor olmam beni uykunun kucağına bırakmıştı.
.
.
.Sabahın cıvıl cıvıllığına gözümü açamazken alnımdaki ağırlık beni rahatsız etti. Elimi götürmeye çalıştığımda bunu yapamadığımı fark ettim. Nasıl bir ağırlık vardı üzerimde?
Yutkunurken boğazımda olan acı tada yüzümü ekşittim ve tepemde beliren Oğuz elindeki bezle boynumu siliyordu.
"Ne yapıyorsun?" dedim çatallaşan sesimle. Hafifçe öksürmeme rağmen boğazlarımın durumu iyi değildi. Ağzımda son derece kurumuştu.
"Burcu en son ne zaman yemek yedin?" diye sorduğunda düşünmeme gerek bile yoktu çünkü ne zaman yediğime dair bir şey hatırlamıyordum.
"Bilmem"
"Aynen böyle devam Burcu. Aferin seni tebrik ediyorum." aynı teyzem gibi konuştuğunda istemsizce gülümsedim.
"Ya birde gülüyorsun. Ateşin var tansiyonun düşük şekerde öyle. İtiraz istemiyorum ve çorba içiyorsun şimdi hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burgaz
Teen FictionYanlışlıkla birisini görüntülü arayıp çokta samimiyet kuramamışken yardım etmeye gidip üstüne bu kişinin ilk aşkın çıkmasıyla devrelerin yanmasını izliyoruz. İkinci hikayeyi yazdım "IlBurAs" yayında!