Ferhan
Unutmak kör kuyu,
Unutmak dipsiz karanlık.
Nereden başlamalı unutmaya seni bilmem ki?
Unutmak diye bir fiil sadece psikolojik rahatsızlıklarda ve kaza sonucunda oluşan hafıza kayıplarında olurdu. Unuttum, diyenlere inanmayın. Gerçek anlamda unutmaktan bahsediyorum ben. Sizin yaptığınız sadece kalbinize gömmek, benimki gibi.
"Dur ben bağlayayım." diye oturdum evimizin önündeki merdivenlere. Dokuz yaşına gelmiş olması ayakkabı bağcıklarını bağlamayı öğrenmiş olması anlamına gelmiyordu. Her seferinde bağcıklı ayakkabılarda bu sorunu yaşıyorduk. Bu yüzden okula bunlarla değil de başka ayakkabılar gidiyordu. Lütfen biri şu çocuğu bağcık bağlamayı öğretsin.
"Bak Selim. İpi buradan geçiriyorsun. Sonra da buradan. Tamam mı? Ama artık alış bunu yapmaya oğlum." Selim sadece her zaman yaptığı gibi olumlu anlamda başını salladı. Ama bunun öylesine bir onaylama olduğunun hepimiz farkındayız tabi ki. Üstümü temizleyerek merdivenlerden kalktığımda Ömerlerin evinin önünde duran arabaya kaydı bakışlarım. Daha öncesinden gördüğüm için Taner arabadan inmeden onun arabası olduğunu anladım.
(Unutanlar için; Taner, Erdem'in babası. Karısı Aslı ölmüştü. Bir de kızı vardı.)
Ben Selim'in elini tuttuğumda o da arabadan inmişti. Arka koltuğun kapısını açıp önce kızı Melek'in inmesine, sonra da Erdem'in inmesine yardım etti. Çocukları Gökçe'ye getirmiş olmalıydı. Aslında onlara yönelip bir selam verebilirdim fakat elimde titreyen telefonum buna engel oldu. Talha caddeye yakın olduğuna ve birazdan burada olacağına dair bir mesaj atmıştı.
(Talha: Ferhan'ın eski eşi, Selim'in babası)
Arabaya tekrar döndüğümde kimseyi görememem onların içeri girdiğini anlamama yetmişti. "Yarın akşam mı alacaksın beni anne?" diye Selim. Bugün Talha'nın yanında kalacaktı ve ben de bu sürede rahatça gidebileceğim şehirlerin listesini çıkartacak, sonra da ev ve dükkan için araştırmaya koyulacaktım.
Yeni başlangıçlar için yeni şehirler her zaman güzel bir seçenektir değil mi? Tabi eğer Talha, oğlunu götürmemde sorun çıkartmazsa. Çıkartırsa da onu dinleyeceğimi pek sanmıyorum. Sonuçta ben bakıp büyütüyordum çocuğı ve velayeti de bendeydi. Babasından falan da kaçırdığım yoktu. Eğer oğlunu çok özlerse çıkıp gelebilirdi gideceğimiz yere.
"Babamın arabası." Selim'in o tanıdık arabayı görmesiyle ben de yüzümü sokağın başına çevirdim. Ama araba yaklaşınca beni şok eden başka bir şey oldu. Yolcu koltuğunda oturan bir kadın mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu? Geçen haftalarda bana evleneceğini söylemişti. Bu gerçekten de o kadın mıydı?
Araba evimin önünde durduğunda bakışlarımı zorla kadından çekip arabadan inen Talha'ya odakladım. Selim büyük bir sevinçle babasının kollarına koşarken ileride gerçek ayrılık sebebimizi öğrenecek yaşa geldiğinde de babasına bu sevgiyle yaklaşacak mıydı, merak ettim. "Oğlum!" dedi Talha onu kucaklayarak. Kadın arabadan inmemişti, bakışları bizde de değildi telefonuyla uğraşıyordu.
Anın şokundan dolayı merdivenlerden uzaklaşamamıştım. Bu yüzden Talha kaldırıma adımını atıp evin kapısına yaklaştı kucağında Selimle. "Yalnız geleceksin sanıyordum." dedim. Cümlem tamamen iğneleme doluydu fakat bu onu rahatsız etmişe benzemiyordu hiç. "Mine'yi Selimle tanıştırmak istedim." Cici annesiyle... Ah işte o kadındı! Acaba beni aldattığı kadın ne olmuştu? Ya da bu arabada oturan kadının bizim neden ayrıldığımızdan haberi var mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...