SELAM : )
Yine uzun bir uykudan uyanmıştım işte. Sürekli uyumaktan başka ne yapıyordum ki zaten? Ellerimi karnıma kapattım. "Seni de üzüyor muyum?" diye mırıldandım. Tabi ki üzülüyor olmalıydı. Bebekler annelerini hisseder.
Abimi hatırladım. Nereye gitmişti? İyi olmasını umdum. Uyumadan önceki anı silmek istedim kafamdan. Artık bir yerlerden tutup toparlanmaya başlamalıydım. Kendim için, bebeğim için... Ne kadar zor olursa olsun. Annem ve babam beni silmişti. Bundan sonra gerçeği öğrenip beni affetseler de ben onlara eskisi gibi bakabilir miydim bilmiyorum.
"Acıktık." dedim kendi kendime. Günler sonra ilk defa açlığı bu kadar çok hissediyordum. Gülümsedim. Bebeğimi besleyebilmem için yemek yemem lazımdı artık. O an içimde öyle bir güç hissettim ki... Sanki her şeyi unutup en başından başlayabilecektim. Başlayabilirdim. Sürekli ağlayarak bir yere varamazdık sonuçta. Hafifçe kalkarak ayaklarımı yere doğru sallandırdım. Yandaki düğmeye bastıktan sonra öylece birinin gelmesini bekledim. İçeri giren Leyla abla değildi. Daha önce görmediğim, üzerinde hemşire kıyafeti olan bir kadın girdi gülümseyerek. "Ayaklanmışsınız hemen." dedi. Kafamı salladım. "Çok acıktığımı hissediyorum." dediğimde kafasını salladı. "Güzel. Ben şimdi bir hasta bakıcıya söylerim size yiyecek bir şeyler getirir. İyi misiniz? Ağrınız var mı?" diye sordum. Kafamı iki yana salladım. Kadın çıkacağı sırada aklımdaki şeyi sordum. "Abim burada mı?"
"Hayır ben kimseyi görmedim." dedi ve odadan çıktı. Olsun... Abim buraya geri dönecekti. Beni bırakmazdı. Yani... sanırım. Dakikalar içinde yemeğim geldi. Büyük bir iştahla çorbamı içip yemeğimi yedim. Saatin sabah altıya geldiğini söylemişti hemşire. Selin ablayı görüp göremeyeceğimi sordum, uyanık olduğunu ve görebileceğimi söyledi. Yürümek istedim ama bana tekerlekli sandalye getirdi.
Selin ablanın odasına girdiğimde bakışları bana döndü. Boynunda bir boyunluk, kolunda da sargı vardı. "İyi misin abla?" dediğimde hemşire odadan çıkmıştı. "İyiyim." dedi ama sesi içine kaçmış gibi konuşuyordu. Onunla biraz konuştum. Bu sırada benden özür diledi. Arabayı düzgün kullanması gereken nasıl böyle bir şey olduğunu anlayamadığını söyledi. "Ailem öğrenmiş hamile olduğumu." dediğimde kaşları şaşkınlıkla yukarı kalktı. Soru sormasını beklemedim. "Beni evlatlıktan reddettiler. Anlatmama fırsat bile vermediler." Abime gerçeği söylediğimde de bırakıp gittiğini söyledim. Ve bana yine günlerdir sorduğu gibi ne yapacağımı sordu. Ben de günlerdir cevapladığım gibi bilmediğimi söyledim.
Ablası gelmiş Sinop’tan buraya. Kaza olduğunu öğrendiğinde hemen gelmiş. Bu sabah onunla benim hakkımda konuşmuş. Her şeyi anlatmış. Kadın da anlayışla karşılayıp benimle tanışmak istediğini söylemiş. Bir şey demedim. Sinop’a gerçekten gidecek miydim? Hangi parayla, hangi güvenceyle? Ayrıca abim artık gerçekleri biliyordu. O ne diyecekti?O gün, gün boyu yalnızdım. Leyla abla gelmemişti yanıma hiç. Birkaç kere yemek getiren hemşireler gelmişti. Doktor gelip muayene ettikten sonra dikkatli olmak şartıyla yarın taburcu olabileceğimi söylemişti. Benim Selin abla gibi yaram olmadığı için erken taburcu olma fırsatım vardı. Ama bu sefer de bebeğim için çok dikkatli olmalıydım. Abim hiç gelmedi yanıma. Ondan da umudumu kesmeye başladım. Böyle bir sorunun içinde abimin beni yalnız bırakacağını hiç düşünmezdim. Ama bırakıyordu sanırım.
Akşama kadar yapabileceğim işleri düşündüm. Garsonluk, tezgahtarlık, konfeksiyonda paketleme... Her şey olabilirdi. Ama alacağım maaş bana ne kadar yetecekti? Ya da ne kadar süre çalışabilecektim? Of Allah’ım ben ne yapacağım?
Biri kapıyı çaldığında içimde bir umut parçası belirdi. Abim... Kapı yavaşça açıldı ve bir kadın içeri girdi. Abim yine gelmemişti. "Gökçe?" dedi soru sorarcasına. "Evet, benim. Siz kimsiniz?" diye sorduğumda kadın yatağıma yaklaştı ve elini uzattı. "Ben Selin’in ablası Ferhan." dediğinde şaşkınlıkla baktım kadına. Çok gençti. Selin abla kendisinden iki yaş büyük olduğunu söylemişti. Tahminen otuz ya da otuz iki yaşında olmalıydı ama gerçekten çok güzel bir kadındı. Elini sıkarak "Memnun oldum. Hoş geldiniz." dediğimde gülümsedi. "Oturabilir miyim?" dediğinde kafamı salladım. Yanımdaki sandalyeye otururken "Geçmiş olsun." dedi. "Teşekkür ederim." Bir sessizlik oldu. Ne konuşacaktı ki benimle? Siyah, omuzlarının baya aşağısında düz saçları vardı. Boyu yaklaşık 1.70 falandı. Balık etli sayılırdı ama kesinlikle kötü durmuyordu. "Selin her şeyi anlattı bana." diyerek konuyu o açtı. Yutkundum. "Sanırım ailen de seni bırakmış." dedi onaylamamı bekler gibi. Onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...