8.BÖLÜM: Düşmüş Yıldız

3.6K 270 46
                                    

Yıllarca yaşadığım evime, köye geldiğimizde annemi kapının önünde tavukları yemlerken gördüm. ''Anne!'' Başını bana çevirdiğinde gözlerinin dolduğunu fark ettim. Bir yandan gülümserken hızla birbirimize yaklaşıp sarıldık. Muhafızlar bahçe dışında beklerken Percival iki adım arkamdaydı.

''Kızım, ne kadar da zayıflamışsın,'' diye yakındı gözleri yaşlı.

Tam tersine kilo almış olmalıydım. Çünkü annemle hayatımız boyunca kıt kanaat geçinmiştik ve ben bir anda sarayda bütün ömrümde yemediğim kadar yemeği her akşam masada görür olmuştum.

Kahkaha attım. "Daha bir hafta olmadı anne!''

"Kendine iyi bakmanı istiyorum.''

Percival öne çıkarak bize yaklaştı. Elleri önünde kenetli, başı eğikti. ''Merak etmeyin Bayan Rehema, bir süre prensesimizi ben ağırlayacağım. Size söz, kendisinin yemek yediğinden emin olacağım.''

Annem bana anlamıyor gibi baktığında Percy'nin yanına geçerek gülümsedim. ''Percival. Kralımızın en genç danışmanı ve ayrıca Woodshed Kontu.''

Annem başını salladı. ''Memnun oldum, Bay Woodshed.''

Percy reverans yaptı anneme. ''O şeref bana ait. Lütfen bana Percival deyin.''

''Babam on günlüğüne komşu ülkeye yeni kralı kutlamak için gitti. Onun yokluğunda Bay Woodshed beni kalesinde ağırlamak istedi.'' Yüzüm düştü. ''Keşke seninle kalabilseydim.''

Annemin kaşları çatıldı. ''Sen artık bu ülkenin prensesisin. Bundan sonra usulüne uygun şekilde sarayda yaşaman gerekiyor. Elbette kral baban izin verdiğinde yanıma gelebilirsin.''

İstemeye istemeye annemi onayladım. Annemle biraz daha konuştuk ve yola koyulduk. Percy ona küçük bir sandık verip babamın gönderdiğini söylemişti. Annem önce kabul etmek istemese de benim de ısrarlarımla almıştı. Gözlerinde gördüğüm hisleri anlayamıyordum. Hâlâ seviyorlar mıydı birbirlerini? Görüşüyorlar mıydı? Bilmiyordum. Ama sanırım... Hayır. Zaten kraliçenin varlığıyla ilişkileri yeterince uzun sürmüştü. Onlar için üzülüyordum. Eğer bende saray dışından birine aşık olsam böyle mi olacaktı her şey?

Percival'ın şehrin çıkışındaki kalesine vardığımızda akşam olmak üzereydi. Bana bir hizmetli kalacağım odayı gösterip akşam yemeğine kadar dinlenebileceğimi söyledi. Percy ise şövalyelerinden biriyle görüşmeye çalışma odasına geçmiş, yokluğunda neler olduğu hakkında bilgi alıyordu.

Bana tahsis edilen odaya girdiğimde Maira'yı koltuğa oturmuş beklerken buldum. "Prensesim,'' diye ayağa fırladığında onu elimle durdurdum.

''Sakin ol. Sen iyi misin?''

Koşar adım gelip bana sarıldığında şaşırdım. Gözleri dolmuştu. "Sizin arabanızla yollarımızın ayrıldığını gördüğümde endişelendim. Kraliçenin Bay Woodshed ile birleşip sizi öldürdüğünü bile düşündüm.''

Sırtını sıvazladım. ''Biliyor musun, bende öyle sandım.'' Kendimi yatağa atarken kocaman gülümsedim. ''Percy bana sürpriz yaptı. Annemin yanına uğradık.''

Maira bana temiz kıyafetler çıkarırken kıkırdadı. ''Annenizi gördüğünüz için mi bu kadar neşelisiniz, yoksa Bay Woodshed'in jesti mi hoşunuza gitti?''

Kahkaha attım. ''Çok ayıp Maira! Biri duyarsa sözlerinin doğru olduğunu düşünecek.''

Yanıma yaklaştı. ''Öyle değil mi?''

Burun kıvırıp omuz silktim. Üstümü çıkarmama yardım ederken bugün düşündüklerimi onunla paylaşmak istedim.

''Annemle babamı düşünüyorum Maira. Babam saray dışından birini sevdiği için hep zorluk çektik. Peki ya ben? Benim de babam gibi usullere uygun görülmeyen biriyle birlikteliğim olamaz mı? Ya delicesine aşık olursam? Herkes bana ve sevdiğim kişiye karşı mı olacak?''

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin