Geleceği Bilinmeyen Sözlerin Tutulmaması

1.5K 479 124
                                    

Thomas, Arsegoon'da neler olup bittiğini belirten bir mektup almışken kaos dolu olaylar silsilesini okumak canını sıkmıştı. Kral hâlâ ülkede kol gezen avcılara karşılık bir önlem almıyor, çıkan isyanları umursamıyordu. İstikrarsızlık gittikçe artarken kaosun çeşitlenmesi daha da endişe vericiydi. Hal buyken halk ayaklanmadan bir an önce anlaşmayı yapmaları gerektiğini düşünüyordu.

Tüm bunların yanında burada daha tuhaf hadiseler meydana geliyordu. Adolf'ın imkansızı gerçekleştirmesi gibi.

"Merhaba." Boğulduğu düşünceleri arasında David'i görünce tebessümle karşılık verdi. "Duyduğuma göre kız kardeşin Adolf'ın küçük bir büyüsüyle iyileşmiş."

"Evet ben de Adolf'ı arıyordum. Yerini biliyor musun?" Diye sordu David. Thomas'ın düşünceli hallerini o da görebiliyordu. Dudakları büzülmüş, mektubu katlıyordu. Uzaklara dalmış gibi görünerek sorusunu cevapladı. "Ahh, Kral Ayden'ın çağrısıyla Anlaşma salonuna gitti. Ben de gidecektim..."

David, Thomas'ın içsel çekişmesini anlayarak, "Pekâlâ sana eşlik edeyim," teklif etti. Anlaşma salonlarına çok sık girmezdi, David. Ama bu önemli bir meseleydi.

"Tabi." Thomas tüm samimiyetiyle gülümsedi. Birlikte yürümeye başladıklarında koridordan gelen rüzgardan mıdır, ikisininde aklında esen şüphelerden midir bilinmez bedenlerine hakim olan soğukluğu bir süre sadece yürüyerek gidermeye çalıştılar.

David insaniyetinin verdiği sınırlı sabırda, bu iç çekişmeyi daha fazla yürütemeyeceğini anlayıp zihninde biriken ağırlığı net bir şekilde tartarak karşı tarafa sundu. "Sizce bir yargıç insanın ölmesini engelleyebilir mi?" Bu soru Thormas'ın da meraktan kıvrandığı bir soru olunca sonunda aralarındaki ilk seti aştıklarını anlamıştı.

Adolf'ın Ana'yı iyileştirmesinin üzerinden 2 gün geçmişti. Ana o olaydan sonra odasından sadece yarım saatliğine çıkıyor, Adolf'a gözükmemek için elinden geleni yapıyordu. Bu sırada Jarrett ve askerleri utançlarını İsaac ile paylaşmak için kendi Krallıklarına dönmüştü.

Kaleye girerken gelen bu ilginç sorunun Thomas'ta bilindik bir cevabı vardı. "Tabi ki hayır, bunu ancak ölüm ve kader melekleri engeller." Bildiği tek şey buydu. Bunun dışında Adolf'ın yaptığı tamamen ihtimal dışıydı. Ya bir ölüm ya da bir kader meleği olmalıydı bunu yapabilmesi için ki kuzeninde o kutsal kanatlardan birinin bile olmadığından emindi.

David'de bu cevabı pek kabullenememiş olacak ki içinden geçenleri somut bir şekilde dışa vurdu. "Fakat kardeşimin sapasağlam haline dönmesi daha önce hiç bir yargıcın yaptığı şey değil." Sesini daha da alçaltarak "Yanlış anlama dostum ama kalede herkes bunu konuşuyor." Dedi. Bu fısıltı daha da vurgulu gelmişti kulağa. Kendilerinden başka birinin bunu konuşması ve merak etmesi pek iç açıcı değildi. Dedikodular dağılıp avcıların kulağına varırsa Adolf ve Anastasia onların baş hedefleri olabilirdi.

"Evet bunu daha önce ben de duymadım." Thomas derin bir nefes vererek bugüne dek öğrendiği bilgileri birleştirmeye çalıştı. "Yalnız eski kitaplarda babalarımız Aidan ve Noah'ın böyle bir gücü olduğu söylenir. Sadece birbirlerinin yaralarını iyileştirebilirlermiş."

"Bir insan olan Noah'ta mı?"diye sordu David şaşkınca.

"Evet." Kördüğüme dönen mantık akışı arasında Thomas'ın jetonu düşmüştü bir anda. Tabi ya dedi kendi kendine. Belki de Anastasia ve Adolf bu iki kardeşin soyundan geldikleri için Adolf ondan bu kadar etkilenmişti. Yine de olay bir yerde yine açığa vurmuştu: Öyleyse neden David ve Reagen'ının kanı Adolf'ı hiç etkilemiyordu? Belki de sadece erkek oldukları içindi.

"Yani onlar ölüme karşı koyabilirlerdi?"

"Tam olarak sayılmaz. Öyle olsaydı şu anda hâlâ yaşarlardı." David gelen cevabı mantıklı bulmuştu fakat hâlâ nasıl mümkün olduğunu anlayamamıştı. Ölümsüzlük insanlara bu kadar uzakken emsali olmayan bu olay uzunca bir süre kalede yankı bulacaktı. Daha fazla yayılmasına mahal vermeden bu olayın üstünü kapatmalıydı.

Vaveyla +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin