Selam : )
Son bulaşık tabağını yıkayıp hızlıca şalımı yapmak için odama geçtim. Leyla abla az önce hastaneye gitmek için çıkmıştı. Bugün Sena'ya pasta ya da kek yapmayı planlıyordum. Madem ev yemeği yemiyorlardı. Bugünden itibaren onlara yemek yapmakla hiçbir şey kaybetmezdim. Üzerime kırmızı tuniğimi geçirip lacivert şalımı da taktıktan sonra çantamı aldım. Koşar adımlarla binadan çıktığımda şemsiye almadığım için kendime kızdım. Hayır yani dışarı çıkarken neden havaya bakmıyordum. Eve tekrar girip şemsiyeyi almaktansa montumun kapüşonunu kafama geçirdim ve hızla sokağın sonuna yürümeye başladım. İyi ki Senaların evi sıcak oluyordu.
Binaya girer girmez üst kata çıktım. Kapıyı tıklattığım an Ömer yine takım elbiseyle açtı kapıyı. Bu adam hep böyle resmi giyinmek zorunda mıydı? "Hoş geldin." dedi. Hızla ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. "Hoş buldum. Hava buz gibiydi ya.." diyerek salonun kaloriferine koştum. Ömer'in arkamdan güldüğünü duyuyordum. Peşimden gelir diye düşünmüştüm ama gelmemişti. Ben kendimi ısıtmaya çalışırken elinde bir battaniyeyle içeri girdi. "Çıkart montunu çok ıslanmışsın." dediğinde katlı olan battaniyeyi açıyordu. Dediğini yaptım. Montumu alıp kenara koyduktan sonra battaniyeyi omuzlarıma atıp geri çekildi. "Isınırsın birazdan. Ev sıcak zaten." diye eğilip kaloriferin ayarıyla oynadı. Isıyı mı arttırıyordu o? "Isıyı arttırmana gerek yok. Isınırım birazdan." desem de dinlemedi. "Zaten ayarı düşükteydi. Yükseltmem lazımdı."
Kolundaki saati kontrol etti ve bana döndü. "Sena uyuyor. Sen de dinlen biraz. Ayrıca başörtün çok ıslanmış. Onu çıkart ve kurut yoksa başın ağrır. Merak etme eve kapıyı çalmadan girmiyorum. Rahat ol." dedi. Her ne kadar tüm gün burada olsam da dün şalımı çıkartmamıştım. Kafamı salladım sadece. "E ben çıkayım artık." dediğinde arkasından gidecektim ki "Sen gelme. Otur oraya ve ısın. Ben çıkarken kapıyı kilitlerim." dedi ve salondan çıktı. Birkaç dakika içerisinde de daire kapısının kapanma sesi duyuldu. Battaniyeyi iyice kendime sararak başörtümün iğnelerini çıkarttım. Saçlarım üzerime dökülürken şalımı kaloriferin kenarına asmıştım. Koltukta bacaklarımı kendime çekip oturdum. Yavaştan ısınmaya başlamıştım. Ellerimi karnımda gezdirdim. 2 ay... Doğmasına 7 ay kalmıştı. Seni kucağıma almama yedi ay kaldı bebeğim...
Aslında cinsiyetinin ne olduğunu öyle çok da merak etmiyordum. Ama yine de içimden geçen bir istek vardı tabi ki. Küçük bir kızım olsa... Ah erkek olması da fark etmeyecekti. Sağlıklı ol bebeğim.
Aşırı mayıştığımı hissetmeye başlamıştım. Ama kalkıp bir Sena'yı kontrol etsem iyi olurdu. Ayağa kalktım ama battaniyeyi üzerimden bırakmadım. Odaya geçtiğimde Sena'nın hâlâ uyuduğunu ama üzerinin açıldığını gördüm. Yorganı üzerine kapattıktan sonra odada göz gezdirdim. Daha öncede dikkatimi çeken fakat inceleme fırsatı bulamadığım duvardaki resimlere baktım. Ömer'le kapalı bir kadının fotoğrafları vardı. Kadın çok gençti. Alya bu olmalıydı sanırım. Hakkını vermek lazım çok güzelmiş. Umarım diğer dünyadaki yerin de güzeldir. Sena'nın küçüklük fotoğrafları vardı. Komodinin üzerindeki çerçeveye baktığımda aynı kadının hamilelik fotoğrafını gördüm. Alya, Sena'ya hamileyken... Şu an kızın çok büyüdü. Senin kadar güzel bir kızın var. Keşke bugünleri görebilseydin. Ben hâlâ ölülerin bizi görebildiğine inanıyorum. Umarım sen de kızının güzel yüzünü görebiliyorsundur.
Üzerimdeki battaniyeyi katlayarak dolaplardan birine yerleştirdim. Artık kahvaltı hazırlasam iyi olacaktı. İki yumurta kırdım ve dün fark etmediğim salamları dilimledim. Çay sevmediğini söylemişti, bugün de çay yapmadım. Dünkü yemeklerin tabaklarının yıkanıp yerine yerleştirildiğini görünce gülümsedim. Ömer'in böyle işler yapmasına mutlu olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...