"Anastasia!"
Meşalelerin duvarları aydınlatması ile görünen gölgeler askerlere aitti. David kız kardeşinin adını haykırırken kasabada uyanan insanlar pencere arkasından olanlara bakıyordu. Bazılarıysa diğerleri gibi Anastasia'yı aramaya koyulmuşlardı. 1 saate aşkın sürede kalede bir şey bulamayınca kasabaya inmeyi düşünmüşlerdi. Saatler her geçen saniyede tedirginliği arttırmıştı. Bazıları çoktan ağlamaya başlamış, Kraliçe'nin başına gelenlerin senaryosunu kuruyorlardı zihinlerinde. Halkı tarafından çok sevilen genç kız dışarıdaki sesleri duyamadağı için tepki veremiyor, bağırsa bile duyulmuyordu.
Tüm terkedilmiş köhne evlerde bir şey çıkmaması daha da korkutmuştu David'i. Bu Anastasia ya şehrin dışında ya da kasabadaki evlerden birinde demek oluyordu. Marcellus ata binip çevre kasabalara yol almıştı bile... Benito, Ash, Tina aramaya yardımcı olarak bütün samanlıkları ve ahırları aramışlardı topladığı birkaç çocukla daha. "Acaba nehir çevresine de bakmalı mıyız?" akıllarına gelen korkunç fikir damarlarını diken diken edip tenleri delmişti sanki. Bu sırada bir asker David'in yanına ulaşmıştı. "Lord'um nehirin her tarafına baktık hiçbir şey bulamadık, Balıkçı birini görmediğini söyledi. Araştırma yaptık Balıkçıyı herkes tanıyor, güvenilir yani." David'in içi biraz da olsa rahatlamıştı. Nehirin içine atıldı diye öylesine endişelenmiştiki... Onları gizli gizli dinleyen Tina' da haberleri diğerlerine vermişti.
Ormanda dolaşan Johannes, Bertha'yla karşılaşmıştı. Genç kadının olduğu yerde birkaç kurak tenlinin ölüsü vardı. Bitkin düşmesine rağmen inatla yeğenini aramaya devam ediyordu. "Sence tüm bunların sorumlusu o Axel'li mi? Madem Leydimizi o kaçırıyor saray da elini kolunu sallayarak nasıl yürüyordu? Bu işin içinde bit yeniği var..." Bertha'nın ardından yürüyüp deminden beri kıvrana kıvrana söylemeyemediklerini döktü dilinden. "Tüm bunlar Arsegoonlu yaratıklar yüzünden oldu. Dediklerine göre Ana en son gömütlerdeymiş. Hemen sonrasında ise Prens gitmiş oraya. Odasına dönerken bir canavar gibi gözüküyordu. Askerlere uzaklaşmalarını söylemiş. Wilson'a saldırmış hatta." Duraksayan Bertha'nın kaşları çatılmıştı. Söyledikleri gerçekse Adolf ve Thomas bir numaralı şüpheli durumuna gelirdi. Yine de David üzerinden düşündüğünde Adolf'ın böyle bir şey yapacağına olasılık vermek istemiyordu. Üstelik yapsa bile eline ne geçerdi ki? Aksine anlaşmayı yokuşa sürerdi. "İnsanlarla dolu bir kıtadalar kendilerini kontrol etmekte zorlanabilirler. Ayrıca David'e sağladığı katkıları görürsek bence sen fazla ileri gidiyorsun John. Yüzlerce düşmanımız var, bu gece onlar için çok uygundu. Eğlenceye dalıp domuz gibi yemekten başka bir şey yapmadınız...Şimdi üste çıkarak suçunu örtbas etme." Cevabını alan komutanın dili içine kaçmışçasına suskunluğa büründü.
Aynı sıralarda Adolf genç kızın kaybolduğunu duyduğunda mezarlıklara gitmişti. Anastasia'nın hançerinin durduğu yere eğilip elleriyle yokladı toprağı. Reagen gibi karanlık şeyler sezmişti. Güçlü bir his saçılmıştı bedenine. Fredeylerin yakınında olduğu zaman ki gibi... Tabii ayak izleri burada yaşayan insanlarınkini andırıyordu. Kulübenin yanındaki sazlıkta kayboluyordu izler. Belli ki yeraltına inmişlerdi. Askerlerin ordan gitmesine rağmen hiç iz bulamaması olayı daha da tuhaflaştırıyordu. Sanıldığı gibi, vuruşma olmamıştı. Her şey saniyesinde olup bitmişe benziyordu.
"Lord Rozvelt, izninizle kasabaya insem iyi olacak. İçimden bir his orda olduklarını söylüyor. Eğer yanılmıyorsam kan kokusu alıyorum uzaklarda."
Reagen erinçsiz suratında yaşadığı üzüntüyü gözlerine aksederken ayakta duramayacaktı artık. Adolf yaşlı adamın halini fark etmeden önce ağzından kaçırdığı cümlenin yanlış yerlere çekileceğini düşünmemişti. "Aldığım Anastasia'nın kan kokusu değil. Birkaç kişinin kan kokusu." Reagen bu sözlerle az da olsa toparlanabilmişti. Ana'nın hâlâ yaşayabileceği ihtimali bir nebze de olsa güçlendirmişti onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vaveyla +18
Fantasy×❌Yetişkin içerik ❌× Rahatsız olanlar okumasın,, Tanrı yine bir gün dünyaya göndermeden önce yarattığı ruha her zamanki sorusunu sorar : Ruhun hangi varlıkta can bulsun, ışığım? Bu seferki ruh ona şöyle karşılık verir: Orada ki en güzel varlıklar h...