Merhabalar : )
Yine bir bölümle karşınızdayım. Bu karantina olayı bitmeden bu kitap bitecek. İlk okuyucularıma da teşekkür ederim.
Furkan Kızılay- Her Yağmur Yağdığında
Kaderimizde kalp ağrısı da varmış demek ki. Asla böyle kitaplarda filmlerdeki gibi hissedemeyeceğimi düşünüyordum. Hissetmek varmış kaderimde. Ama bu beni üzmüyor. O burada. Benim için ne düşündüğünü bilmesem de aynı şehirde nefes alıyoruz. Bundan sonrası sadece kadere ait.
Ezanın okumasını bekledik beraberce. Selma teyzeleri davet etmiştik iftara. Bugün dördüncü günüydü orucun. Dört gün de tutabilmiştim çok şükür. Masamız küçük olduğundan yer sofrası açmıştık ve bunu kimse yadırgamamıştı. Türk insanı hayatında en az bir kere yer sonrasında yemek yemiştir muhakkak. Ve Selma teyzeler baya bir yemişler gibi görünüyorlardı. Ezan okununca herkes dualarıyla açtı orucunu. Oya benim yanımda otururken Hakan annesiyle babasının arasında oturuyordu.
"Bu sarma çok güzel olmuş." dedi Selam teyze. Gülümsedim. Yurtta Tokatlı bir arkadaşımız vardı ve onunla baya sarma yapmıştık. Sağ olsun bu konuda baya iyiydim. "Gökçe yaptı. Valla ben de şaşırdım bu kadar güzel olmasına." dedi Leyla abla. Sarma yapacağımı söyleyince yüzüme öylece bakmıştı ciddi miyim diye. Çok güzel bir şekilde yemeğimizi yedik. Sonra Oya ve Leyla abla sofraları topladılar. Yardım etmek istesem de dinleyen kim? Aslında işime de gelmişti biraz. Tüm gün sarma sarmaktan yorulmuştum valla.
"Doğum ne zaman Gökçe?" diye sordu Selma teyze masaya otururken. Leyla abla bulaşıkları yıkarken Oya içeriye çay götürmüştü. "Üç ay daha var." dedim. Kafasını salladı. Ay ciddi ciddi üç ay var ya... "Sen tek misin? Ailenden ya da eşinin ailesinden kimse gelmeyecek mi yanına?" diye sordu. Hadi buyur açıkla Gökçe. Bir yalandan bir sürü yalan türeyecek şimdi. "Hayır. Tekim." dedi sadece. Leyla abla gergince baktı bana. Selma teyzenin daha çok soru sormak istediğine emindim ama hiçbir şey demedi.
Beraber oturduğumuz bir buçuk saatten sonrs teravihe gitmek için ayaklanmıştık. Camiden içeri girerken Sena'nın bana geldiğini gördüm. Geldiği yola bakınca da Ömer'i... Gönül kimi severse aşk onda güzeldir, demiş Neşet Ertaş. Demek bu yüzdendi benim birilerine aşık olamamam. Aşk senmişsin. Hayat da beni sana getirmiş. Tabi bu yol güzel olmadı ama yolun sonu sana çıktı işte. Peki sen benim yolculuğumu bitirir misin artık? Yoksa beni yollarına kabul etmez misin?
"Önüne bak artık." diyerek koluma dokunduğunda Leyla abla kendime geldim. O neden hâlâ gitmemişti? Niye hâlâ bana bakıyordu? "Abla iyi misin?" diye sordu Sena. Gülümseyerek kafamı salladım ve elini tuttum. "Hadi içeri girelim." dedim. Dönüp bir daha baktığımda hâlâ oradaydı. Bakışlarımı ondan çekip camiye girdim. Selma teyzelerle aynı sırada yan yana oturup bekledik ezanın okumasını. Oya Sena'yla uğraştı. Sonra ezan okundu. Tekbir getirdik. Allah'ım nolur ben yanlış yoldaysam beni o yoldan döndür.
Teravihtan çıktığımızda Selma teyze "Kızlar biz biraz parkta oturacağız. Hava serinken biraz oturalım. Sizde gelin isterseniz?" dediğinde Leyla ablaya baktım. O da istemediğini belirtircesine bakıyordu. "Yok biz eve dönelim. Yorgunuz zaten." dedim. Israr etmedi. "Tamam o zaman tek gitmeyin. Hakan oğlum sen kızlara evlerine kadar eşlik et." dedi Hakan'a dönüp. Hiç gerek yoktu. Leyla abla "Gerek yok Selma teyze. Sen de sağ ol Hakan. Biz tek döneriz." dedi. Onlardan ayrıldığımızda karşıda bekleyen Ömer'i gördüm. Sena'ya dönüp "Babana selam söyle. Yarın görüşürüz. İyi geceler." dedim. Yanağımdan öptükten sonra babasına doğru koştu. Ömer onu kucakladı. Leyla ablayla bizim sokağa doğru yürümeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...