Merhaba : )
"Devriliyorsam, kaldıran olma.
Bir kere bıraktıysan elimden, tutma daha
Sanki yaşım ellilere dayanıyor gibi
Şimdilik sadece bu bozuyor moralimi." *Emir Öz- Devriliyorsam****Selin'den*****
Hastanenin çıkış kapısına yöneldim. Yüzümde aptalca bir gülümseme vardı ve silemiyordum. Silmek isteyen kim?
Arabamın ön koltuğuna oturdum ve çantamı yan tarafıma bıraktım. Tolga'nın beni acil çağırmasından dolayı eve gidip üzerimi değiştirecek vaktim yoktu. Sürpriz olduğunu söylemişti ve ben şu an aşırı merak ediyordum ne olduğunu.
Havalar yavaştan soğumaya başlamıştı. Eylül'ün son günlerinde olmamız kendini hissettiriyordu. Bana attığı konumu navigasyona ayarlayarak arabayı çalıştırdım. Tolga'yla tanışalı yaklaşık on ay oluyordu. Gökçe'yle yaptığımız o kazadan sonra bir süre araba kullanamamıştım. Daha doğrusu kullanmaktan korkmuştum. Ama kazanın bana asıl verdiği şey Tolga olmuştu. Önce sürekli gelip beni ziyaret etmişti. Gökçe'yle tanışamamıştı ama ben onun hayatıma Gökçe sayesinde girdiğine inanıyordum. Eğer o gün onunla geç zamanda hastaneden çıkmasaydım ve onu düşünürken yola dikkat etmeyip o kazayı yapmasaydım Tolga'yla tanışmayacaktım belki de.
Bu on ay içerisinde hepimizin hayatında çok şey değişti. Ablam hariç hepimizin hayatına dokundu Gökçe. Bana Tolga'yı, Leyla'ya Gökhan'ı vermişti sanki. Asu'nun ailesiyle tanışmıştım ve ara ara gidip kalabileceğim çok güzel yerler edinmişti. Kurduğumuz gruptan Asu'nun da yavaş yavaş bir aşk hayatına atıldığının farkındaydım ama o adamı tam olarak tanımıyordum. Leyla'nın komşusuydu. Evet onunla da Gökçe sayesinde tanışmışlardı sanırım. Aramızda yedi yaş olsa bile Asu'yla iyi anlaşabiliyorum. İstanbul'da okuduğu için de rahatça görüşebiliyorduk
Gökçe mi? Hepimizden daha çok kırılmasına rağmen hayatının mutluluğunu buldu o. Asu ve Leyla'dan öğrendiğim kadarıyla Emir denen o çocuk bir kere daha gitmiş Sinop'a. Gökçe'nin Ömer'le evlendiğini bilmeden... Leyla onu gördüğü anda tüm her şeyi baştan sona anlatmış ve Gökçe'nin karşısına artık çıkmamasını söylemiş. O da İstanbul'a dönmüş zaten. Hiç tanımasam da üzülmüştüm ona.
Ömer'in kızı bu sene okula başlamıştı. Gökçe'yle sık sık konuşuyorduk. Her ne kadar okulunu bırakmasına üzelse de hayatı güzeldi. Aniden güzeller güzeli iki kızın annesi olmuştu. Belki yaşı küçüktü ama o her şeyi idare edebiliyordu. Ömer'in de onu çok sevdiği fazlasıyla belliydi zaten.
Tüm herkesin mutluluğunu düşününce aklıma hep ablam düşüyordu. Hepimiz hayatımızı geçirebileceğimiz birini bulmuştuk veya arıyorduk ama o... O fazlasıyla yalnızdı. Bunu kimseye asla belli etmese de biliyordum. Annemlerin onun adını bile duymak istememesi canımı yakıyordu. Ablam bir hata yapmıştı ve bunun bedelini fazlasıyla ödemişti, ödemeye de devam ediyordu. Neden onu affetmek yerine inat etmeye devam ediyorlardı sanki?
Onun için üzüldüğüm kadar kimseye üzülmüyorum. Bazen hissettiğim mutlulukların arasına o düşünce de hüzünleniyorum. Keşke İstanbul'a gelse. Beraber yaşasak çok da güzel olmaz mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...