Alanis o geceki davetten sonra şimdilik tehlikeden kurtulmuştu. Bahçe, yeşilin bin bir tonuyla bezeliydi; yaprakların arasından süzülen ışık, dans edercesine yere düşüyordu. Sarayın açık holünde, mermer masanın yanında yerini almış, gözlerini kızı Jessica’nın zarif figürüne dikmişti. Wheaton’la olan samimi diyalogları, Alanis’in içini bir tuhaf yapmıştı. Üvey kardeşlerin birbirleriyle bu denli yakın olmalarını hiç istememişti; özellikle de Adolf’un en sevgili kardeşiyle öz kızının yakınlığı onu daha da rahatsız ediyordu. Her ne kadar içinde bir kırgınlık taşısa da, bu duygularını her zaman içine gömmüş, dışa vuramamıştı. Wheaton, Jessica’ya sıcak bir sarılma sunduğunda, Alanis’in gözlerindeki şeytani parıltı, kıskançlığın alevlerini daha da harlamıştı.
Jessica, Adolf dışında tüm kardeşlerine karşı içten bir yakınlığı vardı. Adolf’un soğuk ve tehditkar varlığı, onun minik yüreğinde korku fırtınaları estiriyordu. Buna rağmen her karşılaşmalarında onunla iletişime ne kadar çok geçmek istese de üvey abisinin ulaşılamaz dağlar kadar mesafeli duruşu karşısında, cesareti kırılıyor, kendini savunmasız hissediyordu. Jessica'nın öz abisi Robert ise, Jessica dışında, diğer kardeşlerine oldukça uzak, onların varlığına karşı içinde bir soğukluk, bir yabancılaşma hissi taşıyordu.
Tüm bunların yanında Adolf bir tek Wheaton'ı severdi. Wheaton, Adolf’ın bu sessiz sevgisini o belli etmese de anlardı. Gözleri, kardeşinin gözlerine takılırdı arada. Bir anlık bir bakış, aralarındaki bağı güçlendirirdi. Belki de bu yüzden, sarayın soğuk taş duvarları arasında, bu iki adamın arasındaki kardeşlik en samimi olanıydı. Tüm bunların yanında Adolf'ın bir diğer kardeşi Robert'a olan tutumu, soğuk ve hesaplı bir stratejinin ürünüydü. Robert, onun için sadece bir piyon ve amaçlarına hizmet ettiği sürece değerliydi. Varlığını sadece kendi çıkarları için kullanır, kardeşinin üzerindeki etkisini bildiğinden ona istediği her şeyi yaptırırdı. Çoğu zaman onun kendisine yönelik korku dolu bakışlarını görmekten tuhaf bir haz duyardı. Bu korku Adolf'ın iktidar oyunundaki zaferinin kanıtı gibiydi.
Zamanla Alanis'in zehri, Robert'ın damarlarında kaçak bir akıntı gibi dolaşır, onun kalbindeki nefret tohumlarını sulayıp büyütürdü. Bu zehirli miras, Robert'ın ruhunda Adolf'a karşı bir yangın gibi körüklenen öfkeyi beslerdi. Adolf'ın acımasızca uyguladığı baskılar, Robert'ın içindeki kinin alevlerini daha da harlandırıyordu. Devlet işlerine sızmak, Adolf'un yokluğunu fırsat bilerek, Robert'ın sessizce ilerlediği bir yol olmuştu. Gözü yükseklerde; Adolf'ın elinde tuttuğu her şeyi ele geçirme arzusuyla yanıp tutuşuyordu.
Ancak son zamanlarda, Robert'ın zihni derin düşüncelere dalmıştı. Annesinin dayattığı evlilik koşulu, onun düşünce dünyasını allak bullak etmiş, karar verme yeteneğini köreltmişti. Sevgili Kiarra'ya ihanet etmek, onun kalbinde derin bir yara açardı. Başkasının eşi olmak, düşüncesinin bile içini acıtıyordu. Bu, annesinin gözünü boyamak için başvurduğu geçici bir kabullenişti. Kiarra ile evlenme konusundaki kararlılığı, onun için bir cadı olması gerçeğini gölgede bırakıyordu. Alanis'in muhtemel öfkesinden korksa da, bir kadının emirleri altında yaşamak, onun veliahtlık gururuna ters düşerdi.
"Yaşım yakında buz tutacak. Hissediyorum. Yanımda senin olmanı istiyorum." Bahçede Jessica'nın hüzünlü sesi duyulmuştu. Adolf'la tıpatıp aynı olan gözlerinin renginde karakteristik olarak saflık barınıyordu.
"İstersen Adolf ile konuşabilirim. Yanında olması için." Wheaton sevgiyle kız kardeşine bakıyordu.
Ama Jessica, kaderini çoktan kabullenmiş bir halde, “Hayır, kabul etmez, biliyorum. Yanımda sen ol, abi,” diye mırıldandı.
Wheaton, “Yine de belki bir…” diye devam etti, umut kırıntılarıyla.
Jessica lafın devamında olanaksız bir hayale kapılmaktan kendini alıkoymak için ağabeyinin sözünü keskin bir kararlılıkla böldü. "Lütfen abi, kabul etmez. Onu biliyorsun. Seni üzmesini istemiyorum." Wheaton derin bir nefes bırakıp ümitsizliğe düşmüş zavallı kardeşinin yanında olmaya karar verdi. Yaklaşıp sanki genç kızın içindeki fırtınayı dindirecekmişçesine anlından öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vaveyla +18
Fantasy×❌Yetişkin içerik ❌× Rahatsız olanlar okumasın,, Tanrı yine bir gün dünyaya göndermeden önce yarattığı ruha her zamanki sorusunu sorar : Ruhun hangi varlıkta can bulsun, ışığım? Bu seferki ruh ona şöyle karşılık verir: Orada ki en güzel varlıklar h...