Çalan kapıyı açan Maira gelenin babam olduğunu görünce reverans yapıp bizi yalnız bıraktı. İçimden taşmak için fırsat kollayan bütün kötü duygularda babamın boğulmasını istedim. Halkın yaptıklarını unutmayacağım gibi onun yapmadıklarını da unutmayacaktım. Yıllarca yaşadığım makus kedere beni mahkum eden kral babamdan başkası değildi. Bana hiç durmadan her şeyi değiştireceğini söyleyerek umut vermiş fakat beklentilerimi asla karşılamamıştı. Sadece ağabeyim ve onu daha sık görmek istemiştim. O ise kraliçenin laflarını dinlemiş, yanıma uğramaz olmuştu. Halk babamın yanımda olmadığını görerek cesaretlenmiş, bana defalarca saldırmıştı.
Ben şimdi babama bütün samimiyetimle nasıl güvenirdim?
Gözleri dolu dolu gelip bana sarıldı. "Seninle gurur duyuyorum prensesim."
Kollarından ayrılarak ifadesizce yüzüne baktım. "Neredeyse kabul görmeyecektim."
Beni rahatlatmak istercesine kolumu sıvazlamaya başladı. "Ama edildin hayatım."
Geriye doğru birkaç adım atıp kaşlarımı çattım. "Beni kendinden emin bir şekilde buraya, bana nefretle bakan insanların arasına getirdin. Lakin gördüğüm şey ilk fırsatta pes etmek üzere olduğundu. Beni neredeyse geri gönderecektin." Güldüm. ''Söylesene baba, buraya gelmemi sağlayarak beni mi susturmak istedin, yoksa kabulüm için hiç çabalamayarak kraliçeyi mi?''
Kaşları havalandı. "Böyle bir şeyi katiyen düşünmedim. Ben zaman kazanmaya..."
Kalbim kırıktı. Eğer piskoposla ben konuşmuş olmasam babam çoktan hakkım olan ünvandan vazgeçmişti. Kendimi ne kadar güçsüz ve çaresiz hissettiğimi eminim anlamamıştı bile. Halbuki beni yıllardır bu duruma sokan kendisiydi.
Kollarımı göğsümde bağlayıp hüzünle gülümsedim. "Sorun değil kralım. Ben istenmemelere sayenizde çok da iyi alışığım." Üzüntüyle bana baktı. "Yalnız kalabilir miyim?"
Bir şeyler söyleyecek gibi dudakları aralandı fakat ona arkamı dönmemle kapıyı açıp çıktı. Bu sarayda kimsem yoktu. Beni seven, saygı duyan, iyiliğimi isteyen hiç kimse...
Belki babamın günahını alıyor, üstüne fazla gidiyordum. Ama üzülüyordum. Bana verdiği sözü kendi hakkımla, zorlayarak elde etmiştim. Bundan sonra babama bile tam olarak güvenmeyecektim. Bu hayatta yapayalnızdım.
Maira babamın ardından hemen odaya geri geldiğinde telaşla gömme dolaba ilerledi. "Prensesim, hazırlanmalısınız."
Kaşlarımı çattım. "Neler oluyor? Ne hazırlığı?"
Babamı sözlerimle sinirlendirmiş olabilir miydim? Beni gönderiyordu muydu?
Bana dönüp şaşkınca baktı. "Kralımız söylemedi mi? Sizin adınıza bir balo düzenleniyor. Civar krallıklardan sizi kutlamak için gelen soylular da olacak."
Heyecanlandım. Henüz yeni bir muharebeden çıkmışken bu balo da nereden icap etmişti?
"Kral babam bana hiçbir şey söylemedi. Nasıl bu kadar kısa sürede krallıkların haberi oldu? Her şey henüz bugün gerçekleşti."
Maira gülümsedi. "Kralımız uzun süredir ünvanınızın peşindeydi. On gün evvel civar krallıklara haber verildi efendim."
Şaşkındım. Babam bana hiçbir şeyi belli etmeden böyle bir balo düzenlemeye karar vermişti ve ben az önce onun kalbini kırmıştım. Anlaşılan almama yardım etmediğini düşündüğüm ünvanım için o uzun süredir görüşmeler halindeydi.
Maira düşen yüzüme anlam veremedi. Bana yaklaşarak tam karşımda durdu. "Sorun nedir prensesim? Memnun değil misiniz?"
Başımı iki yana sallayıp yerdeki kilimlere baktım. "Halk bile gözüme baka baka beni aşağılamaktan geri durmazken kim bilir civar soyluları bana nasıl sözler söyleyecekler..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAYRİMEŞRU PRENSES
Historical FictionGayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, eşi kraliçenin ise bütün haklarını elinden alıyor. Yıllarca halktan ağıza alınmayacak sözler işiten p...