AKSA 34 - GÖKYÜZÜ BEYAZ ÖRTÜSÜNÜ SERDİ

72 4 0
                                    


   "Akel geldin mi sonunda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

   "Akel geldin mi sonunda." "Geldim Aksa. Sana geldim işte..." "Akel! Akel!.." Derken uyandım. Etrafa bakıyordum lakin yoktu. Gelmemişti yine. Rüya görmüştüm. Her gece, her uyuduğumda onu görüyordum. Artık rüya görmekten delirecektim...

    Ev çok soğuktu. Soba sönmüştü. Çok üşüdüğüm için hemen kalkıp sobayı yaktım. Odama çıkıp kalın bir şeyler giyinip, mumları söndüre söndüre aşağıya indim. Buradaki mumları da söndürmüştüm. Silahlarımı kuşanıp, dün yaptığım böreklerden yedim. Artık dışarı çıkabilirdim. Kapıyı açtığım an şok oldum. Çünkü her yer bembeyazdı. Gökyüzü beyaz örtüsünü sermişti. Kar yağmıştı...

    Kışı ve karı çok seviyordum. Karın yağdığını görünce çok sevinmiştim. Her ne adar içim alev ateş olsa da biraz olsun mutlu olmuştum. Hemen dışarı çıkıp yerden kar alıp havaya attım. Çok güzeldi, çok mutluydum. Çocuklar da bana katılmıştı. Birlikte oynuyorduk. En sonunda çocuklar yorulduğu için evlerine gidip dinleniyordu. Ben ise halende karın keyfini çıkarıyordum. Ben oynarken kar yağmaya başladı. Gökyüzüne baktığımda o kadar güzellerdi ki ellerimi açıp etrafımda dönmeye başlamıştım. Bir an olsun her şeyi unutmuştum. Gözlerimi de kapatıp dönüyordum. Dünyadan bir an olsun uzaklaşmış hissediyordum...

    Bütün işlerimi yapıp öylece çocuklara bakıyordum. Çocuklar durdukları yerde oynamaya devam ediyordu. Ben de onlara bakıyordum. Bakarken Güzelliğin bir evi olmadığı aklıma geldi. Bu kışta o dışarıda kalmıştı. Aklımdaydı ama unutmuştum işte. Hemen ayağa kalkıp işe koyuldum. Odunlar ve çivi yardımıyla ona ev yapımına başladım. Benim güzel kızım bunca zamandır üşüyormuş...

    Ben evi yaparken onlar da oynamaya devam ediyordu. Saatler sonra evi yapmıştım. İçerden örtü alıp, içine koymuştum. Artık hazırdı. Aslan ve Kahraman'ın evlerinin ortasına koymuştum. Güzelliğe bakıp "Gel kızım. Gel de yeni evine bir bak. Bakalım beğenecek misin?" Der demez koşa koşa gelmişti. Çok sevinmiş olmalıydı ki içine girdiği gibi bir daha çıkmadı. Ben de oradan kafasını okşadım. "Güzeller güzeli kızım benim." deyip çocukların yanına geldim. Aklıma bir fikir gelmişti. Canım sıkıldığı için, sıkılmasını önleyecek bir şey. İçeri girip aklımdaki şeyi aradım. Bulmuştum da. Ellerime eldiven, başıma şapka ve atkı giyinip daha kalın bir örtü ve yer minderi alıp dışarı çıktım. Onları güzelce yere serdim ve oturdum. Oturup radyoyu açtım. Aklımdaki şey radyoydu. Böyle zamanlarda radyodan kendime şarkı açıp dinlerdim. Çıkan şarkı da her zaman beni anlatırdı...

