''Hep böyle midir Percival? Ölüm hep böyle ard arda mı gelir?''
Kızımızı kucağında sallarken hayat ışığım olan gözlerini bana çevirdi. ''Artık ölüm yok. Biz bir arada olduğumuz sürece de olmayacak.'' Gloria'yı ağabeyinin beşiğinin yanındaki beşiğe dikkatle yatırıp yanıma geldi ve kollarını belime doladı. ''Ölüm bizi yenemez. Biz daima saadet dolu bir aile olacağız Beatrice. Cennette bile beraber olacağız.''
Burukça tebessüm ettim. ''Tanrı, beni cennetine kabul eder mi ki?''
Dudağımı öptü. ''Seninle beraber olabilmek için gerekirse bende cehennem ateşlerinde yanarım.''
Ona aşkla bakarken mırıldandım. ''Hep benimle olacaksın değil mi?''
Gülümsedi. ''Hep seninle olacağım aşkım. Ruhumla, kalbimle ilelebet seninle olacağım.''
Eski bir anıdan gözlerini araladı kraliçe. Eski mutlu bir anı... Hayatının aşkıyla, yirmi yıllık eşiyle geçirdiği güzel zamanlar... Şimdi hepsi birer anıydı. Acı anılar...
Boşluğun içinde gezindi bakışları. Onu kaybettiği andan beri gözleri görmez olmuştu güzellikleri. Bütün dünya yitirmişti rengini. Sesler duyuyordu, her biri kendine söyleniyordu. Sesler duyuyordu ama onları işitemiyordu. Gönlünün güneşi batmıştı işte. Ruhu karanlığa gömülmüştü eşiyle birlikte. Bütün cihan yerle yeksan olmuştu kraliçenin gözünde.
Oysa her şeyi kaybederken ellerimle, bir tek seni tutabilmiştim, diye geçirdi aklından. Matemim sürecek ve mazimiz artakalacak sevgilim.
Uzandığı kırık tahta sedirde dizlerini kendine çekip küçüldü Beatrice. Yaşadığına dair tek iz aldığı nefeslerdi. O nefesler ki bazen vaktini bile bilmezdi. Boğulacak gibi olur öyle soluğunu tutmaktan vazgeçerdi.
Dişlerini sıkıp yüzünü acıyla buruşturdu. Çektiği yoğun ızdırapla göğsü derinden ağrıdı lakin ölmeyi başaramadı. Bu öyle bir acıydı ki ne kendini öldürüyordu ne de yaşatıyordu. Yalnızca işkence çektiriyordu.
Dudaklarından kaçan iniltiyi bastıramadı. Gözlerini yumduğunda kralının silüeti düştü gözlerinin önüne. Ona uzanmak istedi, dokunmak, hayatta olduğunu kendine ispatlamak... Lakin bunlar yalnızca hayaldi. Biricik eşi çoktan toprağa gömülmüştü.
🏹🏹🏹
"Kral Milo Scardin tahtına çıktığı günden beri sulhü sağlamak adına elinden geleni yaptı. Halk kanı ortak olduğu için kendisini büyük bir coşkuyla karşıladı. Lakin iki krallıktan alınan topraklar bütünlüğü bozuyorlar. Başlanılan savaş bitirilmeli."
Brandon soyluların sözlerini onaylıyordu. Kendisi de aynı görüşteydi. "Askerlerimizin çoğu Scardin'de olduğundan Ardsontine'in toprak bütünlüğü de tehlikede. Savaş ya devam etmeli ya da bitirilmeli ki askerlerimiz ülkemize dönebilsinler."
Aaron prense baktı. "Lakin savaşı sonlandırırsak iki krallık aldığımız toprakları bizlerden geri almak için kuşatma yapabilir. Onları tutan askerlerimizin sayısı."
Bir başka soylu söze karıştı. "Doğru söylüyorsunuz Sayın Kont ama bizler ne olacağız? Kral John anlaşma şartlarını bir an önce yerine getirmemizi ve hazinesine yardım etmemizi istiyor. Şimdiye kadar üç elçi gönderdi. Savaştayken kendisine ödeme yapmamız mümkün değil."
"Eskiden Scardin sırtımıza yüktü, şimdi Ardsontine öyle olmaya başladı," dedi biri.
"İki ülkeyi de bizler savunacak değiliz. Kral Milo artık ülkesini tek başına yönetmeli ve savunmalı. Scardin'e müdahale etmeyelim derim ben. Askerlerimiz geri dönsünler ve hazinemiz güçlensin. Yoksa halk sefil olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAYRİMEŞRU PRENSES
Historical FictionGayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, eşi kraliçenin ise bütün haklarını elinden alıyor. Yıllarca halktan ağıza alınmayacak sözler işiten p...