Humma

809 199 14
                                    

Kaledeki kalabalık dağılmaya başlamış ortalık sükûnetin hafif esintili havasında yumuşamaya başlamıştı. Bir kütüğün üstüne oturup konuşmaya dalmış Bertha ve Marcel'i bölmeye kimsenin gönlü el vermemişti. Reagen Anastasia ve Allison'ı aynı odaya girerken görmüş ve eskisi gibi tekrar beraber olmalarına sevinmişti. Şimdi o da her akşam yaptığı rutini gerçekleştirecekti. Yalnız uyumak...

Kamryn'in yokluğunun biriktiği her geçen sene üzerine daha da yük oluyordu. Hatta bazen kalbindeki sancılardan ayağa bile kalkamıyordu. O ilk sancı, Kamryn'in öldüğünü duyunca yükselmişti. Nefesi darlanmış, dünya etrafında dönmeye başlamıştı sanki. Deli gibi sevdiği kadını kaybetmenin verdiği elem her yalnız uyandığında tetikleniyordu. Tek isteği kızına ve oğluna iyi bir yaşam garantisi verdikten sonra ona kavuşmaktı. Tanrı'nın verdiği bu sınav karısını böylesine seven bir adam için de nihayetinde zordu. Ama elbette ki sonsuz değildi. Bir gün bitecekti. İşte o zaman her şey bitecekti onun için...

"Sen de bazen eski günleri özlüyor musun Bertha?" Marcel gökyüzünde tüm şavkıyla parlayan Ay'ı gözlerine aksediyor ve maviliğin tonunda gündüz mehtabını sunuyordu.

Onu dikkatle süzen Bertha ise ela renkteki gözlerini baktığı yere döndürdü. "Dünüm bugünüme karıştı. Ama eski günlerim asla birbirine karışmadı. Sanki bir savaşın içindeyim. Ne yaptığımı bilmiyorum. Sadece hayatta kalmaya çalışıyorum." Eliyle kendini sunarak küçümseyici bir şekilde devam etti. "Gerçi pek becerebilmiş değilim."

"Sen çok güçlü bir kadınsın, Bertha." Yıldızlı gecenin ardında birbiriyle buluşan iki göz dalgalara kapılmış gemiler gibi savruluyordu. Kaçmak istediler... Bir süre başka taraflara baktılar ama içlerindeki hissel her atom parçası teması kurmak için ellerinden geleni yapıyordu.

Ve yine çevredeki sisli görünüşlerden kurtulup vuslata erişti hasret dolu bakışlar.

Derin ve anlama bürünmüş her hare göz bebeklerini büyütüp küçültüyordu. Bertha'nın soğuk avuçları tahta masanın üzerine dayanmış Marcel'in ellerini örttü. Cehennem çukuruna düşmüş bu iki el arasındaki enerji farkı zıt kutupları harekete geçirmişti. Biri buz kalplerin arasında soğuğa kapılmış diğeri kor gibi yanan kalbinin sıcaklığıyla zorluklarda bilenmişti. Yalnızca onlar kurtuluşa ermişti bu savaşta. Sevdiklerini kaybetmiş olmanın acısı ifadelerine bir merhamet sancısı doğuruyordu. "Hâlâ gitmekte kararlı mısın?"

Marcel bakışlarındaki belli belirsiz kederi saklayacağını zannederek önüne döndü. Ama Bertha anlıyordu onu. Aynı şeyleri o da yaşamıştı ve yaşıyordu. "Mecburum. İşlerini yoluna koymak için..."

"Kaçacaksın." Lafının yarıda kesilmiş olmasının verdiği şaşkınlıktan çok açığa vurulmuş olmanın utancını yaşıyordu. "Onun burdaki varlığını hissediyorsun. Sanki her an karşına çıkacak ve sarılıp sohbetler edeceksiniz."

O mezarlığın yakınında olmak bile tırnağına kızgın iğne batmasından daha korkunçtu. İşkencelerin en ağırı ve adaletsiz olanıydı. Beraber büyüdüğü, her türlü zorluğu aşıp çocukluklarını birbirinde bulan kardeşinin soğuk mermerlerin altındaki bedenini düşünmek ıstıraplarını arttırıyordu. Sanki ruhu tam ensesinin dibinde her vakit onu seyretmekteydi. Neredeyse her hafta mutlaka en az bir gün olsa bile Kamryn rüyalarına girerdi. Ve geceleri nefes nefese ağlayarak kalkardı Marcel. Hatta içini sebepsiz kaplayan korkudan dualar eder ve hiç bir zaman yanından ayırmadığı Kamryn'in bebeklik battaniyesini koklardı. Bu onların ilk ortak eşyasıydı. Anneleri öldükten sonra çocuk başlarına o soğuk gecelerde bir tek böyle ısınabiliyorlardı. Battaniye o zorlukların arasında yıpranmış ve pörsümüş olsa da bedeni dahil içini ısıtan tek şeydi.

Vaveyla +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin