Bölüm 25

31 6 0
                                    

Aşık olmak, birini delicesine sevmek iyi bir şey miydi? Bence değildi. Aşk insanı üzerdi, yıkardı, paramparça ederdi. Çünkü kimse kimseyi kalpten sevmiyordu ki sevemiyordu. Ve kalbim de bana aşka inanma diyordu.

Peki Eda? Eda böyle düşünmüyordu. Çoktan kendini kaptırmıştı bile bu saçma duyguya. Oysa ki farkında değildi aşk onu sadece üzüyordu.

Korkuyla kaplanan bedenimi aktifleştirmeye çalıştım. O neredeydi? Nereye gitmiş olabilirdi? Şarjım da bitecek zamanı bulmuştu gerçekten!
Aklıma, geçen gün onunla konuşurken söylediği şey geldi.

" Deniz, dalga sesi. Şu an kulağıma ne kadar da rahatlatıcı geliyor. Ama bir gün eğer onlar da bana kötü hissettirirse o günden sonra daha nasıl yaşarım? "

Ayakkabılarını elime alarak hızlıca koşmaya başladım. Öyle hızlı koşuyordum ki aklımda ki şeyi yapmamış olmasını diliyordum.
O kadar üşüyordum ki bedenim titriyordu. Ama bundan daha önemli bir şey vardı. Eda.
Ümidimi kesmeli miydim? Yoksa hala bir umut var mıydı? O neredeydi ? Eda neredeydi?

Karanlıkta etrafımı görmekte zorlanıyordum. Ama deniz kenarında bir yerde olduğundan emindim. O tarafa doğru gittiğim de kumların üstünde uzanan bir beden vardı. Bu o muydu? O olmalıydı, Allahım lütfen.
Hızlıca oraya doğru koştum. O kadar yorulmuştum ki bedenim ayakta zor duruyordu.

Üzerindeki elbiseyle, saçları dağınık bir şekilde yatıyordu. Eğildim. Derin nefes alarak, korkarak, eğildim.

O gün, unutmadığım o gün, gözlerimin önüne geldi.

" Anne, Baba."
" Anne, baba neden konuşmuyorsunuz?"
" Gözlerinizi açın uyumayın. Evimize gidelim öyle uyuyun."
" Korkuyorum anne."
" Baba bizi eve götür, uyan. Buradan gidelim hadi lütfen."
" Tamam o zaman ben de sizinle birlikte uyuyayım."
" Uyunınca eve gideriz. "

Kabul edemiyordum, onların kazada öldüğünü, gözlerimin önünde, kollarımda öldüklerini kabullenemiyordum. O gün polisler gelene kadar onlarla orada uyumuştum. O zaman ki psikolojim ile hala onların uyanacağına inanıyordum. Şimdi bir daha onların gözlerini açamayacaklarına alışmaya çalışıyordum.

O anı unutmaya çalışırken, dolan gözlerimi çabucak sildim. Gücümü yitirmeyecektim. Şu ana odaklanmam gerekiyordu.

O kendindeydi. Bir kez daha o yıkımı yaşamamıştım.
Hafifçe gözlerini açarak bana baktı. Ona çok sinirlenmiştim.

" NE YAPIYORSUN EDA SEN? ÖLDÜM MERAKTAN. SANA BİR ŞEY OLDU SANDIM." diye kızdım ona. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Ellerini tuttum.
" Seni bu kadar üzen ne? Ne oluyor sana Eda? Söyle bana lütfen." dedim yalvarırcasına.

Konuşmadı. Sarıldı. Sadece sarıldı. Tüm sorun Eren olmamalıydı. Başka bir şey vardı. Ve bunu saklıyordu belliydi.

" Konuşmayacaksın, peki." diyerek ayağa kalktım. Onun telefonunu alarak Ereni aradım ve bizi buradan almasını söyledim. Artık yatağıma gidip uyumak istiyordum. Bugün yorucu bir gündü.

Eda benden hiçbir şey saklamazdı. Ama bu sefer, bu sefer bir şey vardı. Ve ben onu bulacaktım. Hep buldum, bu sefer de bulacaktım.

Yol boyu Erenin sorularıyla başım ağırmıştı. Ona hiçbir şey anlatmadım. Kimseyle konuşacak halim kalmamıştı.
Bir yandan Eda bir yandan Eren bir yanda da bugün o manyak iyice kafamı karıştırıyordu.

" Eda, konuşmayacak mısın benimle?" diye sordum üst kata odama çıkarken.
Kafasını iki yana salladı.
" Özür dilerim, çok korkuttum seni." dedi dudaklarını büzerek.
" Evet, çok korkuttun." dedim bende. Ona sımsıkı sarıldıktan sonra kendi odama geçtim.

Karanlık Gecenin Aydınlık SabahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin