İki Yıl Sonra
Neşeyle kahvaltıya indiğimde yemek masasında oturmuş beni bekleyen babamın yanağına bir öpücük kondurdum ve önüne geçerek eteğimi havaya kaldırıp reverans yaptım. "Günaydın majesteleri."
Babam gülümsediğinde yanına oturdum. Elimi tuttu. "Günaydın güzel kızım."
Birlikte kahvaltımızı yaparken sohbet ediyorduk. Daha doğrusu ben ona bir sürü birbirinden alakasız şey anlatıyordum. "Sonra Aldous tam kılıcını kaldırdığında fark etti ki benim kılıcım boynuna dayalı."
Kahkaha atmaya başladı. "Desene artık rakibin yok."
Muzipçe omuz silktim. "Böbürlenmek gibi olmasın ama krallıkta beni yenebilecek kimse kalmadı babacığım."
Elini uzatıp başımı okşadı. "Böylesine güçlü ve cesur olduğun için seninle gurur duyuyorum. Keşke annen de bugünlerini görebilseydi."
Gözlerine çöken hüzünle burukça gülümserken kocaman elini avuçlarımın arasına aldım. "Gördüğüne eminim. Kendini üzme lütfen."
Dalgın dalgın başını salladı. Boğazını temizleyip sandalyesini geri iterken elini bıraktım. "Odamda olacağım. Bugünkü konseyde yine sen yerimi al."
Başımı sallarken parmaklarımla oynamaya başlayıp yüzümü eğdim. "Ne zaman dönecek? Bir haber var mı?"
Sandalyemin yanına gelip eliyle yüzümü okşadı. "Maalesef prensesim."
Üzüntüyle yüzümü tavana doğru kaldırıp babamın üstten bana bakan mavi gözlerine baktım. "Çok uzun zamandır yok. Onu özledim."
Eğilip saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. "Elbet dönecektir. Senin onu beklediğini biliyor. Seni ne zaman yüzüstü bıraktı?"
Yutkunarak gözlerimi yumdum. Babam yeniden saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu ve gülümseyerek yanımdan ayrıldı. Tekrar önüme döndüğümde huzursuzca ellerimle oynamaya devam ettim.
Tanrı'm, umarım o iyidir. Onu koruyun. Yeniden bana dönmesini sağlayın.
İki yıl önce Aldous ile öpüştüğümüz gece odaya hızla biri girmişti. Bu kişi Percival'dı. Büyük bir hayal kırıklığına uğradığını elinde tuttuğu gaz lambasının ışığının gözlerine vurmasıyla bile görmüştüm. Aldous'u odada bırakarak onun peşinden gitmiştim.
"Başından beri senin yanında olan bendim. Sen ise ona aşık oldun," demişti.
"Sen benim dostumsun," dediğimde saraya ilk geldiğim zamanlar beni öptüğünden ve benim geri çekilmememden bahsetmişti.
"Madem ben senin sadece dostunum... Neden savaşta dahi onu riske atmaktan çekinmeyip beni korumaya çalışıyorsun? Beni yalnız kalmamak için mi yanından ayırmıyorsun? Ben ölümcül derecede yaralanmışken ve kurtulmam güçken beni koruyabilmek için neden Richard'a teslim olmuştun o halde?"
Böyle onlarca soru sormuştu bana. Bir süre sessiz kalıp cevap verememiştim. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Doğrusu onun da söylediği gibi bir tehlike varsa Aldous'u ortaya atmaktan çekinmezdim Percival'ı kurtarmak için. Fakat bunu neden yaptığımı nasıl açıklayacaktım? Ben bile neden yaptığımı bilmiyordum üstelik.
"Sana herkesten çok kıymet veriyorum Percival. En güvendiğim insan sensin. Benim için canını ortaya koyuyorsun."
Gülmüştü bu sözlerime. "Bu yüzden mi? Benim dışımda kimsenin senin uğruna canını vermeyeceğini bildiğin için mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAYRİMEŞRU PRENSES
Historical FictionGayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, eşi kraliçenin ise bütün haklarını elinden alıyor. Yıllarca halktan ağıza alınmayacak sözler işiten p...