Akel heyecanla kalkıp "Acıkmış olmalısın. Sonuçta saat dokuzda çağırdım. Yemek yeme saatin daha gelmemişti. Bunu bildiğim için mutfağa girip hünerlerimi gösterdim. Hadi gel Aksam. Akşam yemeğini yiyelim. Her şeyi unutup sadece bugünün keyfini çıkaralım." Gülüyordum. Onun bu halleri beni çok mutlu ediyordu. Bu hallerini daha çok seviyordum. Üzgün olduğumda hemen mutlu edip güldürmeyi beceriyordu. Benim için en doğrusu Akel'di...
Hiçbir şey demeden mutfağa geçtim. Çok güzel bir masa hazırlamıştı gerçekten. Şaşkınlıkla oturmuştum. "Mafyalar yemek yapmasını biliyor muydu?" dedim. Elime koz geçmişti bir kere. Mafya olması ile ölene dek dalga geçecektim... "Benim gibi marifetli mafyalar evet. Hem her mafya sevdiğini mutlu etmek için bilmediği şeyi bile yapar. Yeter ki sevdiği mutlu olsun." Gülümsedim o an. Artık gerçekten de Akel'i affetmiştim. Bütün gerçekleri dediği için, hiçbir yalan, dolan olmadığı için. Artık güvenim geri gelmişti... Artık sevgimi saklamayacaktım... Onu çok seviyordum...
Yemeğimizi bitirmiştik. Cidden çok güzel yapmıştı. Eli çok lezzetliydi. Masayı topladıktan sonra koltuğa geçtik. Yapacak bir şeyimiz yoktu ve çok sessizleşmiştik. Aklıma dışarıda yürümek geldi. Havada kötü değildi. Akel'in elinden tutup ayağa kalkmıştım. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Kendimde şaşırıyordum bu halime. Aslında gerçek Aksa buydu. Hiçbir şeyi düşünmeden, keyfî nasıl istiyorsa yapan Aksa... Gülümseyerek "Hadi gel benimle." deyip dışarı çıkartmıştım. "Ne oldu Aksa? Alışık değilim ben senin bu hallerine." Gülüyordum. "Artık alışsan iyi edersin. İşte Aksa. Dağ kızı Aksa değil ama şu anda. Âşık Aksa..." Yürümeye başlayıp "Biraz kafamızı dağıtalım istedim. Onun için dışarı çıktık." "Ne yapacağız dışarıda peki âşık Aksa Hanım." "Yürüyeceğiz âşık mafya bey. Yürümek en iyi kafa dağıtmaktır. Hadi gel." Deyip yürümeye devam ediyordum. O da geliyordu. Çocuklara bakıp. "Aslan, Kahraman hadi siz eve dönün oğullarım. Ben de biraz yürüdükten sonra geleceğim. Güzelce evi koruyun ben gelene kadar. Gece de tek kaldı zaten. Hadi kendinizi, evi ve Geceyi de koruyun bakalım..." deyip yürürken Güzellik önümde durmuştu. Eğilip. "Güzel kızım ne oldu? Senin de burada kalman gerek ama. Evi koruman için. Malum babanın düşmanı çok." "Her dakika laf atacaksın değil mi?" "Her zaman hem de." Gülerek "Merak etme evimi bilen hiçbir düşmanım yok. Ama Aksanın da dediği gibi sen burada kal kızım. Hemen geliriz zaten." Anlamıştı dediklerimizi. Evine geçip dinlenmeye başlamıştı. Biz ise yürüyorduk. Yavaşça kafamızı dağıtarak yürüyorduk. Rüzgârın hafif esintisi ile. Olacaklardan habersiz bir şekilde...
Ormanın içine girmiştik. Dolunay tam üstümüzdeydi. Işığıyla bizi aydınlatıyordu. Sessiz bir şekilde yürürken sonunda Akel söze girmişti. "Aksa ormanda uzun zamandır kalıyorsun." "Evet. Bu sene ile beş senedir kalıyorum." "Peki, ormanda karşılaştığın hayvanlar neler. Yani tavşandan ya da kuştan bahsetmiyorum. Anladın bence." Anlamıştım ne demek istediğini. "Hım... Tilki görmüştüm iki kere. İkisi de gündüz vakti karşıma çıkmışlardı. İkisine de hemen fotoğraf çekmiştim. Bir kere de kurt çıkmıştı karşıma. O zaman çok korkunçtu. Geçe vakti uyurken çocuklar haber vermişti. Ben de kendimi ve oğullarımı korumuştum. Bildiğin üzere zaten bir kerede ayı gördüm. Senin sayende kurtulmuştum. Başka yok. Küçükleri saymıyorum ama ona göre. Senin var mı peki?" "Ben çok kalmadım burada biliyorsun. Hem zaten kaldığım kadarıyla da arayış içindeydim. En büyük hazinemi buldum ben dağ kızı." Gülümsüyordum. Çok güzel iltifat ediyordu. İnsan kalbi hoş oluyordu.
Yavaş yavaş yürümeye devam ettik. Aklıma başka soru takılmıştı. Bu yardımcı dediği kişi kim? Kız mıydı erkek mi? Merak ediyordum. Direkt konuya girdim. "Bu yardımcın dediğin kişi kim?" Gülümseyerek "Şimdiden başladık yani?" Kıskanmayı diyordu. Kıskanmak değildi ama bu. "Canım, merak ettim sadece." O an durmuştum. Anlamadan 'canım' demiştim. Toparlamam gerekiyordu. "Birden ağzımdan öyle çıktı. Başka anlamda demedim Akel. Yanlış anlama lütfen." "Başka anlamda da diyebilirsin Aksa. Sonuçta birbirimize âşık iki yetişkiniz." Beni sıcak basmaya başlamıştı. Kalbim yine hızlı atmaya başlıyordu. "Konuyu değiştirme mafya." İlk sorduğum soruyu diyordum. Akel gülümsemişti o an. Anlatmaya başlamıştı. "İsmi Asya. Dediğim gibi çocukluk arkadaşım. Türkiye'den İtalya'ya göç etmiş zamanında ailesi. Ben de İtalya da tanıştım zaten. Sonrada ben bu işe girince sağ kolum gibi bir şey oldu. Zaten o da senin gibi dövüş sanatlarında usta." Ben erkek bekliyordum Akel'in yardımcısını. Ama kadın çıkmıştı. Bu bir şey fark etmiyordu ama benim için. Öyle saçma sapan kıskançlıklarım da yoktu. "Tanışırız inşallah bir gün." "Şu anda İtalya'da. İşleri hallediyor. Tanışman içinde kötü bir şey olmazı gerek." "Tanışmayalım biz en iyisi o zaman." dedim gülümseyerek. O da gülmüştü. Kötü bir şey olmasındansa tanışmamamız daha iyiydi. Her ne kadar Akel güvense de ben o kıza şimdiden güvenmiyordum. İçim tuhaftı o isme karşı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Misterio / Suspenso" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...