FERHAN
Zor kararlar aldım. Hayatım boyunca aldığım önemli kararların her biri için yeni hayatımın başlangıcı olduğunu söylemiştim. Ama bu başlangıçlar hiç bitmiyordu. Hayatımı hiç düzene oturtamıyordum. Kamyondan inen eşyalarımızı yeni evimize taşırken tek duam bu aldığım kararın beni hüsrana uğratmamasıydı. Tekrar bir başlangıç yapacak gücü bir daha bulamayabilirdim çünkü.
"Ferhan! Sanırım bunun içinde bir şeyler kırıldı." Taner'i sesiyle kapıya dönerken elinde 'yatak odası' yazan koliyi tuttuğunu gördüm. Eşyalarım arasında kırılacak önemli bir şeyin olup olmadığını düşünmem birkaç saniyemi aldı. "Sorun değil, çerçeve falandır. Gerçi ayna da olabilir. Aman neyse, getir sen." dedim. Kırılan her neyse getiremezdik zaten, boş yere sorun çıkartmaya gerek yoktu.
Taner koliyi yatak odasına bırakıp çıktığında demlediğim çayı bardaklara dolduruyordum bile. "Çok yoruldunuz, keşke yemek falan yapabilseydim." Ama maalesef ki evde hiçbir şey yerli yerinde değilken ve malzeme yokken bunu yapamazdım. Marketten aldığımız hazır keklerle idare edecektik artık. "Aman canım, onlar parasını alıyor. Benim içinde bir akşam yemek yaparsın ödeşiriz." dedi Taner gülerek. Nakliyat şirketinden gelenler çalışıyor da olsa o da yardım edeceğini söyleyerek boş yere kendini yoruyordu. Bunu kendini sandalyelerden birine atmasıyla anlayabilmiştim.
"Burası bugün toparlanamayacak gibi duruyor." dedi Taner. Kamyonun öğleden sonra gelmesi ve bizim yaşadığımız ufak bir karmaşada zaman akıp gitmişti. "Yemek yok, bir şey yok. Annemlere gelirsiniz bu gecelik." dediğinde kesinlikle itiraz edecektim tabi ki. Zaten Selim'i Pınar ablaya bırakmıştım, bir de gece kalarak iyice düzenini bozamazdım insanların. "Sorun olmuyorsunuz, diyorum Allah Allah! Çocuklar da oynuyor işte. Neden sürekli ince düşünmüyorsun?" Taner'in bu çıkışını beklemediğim için bir anlığına duraksadım. Ben sadece onlar rahatsız olmasın diye itiraz etmiştim. Duraksadığımı o da fark ettiğinde sandalyeden kalkarak "Her neyse. Şu çayları vereyim de içsinler." dedi ve tepsiyle beraber alıp mutfaktan çıktı bardaklarla.
Sonrasında işleri biraz hızlandırdık, eşyalar eve doldurulmuş olsa da her yer her yerdeydi. Önceki evimin iki katlı olmasına karşıt bu daireye sığdırmaya çalışacağım çok şey vardı. "Hadi çıkalım, akşam oldu. Yarın tekrar yardıma gelirim. En azından akşam yemeğini annemlerde yiyelim." Bu sefer herhangi bir itiraz sözcüğü kullanmadan kafamı salladım. Bir şeylere çarpmamaya özen göstererek karmaşık salondan çıkarken "Üzerimi değiştireyim, geliyorum." dedim. Bavulların arasından elime ilk geçen tişörtle kot pantolo üzerime geçirdim ve birbirine girmiş olan saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Telefonumu ve paramı yanıma alıp kapıya yöneldiğimde Taner'in camdan dışarıyı izlediğini gördüm. "Hadi gidelim." dediğimde bakışları bana döndü. İki sokak ötelerinde bir ev tuttuğumuz için yolumuz zaten uzun sürmeyecekti.
Beraber evden çıktığımızda serin havanın yüzüme çarpması beni biraz rahatlattı. Çevreyi incelemeye başlayacaktım ki Taner konuştu. "Oğlun kızıma göz koymuş durumda, haberin olsun." dedi gülerek. Söyledikleri gülümsememe sebep olurken Melek ve Selim'i düşündüm. Aralarında bir yaş vardı ve aşırı iyi anlaşıyorlardı. "Ah..." dedim yalandan bir düşünmeyle. "Oğlumun kulağını çekerim ben, merak etme." dediğimde o da gülmüştü. Tabi bu sırada bilemezdim seneler sonra oğlumu gerçekten onun kızıyla evlendireceğimi.
TANER
Günler geçerken aldığım karardan pişmanlık duymamam gerektiğini fark etmiştim. Çünkü dükkanı gösterdiğim günden beri Ferhan büyük bir azimle başlamış, çalılıyordu. Etrafı temizlememiz, mutfak kısmını boyamamız gerekmişti. Ortaya koyduğumuz ortak parayla gerekli eşyaları almıştık ve dün eşyaların gelmesiyle kafemiz bir düzene girmişti. Sahil kenarında olduğumuz için iyi kazanacağımızı düşünüyorduk, açılış haftayaydı.
