Kendime sinirli bir şekilde odama çıktım. Hızlıca duşa girip çıktım. Simsiyah kıyafetlerimi giyinip silahlarımı belime taktım. Hızlıca aynanın karşısına geçip, saçımı örüp atkuyruğu yaptım. Kendime olan sinirim geçmemişti. Dünyada ağaç kalmamış gibi gitmiş onun evinin önündeki ağaca oturup uyumuştum. Ama benim suçum yoktu ki. Hava sisli olduğu için görmemiştim ki etrafı. Ben kaçsam da hayat birleştiriyordu bizi. Birbirimizden kaçamıyorduk...
Dışarı çıkıp çocuklara bakıyordum. Onlar mutlu mutlu bana bakıyordu. Ben ise öfkeli. "Hiç öyle bakmayın bana. Düşündüğünüz olamaz. Daha ne kadar diyeceğim size. Olmaz. Güven olmadan olmaz." Ulumaya başlamışlardı. Bir şey demek istiyorlardı sanki bana. "Ne demek şimdi bu? Sizde mi annem gibi diyorsunuz yoksa? Belki de haklısınız ama. O güven hiç gitmedi belki de..." Kafam o kadar karışıktı kafayı yemek üzereydim. "Bir şey yapalım çocuklar. Yapalım ki kafamız dağılsın. Yoksa bu gidişle ben kafayı yiyeceğim." diyordum. "Buldum. Çocuklar biz uzun zamandır talim yapmadık. Bugün yapalım. Hatta gözlerimi kapatıp öyle yapalım. Kendimizi geliştiririz hem o zaman. Evet, evet öyle yapalım." deyip içeriden siyah bir bandana aldım, bir şey görmeyeyim diye. Çocuklara bakıp. "Çocuklar ben şimdi gözümü kapayıp sanki karşımda biri varmış gibi saldıracağım. Eğer bir şey olursa haber verin. Biri gelirse yani. Öfkemi sinirimi hayali insandan hatta hayali Akel'den çıkarabilirdim. Böylece rahatlayabilirim de." deyip silahımı masaya bırakmıştım. Elime hançerimi aldım. Gözümü kapatıp talim yapmaya başlamıştım. Bu rahatlatacaktı beni...
Karşımda sanki biri varmış gibi saldırıyordum. Eğiliyordum, yuvarlanıyordum hatta tekme bile atıyordum. Elimi kaldırıp sanki karşımda biri varmış gibi ona vurmaya çalışıyordum. Lakin biri elimi tutmuştu. Hemen gözümü açacaktım lakin izin vermedi. O an anlamıştım zaten Akel olduğunu. Peşimden gelmişti resmen. Hiç heyecanlanmayıp "Ne işin var senin burada? Bırak elimi de gözümü açayım!" "Aksa sadece talim yap. Beni kötü bir adam gibi gör. Yalancı, güvensiz biri. Saldır bana hadi." sinirlenmiştim dediklerine. Dedikleri kendini anlatıyordu zaten. Hızlıca elimi çekip ona saldırmaya başladım. Dikkatliydim...
Resmen onunla dövüşüyordum. Sorun şuydu ki elimdeki hançerdi. Yanlışlıkla ona bir şey yapabilirdim ama o istemişti. Hem konuşuyordum hem de saldırıyordum. "Ne yani öyle değil misin? Sen güvenilmezsin, yalancısın Akel!" deyip hırslı bir şekilde saldırıyordum. Gözlerim kapalıydı. Bir şey görmüyordum. Sadece saldırıyordum. Akel de bana karşılık veriyordu ama acıtmıyordu hiç. Bende gerçek gücümü kullanmıyordum zaten. "Bu kadar mı senin gücün? Sen nasıl siyah kuşaksın böyle?" deyince durdum. Onu nerden bilmişti ki? Demiş miydim ben Akel'e? Düşünmeyi bırakıp daha hırslı saldırıyordum. "Neyin peşindesin sen?" "Senin! Sevginin Aksa..." "Üzgünüm ama elde edemeyeceksin." Deyip hançerle saldırdım. Tuttu. Tokat atacaktım tutuyordu. Refleksleri, çok iyiydi. Tabii mafya olunca eğitimi de iyi olmuştu...
Pes etmiyordum. Saldırıyordum. Son kez tekme atacakken bu sefer takılıp düştük. Düşerken bandanam da açılmıştı. Göz gözeydik yine. O badem gözler bana, ben ona bakıyordum öylece... "İyi misin? Bir şey olmadı değil mi? Kafanı vurmadın değil mi?" Kafamı bir yere vurmamam için elini koymuştu zaten. Beni korumuştu bir nevi. Her zamanki gibi beni düşünmüştü. "İyim. Kalk üstümden şimdi hadi. Bitti talim filan..." Üstümden kalkmıyordu. Kendim Akel'i üstümden itip kalkmıştım. "Aksa daha nereye kadar böyle devam edeceksin? Neden sevgini saklıyorsun benden? Neden bana açıkça sevginin bitmediğini demiyorsun? Dersen belki de her şey farklı olacak? Belki de bir ömür boyu birlikte mutlu yaşayacağız?" Evliliğe kadar getirmişti konuyu. Oysaki ben daha sevgimden de güvenimden de emin değildim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Mystery / Thriller" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...