9.BÖLÜM: İsyan

3.3K 272 39
                                    

Gözüme yansıyan güneş ışınlarıyla yattığım rahat yatakta kıvrandım. "Maira, kapa perdeleri!''

Neşeli sesi gecikmedi. ''Sabah oldu Prenses Hazretleri, kahvaltıya geç kalacaksınız.''

Yüzümü yastığa bastırdım. ''Kahvaltıya inmek istemiyorum,'' dedim huysuz huysuz.

Maira endişeyle yanıma gelip enseme değdirdi ellerini. "Yoksa rahatsız mısınız?''

Yüzümü ona dönüp meraklı gözlerine baktım. Utanç içindeydim. Dün gece Percival'a onu etkileyecek sözler söylemeseydim beni öpmeyecekti ve bende böylesine utanmayacaktım. Üstelik beni öptükten sonra çekip gitmişti. Sanırım yaptığından pişman olmuştu. Bense öpücüğüne karşılık vererek ona duygularım varmış gibi göstermiştim kendimi.

Ondan hoşlanıp hoşlanmadığımı bile bilmiyordum. Bana olan ilgisi beni mutlu etse de bunu başka biri yapsa ona da aynı hisleri besleyebilirdim. Percival'a umut vermek sonrasında da onu üzmek istemiyordum. Üstelik dün gece yaşananlar duyulursa hakkımda yeteri kadar kötü ithamlar varken bir yenisi daha eklenecekti. Kraliyete yeni kabul edilmişken yapmam gereken gönül işleriyle alakadar olmam değil, saray usullerini öğrenmekti. Ama ben gidip babamın en genç danışmanına yanlış anlayabileceği sözler söylüyor ve beni öpmesine müsaade ediyordum. Üstelik beni öptükten sonra benden kaçıyordu.

Tanrım! Bir daha Percival'ın yüzüne nasıl bakacaktım?

Odamın kapısı çaldığında Maira kapıya doğru yürüdü ve kapıyı aralayarak gelenle konuştu. Birkaç saniye sonra kapıyı kapatarak yanıma dönmüştü bile.

''Bay Woodshed sizi yemek salonunda kahvaltı için bekliyormuş majesteleri.''

''Of,'' diyerek yatağa yüzüstü uzandım.

''Neler oluyor? Yoksa dün gece yemekte size rahatsız olacağınız şeyler mi söylediler?''

Homurdandım ve başımı kaldırıp gözlerimden birini kısıkça açarak ona baktım. "Sadece yorgunum Maira. Uykumu alamadım ve bu yüzden bitkinim. Bay Woodshed'e dinlendiğimi söylemelerini ister misin?''

Genç kız gözlerini kısarak bana kuşkuyla baktı. Ardından başını sallayarak yanımdan ayrıldı. Utancım geçene kadar odamdan çıkmayı düşünmüyordum.

🏹🏹🏹

Benim de kendime verdiğim sözü tutma sürem bu kadardı. Utancım geçmemişti fakat odamda öylesine sıkılmıştım ki deliye dönecektim. Sonunda Maira'dan Percival'ın kaleden ayrıldığını öğrendiğimde odamdan dışarıya fırlamıştım.

Koyu yeşil renk, hafif saray elbisemi giymiş ve yalnız başıma bahçeye çıkmıştım. Hayatım boyunca böyle huzurlu bir yer görmemiştim sanırım. Dün gece yıldızlardan dolayı çok beğenmiş olsam da gündüz de ayrı bir güzelliğe sahipti burası. Renkleri inanılmaz canlı bitkiler, ağaçlar ve çiçeklerle kaplıydı yerler.

Etrafta kimseyi görmeyince ilerideki tepeye baktım. Tepede görkemli bir ağaç vardı. Oraya doğru koşmaya başladım. Birkaç dakikanın sonunda nefes nefese kalmıştım. Yine de ağaca vardım. Nefesimi düzene sokmak için yere oturduğumda kendimi çok mutlu hissediyordum. Hayatım sıradan fakat mutlu genç bir kıza aitmiş gibiydi şu an.

Güneşin içimi ısıtmasını istediğimden sırt üstü çimenlere uzandım. Birkaç dakika boyunca hayallere daldım. Ta ki tam üstümde bir gölge hissedene kadar. Gözümü araladım.

''Prenses?''

Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü sanki. Onun burada ne işi vardı? Maira gittiğini söylemişti.

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin