Sevmiş olabilirim...Çok sevmiş olabilirim...Hatta karşımdaki o insan da beni çok sevmiş olabilir. Ama bazen olmaz işte. Bazen ne yaparsak yapalım olmaz. Mesela; bir yaz günü...Pikniğe gidiyorsunuz, her şey çok güzel, çok mutlusunuz. Ve o an hiçbir sorun yok, olumsuz düşünceler gelmiyor aklınıza. Ama hiç beklemediğiniz o an...İşte o an yağmur arttırıyor şiddetini. Çok yağıyor...Bardaktan boşalırcasına... Gününüz başlamadan son buluyor. Ne piknik kalıyor ne de mutluluk. Sonra ne oluyor ? İşte benim hayatım. Mutluluğun ardından gelen acı. Aydınlık sabahın ardından gelen 'karanlık' gece.
Bazen kabul etmek lazım hayatı. Kabul etmek lazım bu acımasız dünyayı. Acıları, sevgisizliği...Kabul etmek lazım.
*
'' Her şey bitmiş miydi gerçekten ? ''
Kendime sordum bunu. Hislerime...Kalbime. Kırık olan bu kalbim benimle konuşamıyordu ki artık. Artık bana ne yapmam gerektiğini söylemiyordu. Onun kırılmasına izin veren kişi bendim. Buna nasıl izin verdim ? O nasıl getirdi beni bu hale ? Sadece o mu ? Hayır Elçin. Sadece o değil.
Gitmedim. Hala o evdeydim. Mecburdum. Yarın Oğuz ile konuşacaktım. Ve o büyük yüzleşmeden sonra gidecektim. Gidecektim evet. Beş günün dolmasını beklemeyecektim.
Geceydi. Artık yüzüne bile bakmıyordum. Şu dört duvar arasındaydım sadece. Tek başıma o odada. Karanlıkta. O karanlık geceyi tüm iliklerimde hissediyordum. Bu saatten sonra aydınlık mı kalacaktı ?
*
Gözlerimi açtım. Acaba gece uyumuş muydum ? Düşünceler beni ele geçirmişti. Geceyi hatırlamıyordum bile. Sanki bir ara kapı açıldı...Onu gördüm. Hayır Elçin! Yeniden yapma kendine bunu. Hak etmiyor. Kimse hak etmiyor sevgini.
Yataktan kalktım. Beyaz gömlek, deri siyah pantolon ve deri ceket. Üstümü hızlıca değiştirdim. Aynanın karşısına geçtim. Kendime baktım. Göz altlarım şişmişti. Ne kadar yorgun gözüktüğümü o an fark ettim. Biraz kapatıcı uyguladım. Ardından yüzümü temizledim. Saçlarımı da tarayarak açık bıraktım. Hazırdım. Oğuz' a gidecektim. Yani İstanbul' a geri dönecektim. Dönecektik.
Adımlarım içeriye doğru götürdü beni. Enes koltukta uzanmış uyuyordu. Neden burada uyumuştu ? Saçları yine eskisi gibi dağınık duruyordu. Üstünde dünkü kıyafetleri vardı. Onu incelemeyi bırakıp oraya doğru ilerledim.
'' Ne zaman gideceğiz ? '' diye seslendim. Uyanmadı. '' HEY ! SANA SÖYLÜYORUM. ''
Gözlerini açtığında bir an nerede olduğunu şaşırmış gibi baktı. Doğruldu.
'' Uçakla gidelim işte. Daha kısa olur. '' dedim. Sonuçta araba ile vakit kaybetmeye gerek yoktu. Bir an önce zamanın geçmesini istiyordum.
'' Uçak olmaz.'' dedi.
Gözlerim istemsizce kısıldı. Öylece baktım ona. Kalktı, üstünü başını düzeltti.
'' Neden olmazmış ? ''
Soruma cevap vermemişti. Şimdi de odasına doğru yöneldi. Peşinden sert adımlar ile gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Gecenin Aydınlık Sabahı
Novela JuvenilHayatın içinde sona geldik dediğimiz anlar vardır. O andan sonra yeni bir dünyaya başladığımız an. İşte o iki dünyanın birleşimi. Yaşamayı hayal ettiğimiz dünya ve hayallerin hayata yansıdığı bir dünya. Düşlerde olan her şey düşte mi kalmalıydı ? A...