Gözlerim dolu bir şekilde onun bana arkası dönük bedenine bakıyor, ağzından çıkacak tek bir kelimeye kendimi muhtaç hissediyordum. Ne kadar daha böyle suskun kalacaktı? Bu hali beni korkutuyordu. Onu tamamen yitirmiş olmaktan korkuyordum. Nasıl gebe olabilirdim? Nasıl?
Kustuğumdan dolayı kurumuş boğazımı temizlemek adına yutkundum. Kendimi yeniden bayılacak gibi hissediyordum. Aklım almıyordu. Bir bebeği mi büyütüyordum içimde? Peki neden mutlu değildim? Büyük bir şaşkınlık hakimdi ruhuma. Sevinç yoktu. Hiçbir zaman gerçek bir aile kurabileceğimi düşünmemiştim. Genç yaşta öleceğimi sanmıştım. Beni yaşatmayacaklarını... Ebe kadının sözüne inanmış, kendimi yıllarca bir çocuğum olmayacağına hazırlamıştım ve kral eşimle ayrılığımızı açıklayacağımız gün hamile kalmış olduğumu öğrenmiştim.
Üstelik gayrimeşru bir çocuğa gebesin. Herkes kral eşinin çocuğu olacağını sanarken sen Aldous'un çocuğunu taşıyorsun. Kaderi senin gibi olacak. Asla kabul görmeyecek, sevilmeyecek.
"Bana saray dışından bir ebe kadını bulup getirmelisin."
Dakikaların suskunluğunu bozarak ağır ağır arkasını dönüp yatakta oturan bana baktı. Gözleri beni suçlayıcı bir ifadeyle baştan aşağı süzdü. "İyi hissetmiyor musun?"
Ellerim yatağın kenarlarını sıkarken gözlerimi ondan kaçırıp yer döşemelerine çevirdim. "Bu çocuğu doğurmayacağım." Boğazımdaki kuruluk ve acı geçmediği için yeniden yutkunmak için duraksadım. "Ebe kadından onu düşürmesini isteyeceğim. Onu benden almasını..."
Bana doğru sert adımlar attı. "Ne diyorsun sen böyle?"
Öfkeli sesini önemsemeden komodinin üstündeki sürahiden kendime su doldurmak için ayağa kalktım. "Bu çocuğu doğurmayacağım," diye yineledim.
"Delirdin mi?"
Titreyen ellerimle kendime gelebilmek için kadehi dudaklarıma götürüp suyu yudumladım. Yanıma gelmiş bana dik dik bakarken gözlerimi ondan kaçırıp kadehi yerine koydum.
"Hamile olduğunu herkes öğrendi. Bunu yapamazsın."
Gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım. "Bu çocuğu doğuramam Percival. Bunu sana da kendime de çocuğa da yapamam." Bulanmaya devam eden midemle dişlerimi sıktım. "Rahatsızlandığımı ve çocuğu düşürdüğümü sanmalarını sağlayacağım. Birkaç gün içinde ondan kurtulacağım."
Kolumda dokunuşunu hissettim. Çok sert olmayacak şekilde kolumu kavrayıp beni yatağa doğru çekip oturttu. "Böyle bir karar veremezsin."
Kendime ve içinde bulunduğum duruma sinirliydim. Gözlerimden yaşlar dökülmeye başladığında ona bakamıyor, var gücümle sıktığım ellerime bakıyordum.
"Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirsin? Nasıl Aldous'tan gebe kalabilirsin Beatrice?" Suçlar gibi kurduğu cümlelerde hakkı vardı. "Bizi çıkmaza sürükledin."
"Richard'ın beni yıllar önce karnımdan hançerlediğini biliyorsun. O gün anneme yardım edip beni hayatta tutmaya çalışan köyümüzdeki ebe kadın asla çocuğum olmayacağını söylemişti bana." Başımı sola çevirip şaşkın gözlerine baktım. "Milo'yu bu yüzden veliahtım ilan ettim, bu yüzden yaşamasına izin verdim. Richard'ı öldürdüğümde bu yüzden sana nefret kustum. Krallığımı devam ettirecek bir rahme sahip değildim ve bir çocuk doğurmam imkansızken ülkemin geleceğini düşünmek zorundaydım."
"Neden sakladın benden bunu? Neden söylemedin?"
Çenem titrerken omuz silkip yeniden önüme döndüm. "Bir yıl evli kalacağımız hususunda seninle anlaşmıştık. Sonrasında bir daha seni göremeyecektim. Bu gerçeği bilmene gerek yoktu. Eğer birileri gebe kalamayacağımı öğrenirse Milo'yu öldürmeye çalışıp ülkemin istikbalini yok edebilirlerdi. Bu ihtimali göz ardı edemezdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAYRİMEŞRU PRENSES
Historical FictionGayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, eşi kraliçenin ise bütün haklarını elinden alıyor. Yıllarca halktan ağıza alınmayacak sözler işiten p...