Merhabalar : )
Gözlerimi açmakta zorluk yaşıyorum yine. Ah midem yemek yemem gerektiğini alarmını veriyor. Gözlerimi araladığımda Leyla ablayla karşılaştım yine. "Niye burada uyudun sen?" diye sordu. Şakaklarımı ovalayarak doğruldum. "Saat kaç?" diye sorduğumda sekiz olduğunu söyledi. Kahretsin hemen çıkmam gerekiyordu. Ayağa kalktığım an "Gözlerine ne oldu senin?" diye sordu şaşırarak. Ah gözlerim size bana ihanet edip kızarmamanızı söylemiştim. Salonun kapısına yöneleceğim sırada kolumdan tuttu Leyla abla. "Ağladın mı sen?" Evet ağladım. Uzun zamandır ağlıyorum. Kafamı salladım sadece. "Geç kalıyorum. Ömer birazdan çıkacak." diyerek odama yöneldim. Odaya girdiğimde masaya tutundum. Yemek yemem lazımdı hemen. Biraz daha dayan bebeğim... Ömer’in evine gidince yiyeceğim, geç kalamam. Sadece üzerimdeki tuniği değiştirdim. Akşam başörtümü çıkartmıştım. Yine aynısını bağlayıp odadan çıktım. Leyla abla bugün nöbetten erken dönmüştü. Mutfakta kahvaltı yaparken buldum onu. "Ben çıkıyorum." diye seslendiğimde yanıma geldi. "İyi hissetmiyorsan gitme Gökçe. Beraber kontrolüne gideriz." dedi ama kafamı iki yana salladım. "Sena da benimle gelecek. Sen bizim oraya gelirsin, oradan gideriz olur mu?" diye sordum. Bir şey demedi.
Ömer’in evinin önüne geldiğimde saat sekiz buçuğa yaklaşıyordu. Umarım geç kalmazdı Ömer. Kapıyı çaldığım an açıldı. "Geç kaldın." dedi aceleyle Ömer. Hemen ayakkabılarını giyiyordu. "Kusura bakma uyanamadım." dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. Ama bu bakış uzun sürdü. "Sen... İyi olduğuna emin misin? Ağladın mı?" diye sordu. Ah bana soru sormayın nolur... Yutkundum ve içeri girdim. "Hadi geç kalma git artık." dediğimde soru sormayı kesti ama "Akşam konuşacağız. Ayrıca doktora gideceğiniz zaman mesaj at." dedi. Kafamı salladım. Sanki iyi olduğumdan emin olmak istermişçesine baktı bana ama aradığını tabi ki de bulamadı. O gittiğinde kapıyı kilitleyip lavaboya koştum. Midemde bir şey yoktu, neyi kusuyordum anlamıyordum. Yüzümü temizledikten sonra mutfağa geçtim. Bir şeyler yemeliydim. Çıkardığım birkaç kahvaltılıkla beraber kahvaltımı yaptım. Sena hâlâ uyuyordu.
Salona geçip pencerenin önünde durdum. Emir bizim eve gelir miydi bugün acaba? Dünden sonra kesinlikle gitmeyi istemiyordum İstanbul’a. Ve sanırım Emir’i de istemiyordum. Bunları düşündükçe karnıma kramplar giriyordu. Seni de üzüyorum değil mi bebeğim? Ama nasıl mutlu olacağımı bilmiyorum. İnan ki mutlu olmayı çok istiyorum. Kahkaha atabildiğim günleri o kadar çok özledim ki...
"Günaydın." sesiyle arkamı döndüm. Sena üzerindeki pijamalarla bugün daha bir tatlı görünüyordu sanki. "Günaydın." dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı. "Bir yerin mi kanadı abla?" diye sordu. Nereden çıkmıştı bu? Yüzümde bir şey mi vardı. Yanıma yaklaştı ve "Pantolonun kan olmuş." dediğinde bakışlarım bacaklarıma kaydı. Ah hayır...
Korkuyla tuniğime bulaşmış kana baktım. Çok az bir kan vardı ama yine korkmuştum. Hayır, hayır bebeğime bir şey olmuyordu. Dizlerimin titrediğini hissediyordum. "Telefonum mutfak masasında. Hemen onu bana getir Sena. Çabuk hadi." dediğimde ne olduğunu anlamasa da hızla mutfağa gitti. Yere çöktüm. Ben nasıl hissetmemiştim Allah’ım bu kanı? Nolur ona bir şey olmasın... Sena telefonumu getirdiğinde kendisi de korkuyla bana bakıyordu. Önce 112’yi arayarak hamile olduğumu, kanamamın olduğunu ve ayağa kalkamadığımı söyleyip evin adresini verdim. Ondan sonra hemen Ömer’i aradım. "Efendim?" diyerek açtı telefonu. Hızla konuştum. "Ömer ayağa kalkamıyorum, biraz kanamam var. Korkulacak bir şey yok ama ambulansı aradım. Yeliz teyzenin numarası yok bende. Ara ve gelip Sena’yı almasını söyle. Korktu." dediğimde arkadan birkaç hışırtı geldi ve Ömer’e seslenen birkaç insanı duydum. "Sakin ol. Hemen arayacağım Yeliz teyzeyi. Ben de geliyorum. Dayan ve yerinden kalkma tamam mı? Ambulans gelene kadar ben de orada olurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...