Merhabalar : )
Oruçlu olanlara ayrıca merhaba : )
Bol oruçlu bir bölüm geldiii.💙💙 Yukarıdaki şarkıyı açalım lütfen.
"Gece midir seni bana düşündüren? Yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen?" (Özdemir Asaf) Karanlık odada yatağımda öylece uzanıyordum. Bu gece ilk sahurumuzu yapacaktık. Ramazan ayına giriyorduk işte. Oruç tutmayı seviyordum. Gerçi tutabilecek miydim emin değilim. Bebeğim beş buçuk aylıktı şimdi. Havalar ısınmıştı. Doktorum yani Leyla abla ilk gün denememi eğer zorlanırsam tutmamamı söylemişti. Öyle yapacaktım. Ah bu arada bebeğimin cinsiyeti belli oldu.
Sizce ne?
Beş buçuk aylık olmasına rağmen henüz ona hiçbir şey almamıştım. Sadece her ay ileride okuması için yazdığım mektuplar vardı. Kızıma öylesine çok sözüm vardı ki... İstediğim gibi bir anne olabilecek miydim acaba?
Telefonumdan bir şarkı açıp sesini biraz açarak kucağıma bırakmıştım. "Aşksın sen" şarkısını dinledim defalarca Furkan Kızılay’dan. Bizim bildiğimiz Havuç’tan. Çocuklar duymasının mükemmeli olan Havuç’un sesini fark ettiğim günden beri dinliyordum. En güzel şarkılarından biriydi bu.
Ne oldu biliyor musunuz bu aradaki aylarda?
Annem aradı iki hafta önce . Açtım. Başta nasıl olduğumu sordu. Sadece iyi olduğumu söyledim sadece. Ne onu sordum, ne de kötüydüm dedim. Ama böyle bir özlem gelmişti içime. Lise hayatım annemle geçinememekle geçmişti. Belki benim ergenliğim yüzündendi. Ama hâlâ savunduğum bir şey varsa, o da kesinlikle annemin anlayışsız bir insan olmasıydı. Asla başkasının gözünden olaylara bakmazdı. O sadece kendi doğrularını bizim de doğrumuz olarak kabul ettirmeye çalışmıştı. Bizim kendi doğrularımızı bulmamız için bir yol açmamıştı.
"Abin anlattı her şeyi." dedi kısık bir sesle. Ah anlatmış mıydı? Ama ben buraya geleli 4 ay kadar oluyordu. Abim yüksek ihtimalle uzun süre önce anlatmıştı. Ve beni yeni arıyordu. "Yani?" diye sorduğumda ne diyeceğini bilememiş olmalıydı. "Ben.. ben bir şeye ihtiyacın var mı diye aramıştım." Ağlayarak gülesim gelmişti o an. "Yok." dedim sadece. Bir şey sormadan ‘kendine iyi bak’ dedi ve telefonu kapattı. Şaka gibi geliyordu ama tek bir gözyaşı dahi dökmemiştim.
"Sen, erimeyen kar tanesi
Sen, çiçeklerin prensesi
Sen, vazgeçtikçe büyüyen aşksın aşksın sen."Şarkının nakaratını kısık sesle mırıldandım. Ramazan ayı boyunca da Sena’ya bakmaya devam edecektim. Bayramdan sonra da bırakıyordum. Bunu hem ben istemiştim hem de Ömer. Kendi de korkuyordu bir şey olmasından. Bu birkaç aylık süreçte kayda değer pek de bir şey olmadı. Çoğu şey düzeldi gibi. Hayatımı düzene sokabildim. Belli bir miktar para da biriktirdim. Doğumdan sonra da ders verme fikrini uygulamayı planlıyordum. Bu sene işe başladığım için arayanlara ders veremeyeceğimi söylemiştim.
Peki duygusal olarak nasılım? Doğuma yaklaştığımız için heyecanlıyım. Gerçekten de kızımı kucağıma alabilecektim. Parasal olarak da bir süre idare edebileceğim için içim rahattı. Ama kalbime öylesine bir his düşmüştü ki... İçimi karmakarışıklaştırıyordu. Böyle bazen utanmama, bazen heyecanlanmama, bazen üzülmeme, bazen mutluluktan kahkaha atmama neden oluyordu. Bildiğim bir şey varsa; o da hislerimi belli ettiğimdi. İçimde hissettiklerimin farkında olduğunu biliyordum. Ferhan ablayla konuştuktan sonra ne düşünmüştü hiçbir fikrim yok. O da benim gibi bir şey fark etmiş miydi içinde? Yoksa beni kırmamak için hiçbir şey yokmuş gibi mi davranıyordu bilmiyorum. Tek bildiğim, ben saklamak istemediğim hislerimi saklamamayı öğrenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...