23.BÖLÜM

8.9K 473 122
                                    

Selaam : )

"Benim aşık olmam gerek, yolda kaybolmam gerek... Ve ancak o zaman yaşar, hissederim."
"Benim aşık olmam demek, kendimi bulmam demek. Bana anılar ver bu şehri dizeyim." *Deniz Tekin- Benim Aşık Olmam Gerek

Sena’nın açılan kapıdan içeri girmesiyle beni görmesi bir oldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sena’nın açılan kapıdan içeri girmesiyle beni görmesi bir oldu. “Gökçe abla” diyerek koştu yanıma. Saat daha yeni sekiz oluyordu ve Yeliz teyzenin aramasıyla Ömer aşırı erken olmasını umursamadan Sena’yı buraya getirmeye gitmişti. “Hoş geldin güzelim.” dediğimde Ömer de arkasından odaya girip kapatmıştı kapıyı. Benim de yardımımla yatakta yanıma çıktı Sena. Dikkatini karnımın çektiğini biliyordum. Aniden zayıflamam tabi ki tuhafına gitmişti. Ama bunu sormadı. “Hani bebek nerede?” diye sordu ilgiyle. Güldüm. Diğer tarafımdaki beşikte uyuyan kızıma yöneldi Ömer.

Abimin uçağa bindiği haberini almıştım. Onun da bir saat içerisinde burada olacağına emindim. Ama kimse gelmeden bu aile saadetini çekmek istiyorum, lütfen. Ömer bebeği kucakladığında Sena’nın dikkati ona yöneldi. Bacaklarımı hafifçe kendime çektim. “Al bakalım. Kardeşin burada.” diyerek uyuyan kızımı kollarımın arasına bıraktı Ömer. Sena’nın de görebilmesi için kollarımı biraz aşağı eğdim. Dizlerinin üzerinde doğrulup bebeğe doğru eğilmişti biraz.

“Ama çok küçük...” dediğinde güldük. Nasıl bir şey bekliyordu acaba? “Sen de o kadardın doğduğunda.” dedi Ömer. Sena bana baktı. “Dokunabilir miyim?” diye sordu incitmekten korkarmış gibi. Kafamı salladım. “Tabi ki dokunabilirsin.” dediğimde elini yavaşça yanağına koydu biraz öyle tuttu. O an duyduğum kamera çekim sesiyle Ömer’e baktım. Telefonunu bize doğrultmuştu. “Tabi ki de bu anı fotoğraflamalıydım.” dedi bakışlarımı fark edince.

“Ne zaman uyanacak?” diye sordu Sena. Dudağımı büzerken “Bilmem.” dedim. Yarım saat önce kapatmıştı gözlerini. Ve uyandığımdan beri hiç ağladığını duymamıştım. Sanırım sakin bir bebekle karşı karşıyaydık. Yani umarım öyleyizdir.

Ömer yanımıza gelerek “Hadi onu beşiğine yatıralım. Uyandığında bakarsınız olur mu?” dedi ve kızımı kucağımdan aldı. Sena’yla bakıştı. “Adı Şevval olsun mu?” dedim. Zaten Şevval koyacaktık ama yine de sordum. Kafasını salladı sadece. “Adı demişken...” diye cümleye başladı Ömer. “Burası iyice kalabalıklaşmadan ezanı şimdi okusam olur mu acaba?” dedi bana sorarak. Haklıydı. Bir süre sessiz bir ortamda kalamayacaktık sanırım. Belki erkendi ama olabilirdi.

Kafamı sallayarak “Olabilir” dedim. Henüz beşiğe bırakmadığı için onunla beraber oturdu sandalyeye. Sena ne yapacağını dikkatle izliyordu. Kolumu açarak yanıma gelmesini gösterdim. Zaten oturduğu yatakta yanıma geldi. Aynı Ömer’in bana sarıldığı gibi ben de ona sarıldım. Allah’ım sen bu güzel ortamı bozma. Ömer birkaç saniye bize baktıktan sonra gülümsedi ve kızımın kulağına doğru “Allah-u Ekber” diyerek her gün dinlediğimiz ezanı onun sesinden dinleme şerefini de bize bahşetti.

Sessizce dinledik onu. Ezan bittiğinde biraz daha kısık bir sesle üç defa aynı cümleyi tekrarladı. “Senin adın Şevval. Senin adın Şevval. Senin adın Şevval.” Bu sese bebeğim uyanmamıştı. Sonra da onu beşiğine yatırdı ve bakışlarını bize çevirdi. “Madem kimse yok. Ve madem bir süre bu huzurlu ortamı bulamayacağız. Ben hediyelerimi şimdi vereyim.” dedi. Hediye mi? Sena’nın da bundan haberi olmamalı ki şaşırarak baktı babasına.

SEN BENİM  // TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin