Merhabalar : )
Bir günde iki bölüm
Hayat güzel. Eskiden hayat felsefem mutlu olmak olabilirdi. Ama sanırım şu aralar bunu uygulamıyordum. Bundan sonrasında bunu kabul edeceğim. Ertesi gün Asu'da tuhaf bir hal vardı. Dakika başı saati sorup durdu. 5'e doğru gelirken elinde bir kıyafetle yanıma geldi. "Hadi gel bunu giyeceksin." dedi. Elinde açık mavi tonlarında bir elbise vardı. "Neden? Hem nereden geldi bu elbise?" diye sorduğumda kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. "Soru sormak yok. Sürpriz. Ayrıca umarım tahmin edemeyeceğin bir süpriz yapıyoruzdur. Sen yine de bana tahminlerini söyleme yoksa ben ağzımdan kaçırırım. Beni keserler valla."
Ben ne olduğunu anlamadan hazırlanmak için odaya geçirdi beni. "Saçmalama Asu. Ne olduğunu söylemeden giymiyorum elbise falan." dedim. Aniden nereden çıkmıştı bu sürpriz falan. Yalvarır gibi baktı bana. "Gökçe lütfen bozma bir şeyleri de. Hadi giy bu elbiseyi. Bak sen de sevineceksin, hadi." dedi ve odadan çıktı. Hayır dağ başında ne gibi bir sürpriz yapabilirlerdi onu onu anlamıyorum ya zaten. Yine de giydim kıyafeti. Lacivert bir şalla geldi yanıma. Başörtüyü de bağladığımızda aynadan kendime baktım. Hamile olmam kesinlikle çirkin olduğum anlamına gelmiyordu. Elbise aksine tam olmuştu. Kendime çirkin diyenlerden değilim. Övünmek gibi olmasın ama çok da güzel bir kızımdır valla. Ay kızım sen bana benze lütfen...
"Off mükemmel olmuşsun." diyerek kucağında bebeğiyle Aslı abla girdi içeri. Onun üzerinde de mor renkte bir elbise vardı. Başına da pembe renkte bir şal bağlamıştı. Ve çok da güzel olmuştu. Elindeki araba anahtarını salladı. "Haydi artık gidelim. Saat altıya geliyor." dedi. "Nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda Asu gözlerini kısarak baktı bana. "Söylemeyeceğimi bildiğin halde neden soruyorsun? Hadi çantanı telefonunu falan al. Ben giyinip geliyorum hemen. Sonra da çıkalım." Bu sefer "Ya bavul?" diye sorduğumda ofladı. "Boş ver bavulu. Hadi gidiyoruz dedim." diyerek beni evden çıkardı Aslı abla. Zeliha teyze yoktu ve Taner abinin arabası buradaydı. Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama onları sorduğumda da cevap vermediler. Asu üzerine siyah bir kot pantolon ve kırmızı bir üst giymişti. Saçının bir tutamını örerek geriye tutturmuştu.
Asu, Aslı ablanın bebeğini alıp arka koltuğa geçti. Aslı abla da arabayı kullanmaya başladı. Ehliyeti olduğunu bilmiyordum. Soru sormaktan vazgeçerek yolu izledim sadece. Karnım hafiften karıncalanıyordu sanki heyecandan. Ne olduğunu bilmeden nasıl böyle heyecanlanabiliyordum acaba? Tüm olasılıkları geçirdim kafamdan. Hatta doğum günümü erken kutlayacaklarını bile düşündüm. Ama sonra hemen vazgeçtim. Aşırı saçmalıyordum. Araba Asuların evinin önünde durdu. Aslı abla "Saat kaç?" diye sorduğunda Asu "Sekize çeyrek var." dedi. Aslı abla derin bir nefes aldı. "Oh be yetiştik. Çabuk çıkalım hadi." dedi. Biri bana da anlatabilir mi neler olduğunu?
"Noluyor artık biriniz bir şey anlatsanız?" dediğimde beni hiçbiri takmadı. Asu kucağında bebekle binaya girerken biz de Aslı ablayla arkasından girdik. Kapıyı Pınar teyze açtı. O da üzerine bir elbise giyip eşarp bağlamıştı. Özel bir günü mü unutuyordum ya? "Ay güzel olmuşsun valla Gökçe. Hadi geçin çabuk içeri." dedi. Neden sadece bana güzel olduğumu söyledi? Artık soru sormayı bıraktım. İçeri girdiğimde çantamı kenara bıraktım. "İçerideler mi?" diye sordu Aslı abla. Kafasını salladı Pınar teyze. Yanıma geldi ve "Hadi gel bakalım içeri." dedi. Olay her neyse salonda öğreneceğim kesindi. Oraya ilerledim ve kapıyı açtım. İçeriye doğru bir adımımı attığımda babamı koltukta otururken görmemle olduğum yerde kalakaldım.
Kapı sesiyle önce bakışları bana döndü. Sonra yüzündeki gülümseme yavaşça silindi. Ne demişti bana o gün hastane odasında? "Allah şahidim olsun ki adını bir daha anmayacağım." Neden buradaydı? Nerede biliyordu burada olduğumu? Hayır, hayır o buradan gitmeliydi. "Allah şahidim olsun ki adını bir daha anmayacağım." Allah'ım nolur o ses kulaklarımdan ayrılsın. Nolur duymayayım. Çevrede başkaları konuşuyor muydu, bilmiyorum ama babamın oturduğu yerden kalkıp yanıma yaklaştığını görebiliyordum. Keşke buradan uzaklaşabilsem. Keşke beni buraya hiç getirmeselerdi. Babam önümde durduğunda "Gökçe" dedi. Gözleri mi dolmuştu sanki? Adımı andığında göre biliyordu gerçekleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romans*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...