Danışmanlar taht odasından babamla beni selamlayarak ayrıldıklarında içimdeki huzursuzlukla sağıma baktım. Babam yanımdaki büyük tahtta oturuyordu. Hemen sağında bir boy küçük olan ağabeyim Edward'ın tahtı boştu. Benim tahtım ise en küçük tahttı ve babamın tahtının solunda yer alıyordu.
Babam elindeki kağıtları önündeki sehpaya bırakarak başını bana çevirdi. ''Bugün yine son zamanlarda olduğun gibi ileri görüşlüydü kızım. Sayende ben ve danışmanlarım fikirlerinle aydınlanıyoruz." Zoraki bir şekilde gülümseyerek başımı salladım. Gözlerinde benden gurur duyduğunu anlayabileceğim pırıltılar vardı. ''Elenor'un sorumluluklarını sana devrettiğim de iyi olmuş. Yıllardır fark edemediğim saray içindeki karışıklığı çok kısa zamanda düzelttin.''
Saraya yeniden gelmemin üstünden iki hafta geçmişti. Babam beni görünce sevinçten gözyaşı dökmüş ve birkaç gün boyunca sürekli yanımda olmuştu. Beni kaçıranların başını bulmayı kendine görev edinmiş, bunu neden yaptıklarını ve ne istediklerini öğreneceği hakkında bana sözler vermişti. Her zamanki kral babam... Bana tutamayacağı sözler vermekte üstüne tanımazdım.
Kraliçe gittiğinden beri sarayda benim sözüm bir nebze geçiyor da olsa kaçırılıp dönmemin ardından babam kraliçenin mührünü bana teslim etmiş, sarayın bütün sorumluluğunu bana vermişti. Kölelere ve hizmetlilere bu zamana kadar ne kadar zulmedilmiş olduğunu görme fırsatım olmuş, onların sağlığı ve rahatı için elimden geleni yapmış, topluca kaldıkları mahremiyetten yoksun odaların sayısını arttırıp rahat nefes almalarını sağlamıştım. Saray muhafızlarının çoğu artık benim maiyetimdeydi. Babam olmadığı zamanlar gelen lordları ve kontları ben ağırlıyordum. Tabii samimiyetsiz eşleri leydileri de.
Taht odasına koşturarak giren ulak bize reverans yaptıktan sonra babama baktı. ''Kralım, Prens Richard Hazretleri beklediğimizin aksine bugün şehre girmiş. Birkaç saate saraya gelmiş olurlar.''
Bir de Richard belası vardı elbette. Babam bana söylediğinde ona sanki haberim yokmuş gibi tepki vermiştim. Hatta bilerek ağlamıştım bile. Babam ise kardeşimin artık değiştiğini ve aramızdaki buzları eritmek için saraya çağırdığını söylemişti. Sanırım henüz tamamen karar vermemiş olmalı ki tahtını devretmeyi düşündüğünü söylememişti. Yine de içimde hep kuşku olacaktı. Sonuçta fikrimi almadan onu affedip geri çağırmıştı. Bugün saraya geldiğinde bir açıklama yapıp tahtın yasal varisinin Richard olduğunu duyurursa şaşırmayacaktım. Lakin bende iki haftadır boş oturmamış, sadece sarayla ilgilenmemiş, güzel bir plan yapmıştım. Üstelik Percival ile birlikte. Bu sefer Richard'ı tamamen gönderecektim. Bir daha geri dönmemek üzere.
Babam kocaman gülümseyerek bana baktı. ''Hazırlıklar bitmişti zaten, değil mi prensesim?''
Yüzümü buruşturmamak için kendimi sıkmam gerekti. ''Evet, Richard'ın odası hazırlandı. Hizmetine hizmetkârlar da verdim.''
Ayağa kalkıp önüme geldi ve eğilerek saçlarımın üstünden öptü. "Sana güvenebileceğimi biliyordum kızım. Sen her zaman kardeşlerinden daha farklıydın.''
Doğru, bir p*ç gibi büyümek zorunda kalmış, onlarla birlikte sarayda keyif sürememiştim. Hep itilmiş kakılmıştım.
''Daha olgun, daha sağduyuluydun.''
Sözleri beni içimden güldürüyordu. Arkasını dönüp taht odasından çıktığında öfkeyle yumruklarımı sıktım.
Artık anlamıştım ki saray benim cehennemimdi.
''Anthony!''
Kapı muhafızı koşarak içeri girdiğinde ayağa kalkmış, ellerimi önümde kavuşturmuş taht odasında sağdan sola yürüyordum. Anthony reverans yaparak bana baktığında odanın kapalı kapısına baktım. Elimle ona yaklaşmasının işaretini verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAYRİMEŞRU PRENSES
Ficción históricaGayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, eşi kraliçenin ise bütün haklarını elinden alıyor. Yıllarca halktan ağıza alınmayacak sözler işiten p...