Kapı açıldığında bakışlarım oraya dönse de Ferhan beni fark etmemişti bile. Yüzünde sinirliye benzer bir ifade vardı. Fakat bu ifade kasanın üzerinde gördüğü çiçek buketiyle yüzünden silinmişti. Başta merak dolu bir ifadeyle çiçeklere baksa da sonra yanındaki notu görmüş olmalı ki gülümsedi. "E çok çalıştın, hak ettin." dediğimde bakışları bana döndü. Her neye sinirlendiyse sinirini alabilmiştim, sevindim.
"Ya teşekkür ederim. En son ne zaman çiçek aldığımı hatırlamıyorum bile. Bunlar çok güzel." dediğinde gülümseyip kalktım oturduğum sandalyeden. "Doğru zamanda almışım anlaşılan. Neye sinirlenmiştin?" diye sorduğumda yüzündeki gülümseme yavaş yavaş silindi. Derin bir nefes alırken kasaya yaslanıp kollarını birbirine bağladı. "Kimseye sinirli değilim. Sadece biraz... Üzgünüm." dediğinde sessiz kalmayı tercih ettim ama kendi kendine devam etti. "Talha'dan ayrıldıktan sonra bir adamla tanışmıştım. Bugün düğünü var." dedi sonuna doğru gülerek. Ama bu gülüşün tamamen sinirinden dolayı olduğuna yemin edebilirim.
Bir adam... Onu hâlâ sevdiğini anlamak zor değildi. Evlendiğini öğrenmek de... Demek ki bu zamanlardaki dalgınlığı da buna bağlıydı. "Sen de bu yüzden Sinop'tan ayrılmak istedin?" diye tahmin yürüttüğümde kafasını salladı. Ne diyeceğimi bilmediğim için öylece durmuştum. Böyle birini teselli edemezdik sanırım. Gerçi onun teselliye de ihtiyacı yok gibiydi. Düştüğün yerden kalkıp tekrar bir başlangıç yapmak sanıldığı kadar kolay değildi. Ve o bunu yine başarmışken güçsüz olduğunu düşünüp ağzımda geveleyeceğim birkaç teselli etki bile etmezdi. O çoktan beynini programlamıştı, hazırdı ayakta durmaya. "Her neyse! Hadi şu menünün son halini gözden geçirelim." demesi bile çabuk toparlanabileceğinin bir kanıtıydı.
Selim'in kaydını Melek'in gittiği okula yapmıştık. Böylece daha kolay olacaktı her şey. Akşam servis ikisini de kafenin önünde indirecekti, akşama da hepimiz kendi evlerimize dağılacaktık. Kontrol altında tutabilmem için yakında bir ev göstermiştim ona da. O bunu sevinmişti fakat diğerlerinden aldığım tepkiler hiç hoş değildi. Ömer'in yaptığı imaya çok sert tepki vermiştim ama bundan kesinlikle pişman değildim. Herkes kendisi gibi değildi, en azından ben değildim. Ferhan'ı buraya çağırmam, onunla ortak olmam ona karşı bir şeyler hissettiğim anlamına gelmezdi. Bir kadınla bir erkek gayet güzel bir şekilde dost olabilirdi. Ayrıca ben Aslı'dan sonrasında başka bir kadınla yapamazdım. Ben, Ömer değildim.
Ama bunu söyleyen tek kişi Ömer olmamıştı. Annem de ve hatta Asu da aynı şeyleri söylemişlerdi. Tek başıma iki çocuğa bakmak çok zormuş, hayatımın sonuna kadar yalnız kalamazmışım, bir annelerinin olmaları gerekmiyormuş, Ferhan güzel kadınmış, evi gayet iyi çekip çevirebilirmiş... Ve bunun gibi nice cümleler... Ama neden biri de çıkıp bu adam birini seviyor mu diye sormuyordu? Ya da Aslı'yı unutabildi mi? Onun acısı hafifledi mi? Ah hayır... Bütün bu soruların cevanı koca bir hayır.
Ne Ferhan ne de bir başka biri. Hayatıma başka bir kadın girmeyecekti. Çocuklarıma kendim bakabiliyordum, annem de vardı bir sorun olduğunda danışabileceğim. Bir halaları vardı, bir çok teyzeleri vardı çevrelerinde. Gökçe vardı, bir anne gibi. Hiçbiri gerçek anneleri gibi olamasa da her biri yardıma hazırdı. Özellikle Gökçe, Erdem için bir abladan bir anneden fazlasıydı. Onun doğumu Aslı'nın ölümüyle sevincimi unutturmuştu. Bir oğlumun olduğunu unutup sadece yas tuttuğum zamanda Gökçe'nin oralarda olmadı en büyük şanslarımdan biriydi sanırım.
Çevremde böyle güzel insanlar varken biriyle evlenmem bir 'zorunluluk' değildi. Sadece kendim istersem bunu yapardım; isteyeceğimi de hiç sanmıyorum.
21 Ağustos 2020
*Sevgi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...