Öncelikle merhaba,
Bu aralar sık sık Gökçe ve Ömer'i okumak için dönüyorum, içim sımsıcak oluyor. Üniversiteye başlamamın da etkisiyle çok uzun bir süredir wattpad e devamlı yazdığım bir kitap olmadı. Ben de 'Yara İzi'ne başladım. Bu gece ilk bölümünü yayımlamışken sizlere de haber vermek istedim. Bana tekrar destek olursanız o kadar mutlu olurum ki...
Kitabın kapağını ve ilk bölümünü aşağıya bırakıyor olacağım. İlginizi çekerse kitabı profilimde bulabilirsiniz 💙
YARA İZİ | 1.BÖLÜM
Hayatımda kaçış kapısı diye adlandıracağım kaç tane sonunu bilmediğim yola saptım bilmiyorum. Katlanamayacağımı kabullendiğim noktada 'buradan ayrılmalıyım' cümlesini kendime kabul ettirmek çok da kolay olmuyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi. Bir teknenin en ucunda gece yarısı saat ikide ülke değiştirmeye çalışmak kaç kişinin cesaret edebileceği bir şeydi ki? Ben de edememiştim zaten. Rusya kıyılarından uzaklaşalı saatler olmuş olsa da, Türkiye'ye varmama çok az bi' zaman kalmış da olsan bacaklarım zangır zangır titriyordu. Bu kaçış bedenimi ölümsüz bir korkuya mahkum edecek gibiydi sanki.
Üzerimdeki monta sıkıca sarıldım rüzgarı tenimde hissetmeye devam ederken. Vapur hayatım boyunca en sevdiğim ulaşım aracı olmuştu aslında. Ama bu geceden sonra uzunca bir süre teknelerden ve vapurlardan uzak duracaktım sanırım. Hatta kendimi bununla kısıtlamak yerine diğer bütün her şeyden sular durulana kadar uzak dursam iyi olacaktı. Adımımı atacağım kıyının beni tekrar başka yollara sürükleyemeyeceğinden asla emin olamayacaktım.
Çoktan buz gibi olmuş kahve bardağına uzandığımda o soğuğu fark etmem uzun sürmedi. Bardağı tekrar kenara bıraktım ve babama dair bana kalan son maddi mirası taşıyan kartların ve bilgilerin bulunduğu çantamı tekrardan çaprazlamasına omzuma taktım. Bunlar benim Türkiye'ye tutunma çabam olacaktı. Yoksa kayıplarımın haddini hesabını tutamazdım.
Gözlerimi kapkaranlık olan denizden çekip teknenin iç kısmına doğru ilerlediğimde kaptanın hiç uğramadığı alandaki koltuklardan birine oturdum. Yolun uzun olduğunu ve gece boyunca uyuyabileceğimi söylemişti aslında kaptan ancak benim korkularım kapanmak isteyen gözlerimi tamamen engelliyordu. Bedenimi ve eşyalarımı koruma iç güdüsünün baskınlığı sayesinde uyanıktım belki de, bilemiyorum. Dizilerimi karnıma çektiğimde telefonumu Rusya'da kırıp attığım için yerine almış olduğum mp3'e uzandım ve tek kulaklığı takarak Türkçe olan şarkılardan herhangi birini rastgele açtım. Zihnim şarkıyı algılayacak kadar açık değildi şu an. Ama ruhum bomboş denizin ortasında bir sessizliği daha kaldıramıyordu. Kulağımda bir gürültü olmalıydı. Beni kendimde tutacak bir ses...
Dakikalarca kendime çektiğim bacağımı sallamaya içgüdümü engellemek için çaba sarf ettim ancak olmayınca artık gerçekten tedirginliğimin verdiği tepkileri yapmaktan kaçmakla hiçbir şey elde edemeyeceğimi anlamıştım. Bacağımı indirip sallanmasına izin verirken elimi başımdaki şalın uçlarına attım. Ama işte sanki gece boyu olan korkularımın asıl sebebi belli olmuşçasına aniden sol taraftaki kaptan bölgesinin kapısı açıldı. Esmer olan yüzündeki endişeli bakışları anında bana döndü kaptanın. "Teknesiyle buraya yaklaşanlar var, özellikle buraya yöneldi tekne. İsterseniz alt kata saklanın, sizin açınızdan daha iyi olur." dedi adam Rusça bir şekilde kelimeleri hızla dizerken. Ve size yemin ediyorum, ben o an orada öyle kitlendim. Sanki bedenimdeki bütün işlevleri sihirli bir değnekle almışlardı ve hareket etmem için tek bir güç dahi kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...