Huhuuuu merhaba : )
"Sen gözümün nuru, başımın tacı" *Ebru Şahin- Nenni Yavrum
İnsanın durduk yere içi içine sığmadığı zamanları da oluyormuş. Geçirdiğimiz üç gün o kadar güzeldi ki... Birazdan yola çıkacaktık. Yattığımız yatağın çarşaflarını topluyordum. Temiz bulduğumuz yeri temiz bırakmamız gerekirdi değil mi
Çarşafları kirli sepetine atıp yenisini taktıktan sonra salona baktım unuttuğumuz bir şey var mı diye. Ama yoktu. "Ömer her şey tamam." diye seslendiğimde banyodan saçını kurulayarak çıkıyordu zaten. "Tamam, çıkarız birazdan. Telefonum nerede?" dedi. Sehpanın üzerindeki telefonu alıp ona uzattım. Ah be... Bu ev hali o kadar güzeldi ki.
"Şalını düzelt. Ben de Emre'ye çıktığımızı haber vereyim." dedi. Kafamı salladım. Koridordaki aynadan kendime bakarak şalımı düzelttiğimde elindeki bavulla koridora gelmişti o da zaten. Emre'yle konuşuyordu telefonda. Teşekkür edip kapattı telefonu. "Hadi çıkalım. Geciktik zaten." dedi ayakkabılarını giyerken. Saat yediye doğru geliyordu. Mutfağı da son bir kez daha kontrol ettikten sonra çantamı ve telefonumu alıp ben de peşinden çıktım. Ben kapıyı kilitlerken o bavulu bagaja yerleştirmişti.
Arabaya bindiğimde çalıştırdı arabayı. "Çok güzeldi burası ya..." dedim kafamı cama yaslayarak. "Aynen. Yaz aylarında yine buna benzer bir yerlere geliriz seneye." dedi. Ve ekledi. "Camı kapat. Birazdan rüzgar çıkar. Üşürsün." Her ne kadar rüzgarı sevsem de sözünü dinleyerek camı kapattım. Kollarımı birleştirip uyuma pozisyonu almıştım zaten. O kadar yol boş boş oturarak geçmezdi. Aslında arabayı sürekli onun kullanmasını da istemiyordum ama bana vermeyeceğini bildiğimden teklif bile etmemiştim. "Yastıksız uyuyabilecek misin bari?" diye sordu gülerek.
Kapattığım gözlerimi geri açtım. Bu yastık muhabbetini baya içselleştirmiş ve bol bol da kullanıyordu. Ona bakışlarımı fark ettiğinde o da göz ucuyla bana baktı. "Ee noldu? Burada fırlatacağın yastık da yok tabi.." dedi. Güldüm. Saçları hâlâ ıslaktı. "Keşke kurulasaydın saçlarını." dediğimde "Hasta olurum diye mi korktun?" diye karşılık verdi. Allah'ım her cümlemden kendine bir şey çıkartması... "Evet." dedim sadece. Ve sonrasında aklımdaki soruyu sordum. "Kaç gün daha işe gitmeyeceksin?"
"Bugünü saymazsak 3 gün daha evdeyim." dedi. Ah çok güzel. Uykum da kaçmıştı. Sorularımı sormaya devam edeyim bari. "Sena bu sene başlayacak mı okula?" diye sordum. Kafasını salladı. "Aslında bu sene de anaokuluna başlayabilirdi ama ben göndermedim." Ah önümüzde okul alışverişi vardı yani. Mükemmel...
"Peki ya sen? Sanırım bu senede dönemeyeceksin üniversiteye." dedi. Ah evet... Maalesef dönemeyeceğim. "Sadece bu sene değil. Sanırım uzun bir süre dönemeyeceğim." dedim. Hem bebeği bırakamazdım hem de Sena'nın okul saatleri buna izin vermezdi. Sanırım eğitim hayatım son bulmuştu. Asla hayalim gerçekleşmeyecekti.
"Bak. Ne zaman başlamak istersen bunu benimle paylaş olur mu? Çocukları ve evi sorun etmeden... Bir çözüm buluruz mutlaka. Ben senin okuluna devam etmeni istiyorum." dedi. İçten içe teşekkür ettim ama çocukları yine bir bakıcıyla büyütmeye niyetim yoktu. Omuz silktim. "Biraz geç olabilir." dedim ama içimden bir şeyler bir daha üniversiteye dönemeyeceğimi söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...