     Çocuklar bunu görür görmez hemen yanıma geldiler. Örtünün üstüne, yanlarıma yattılar. Onlara bakıp "Hadi bakalım çocuklar, bu şarkı bana gelsin. Bakalım hangi şarkı çıkacak?" Deyip radyodan rastgele bir yer açmıştım. Benim şansıma çıkan şarkı 'Müslüm Gürses / Bunca Gamı, Bunca Derdi' olmuştu. Bence tam benlik şarkıydı. Sanki beni anlatıyormuş gibi. Şarkıyı dinlerken gözümü kapatıp hayaller kuruyordum. Onu görüyordum yine. Birlikte geçirdiğimiz o güzel günleri görüyordum. Gözümü açtığımda ise gerçek dünyaya geri dönmüştüm. Kar yağmaya devam ediyordu. Çamlar, ağaçlar her yer bembeyaz olmuştu. En sevdiğim tabloydu. Her yer beyazdı. Radyodan bir yer daha açmıştım. O ise içimdekileri anlatıyordu. 'Neşet Ertaş /Neredesin Sen' Bugün bütün türküler benlikti. Dinlerken o da çoktan bitmişti. Çocuklara bakıp. "Neşet Ertaş ne kadar da güzel demiş çocuklar. 'Gönlüm hep seni arıyor. Neredesin sen?' Gerçekten acaba şu anda nerededir. Bira olsun bizi düşünüyor mudur? Aklında mıyızdır?" diye düşünüyordum...

    Öylece düşünürken saatler yine geçmişti. Hava bir anda şiddetlenmişti. Hemen ayağa kalkıp bütün eşyaları topladım. "Hemen evlerinize girin çocuklar. Hava şiddetli geçecek anlaşılan. Hadi hemen evlere! " deyip girdiklerini gördüğüm zaman ben de evin içine girdim. Elimdekileri sobanın kenarına koydum kurumaları için. Sobaya ve şömineye biraz daha odun atıp harladım. Atkımı, şapkamı ve eldivenlerimi çıkartıp koltukta oturdum. Biraz acıktığım için mutfağa gidip kekten yedim. Yerken fark ettim ki dün çok fazla şey yapmışım. Ziyan olmasın diye fazla olanları bir poşete koyup hazırladım. Üstümü sıkıca giyinip dışarı çıktım. "Çocuklar benimle gelmek isteyen bir kişi benimle gelsin. Diğer ikinizde burada evde kalsın. Ben fazla yaptığım yemekleri hayvanlara vereceğim. Gelmek isteyen peşime düşsün." Deyip poşet elimde yürüyordum. Benimle Güzellik gelmişti. Diğerleri evde kalmıştı. Yemekleri evden uzak yerlere koyacaktım. Çünkü eğer kurt, tilki, ayı yerse eve gelmesin diye. Evden çok uzaklaşmıştık. Bulduğum her yere koyuyordum. Bu havada eğer yemek bulamazlarsa yesin diye. Biraz da Güzelliğe vermiştim. Uzun yol yürüdüğümüz için acıkmıştı haliyle. Yemeğini bitirdiği gibi eve doğru yürüyorduk. Bu sefer başka yoldan gidiyorduk. Gün batmaya başlıyordu. Daha hızlı adımlar atıp sonunda eve gelmiştik. "Çocuklar ben içeri gireceğim. Yanınıza sabah gelirim anca. Beni merak etmeyin. Eğer bir şey olursa bağırırım. Siz de güzelce dinlenin evlerinizde. Bir şey olursa haber verirsiniz. " deyip yemeklerini ve sularını koyduktan sonra içeri girmiştim...

    Hem çok üşümüştüm hem de çok yorulmuştum. Dinlenmeden önce sobaya veşömineye odun koyup evdeki bütün mumları yaktım. Artık dinlene bilirdim.Aşağıya inip silahlarımı masamın üstüne koydum. Koltuğa oturup dinleniyordum.Uykum geliyordu lakin uyumak istemiyordum. Daha doğrusu korkuyordum. Ya yinerüyamda onu görürsem diye uyuyamıyordum. Her ne kadar uyumaktan korkup uyumakistemesem de uykuya dalmıştım yine...

Dağ Kızı AKSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin