Saat 05.30 da uyandım. Daha doğrusu ilacın etkisi geçince uyanmak zorunda kaldım. Belki de dünün etkisinden çıkamamıştım. Sonuçta ben bir katildim. Hem de babam olacak o adamın katili. Her ne kadar kötü de olsa bu yük fazla gelmişti bana. Ama rabbim kaldıramayacağım yük vermezdi biliyordum. Güçlüydüm ben. Bununda üstesinden gelecektim. Ama Akel'in nasıl cesedi ortadan kaldırdığını, polislerin nasıl haberi olmadığını bile anlayamamıştım. Birkaç gündür sanki benden bir şey gizliyor da söyleyemiyor gibiydi. Hatta tanıştığımız andan itibaren bu böyleydi. Ben annem den sonra ilk kez birine böyle güvendim. Hatta anlamadığım şekilde ilk kez birine başka duygular besledim. Ama o bana tam olarak açık olmuyordu. Bir şey saklıyordu ama ne? Ne ki demiyor? Ne ki bende tehlikedeyim?
Hızlıca kalkıp hazırlandım. Mutfağa inip kendime kahve yaptım. Şalımı da alıp dışarı çıktım. Aslan ile Kahraman hemen yanımda geldi çıktığım gibi. Uyanmışlardı. "Oğullarım merak etmeyin iyim. Dün akşam gelemedim yanınıza. Halim pek de iyi değildi dün ama bugün iyiyim. İyi olmak zorundayım. Netice de hayat devam ediyor. Ben hamağa geçip uzanacağım. Bazı sorulara cevap bulmam lazım." Deyip kahvemi masanın üstüne koyup, mamalarını ve sularını koydum. Masadan kahvemi alıp hamağa uzandım. Hem kahvemi içiyordum hem de düşüncelere dalıyordum. Cevap arıyordum. Hamakta oturduğum an, o gün geldi aklıma. Hasta olduğum o gün. Benim için çok korkunç bir gündü. Eğer o gelmeseydi daha da kötü olacaktı. Beni kurtarmıştı ama açık sözlü olamamıştı. Ben düşüncelere dalmışken güneş arkadaş da doğmuştu bile. Kahvem bitmiş öylece oturup güneşe bakıyordum... Gün doğumunu izlemek çok güzeldi benim için. Hem doğumu hem de batımı beni çok etkilemişti her zaman. Biri günü bitiriyordu diğeri doğduruyordu. Yeni umutlar ile doğuyordu. Yeni üzüntüler ile...
Bir şey yapmam lazımdı. Her şeyi açıklığa kavuşturmak lazımdı. Sorularıma cevap almam lazımdı. Lazımdı ki ona tam anlamıyla güveneyim. Güvendiğimi diyeyim. Onu sevdiğimi diyeyim. Ama böyle emin olamıyordum. Hem de hiçbir şeyden. Onunla konuşmam lazımdı. Ama normal bir konuşma değil. Ona hem yaptıkları için teşekkür edip hem de sorularımı söylemem lazımdı. Onu bu akşam yemeğe davet edecektim. Aklıma gelen tek fikir buydu. Artık kaçmak yoktu. Hayat daha yeni başlıyordu...Hızlıca eve girip kâğıt ve kalem aldım. "Şimdiye kadar yaptığım her şey için teşekkür amacıyla ve artık bu konuları konuşmamız gerektiği için akşam yemeğine davet ediyorum. Müsaitsen eğer beklerim. Söyleyemediğin her şeyi söyleme vakti. Bugün her şey açıklama vakti. Önce sen sonra ben... -Dağ Kızı-" yazıp dışarıya çıktım. Aslanın yanına gidip tasmasına iyice taktım. "Oğlum bu notu Akel'e ulaştır. Hadi oğlum." Dediğim gitmeye başlamıştı. Benim için gün başlamıştı.
Aslan gelene kadar bütün işlerimi yapmıştım. İnekleri sağıp, yumurtaları topladım. Bahçeden yeşillikleri toplayıp hızlıca ilk önce salata yaptım. Hatta özel tarif olan çorbadan yapıp dışarıya çıktım. Aslanı bekliyordum. İllaki bir cevap yazacaktı o nota. Şimdiden heyecanlanmıştım. O her şeyi anlattıktan sonra ona güvendiğimi diyecektim. Güvendirdiğini diyecektim. Sevgimi diyecektim...
Uzun beklemeler sonunda Aslan gelmişti. "Nerde kaldın oğlum? Heyecandan öldüm resmen." Deyip notu aldım. Önüne bir şey yazmamıştı. "Ne yani cevap yazmadı mı?" Deyip kızacakken arkasını fark ettim. "Mutlaka geleceğim. Saat 20.00'de." işte beklediğim cevap. "Evet çocuklar. Bu gece bütün gerçekler ortaya çıkacak. Bakalım neler olacak." Deyip hazırlıklara başlamak için içeri girdim. Altı saatim vardı her şey için. Yetişecekti biliyordum. Yetiştirecektim. Şimdi hünerlerimi gösterme zamanıydı...
Mutfağa girip önlüğümü taktım. Hızlıca başlamıştım. Önce ıspanaklı börek yapacaktım. İç harcını hazırlamak için dolaptan ıspanakları alıp hızlıca doğruyordum o an parmağımı kesmiştim. "Dikkat et Aksa. Kaç saat var. Acele etme." Kendime kızıyordum aslında. Yara bandı yapıştırıp baştan başladım. Yeniden doğrayıp hızlıca böreğimi yaptım. Dolmalık ve sarmalık sarma çıkartıp onları da yapmıştım. Saat gittikçe gidiyordu. Ana yemek olarak da karnabahar ve pilav yapacaktım. Kıymaları çıkartıp o eriyene kadar pilavı yaptım. Erimemişti. Bende o sıra hızlıca çorbayı blenderden çektim. Çorba hazırdı. Fırındaki böreği de çıkartıp servis edip masaya koydum. Dışarıya çıkmaya hazırdı. Geriye dolma, sarma, pilav ve karnabahar kalmıştı. Salata da hazırdı birde tatlı vardı. Kıymam erimediği için önce tatlı yapacaktım. Ne yapacağımı düşünürken 'Al Götür Beni' tatlısı geldi aklıma. Yani tiramisu yapacaktım. Hızlıca malzemeleri çıkartıp yapıyordum. O an ocaktaki yemekler pişmişti. Hemen onları alıp onları da servis ettim. Masaya gitmeyi bekliyorlardı. Tatlıyı da hızlıca yapıp dolaba attım. En sona karnabahar kalmıştı. Eriyen kıymamamı hazırlayıp hızlıca onu da yapmıştım. Saatin sekiz olmasına bir saat kalmıştı. Yorulmuştum. Dışarıya çıkıp on dakika dinlendikten sonra hızlıca dışarıyı ışıklandırdım. Sade, minimaliz ışıkları da yerleştirip masayı kurmayı başladım. İlk önce örtüyü koyup tabakları yerleştirmeye başladım. Ortaya konulacakları koyup içeride ana yemeklerimi servis ettim. Sıra bana gelmişti. Hemen mumları yaka yaka odama çıktım. Gardırobumu açıp bakıyordum. Onun karşısın da ilk kez elbise giyecektim. Siyah, uzun kollu, uzun zarif bir siyah elbise giyindim. Ayakkabı olarak ise siyah spor ayakkabı giyinmiştim. Uzun zaman sonra böyle süslenmiştim. Onun için... Bu gece unutulmaz olsun istiyordum. Aksesuar takmayacaktım. Sevmiyordum da. Elbisem kapalıydı zaten. Hızlıca saçımı söküp salaş bir topuz yaptım. Renk katsın diye inci küpe takıyordum sadece. Silahlarımı masanın üstüne koymuştum. Bugün gerek yoktu onlara. Artık hazırdım. Saate baktım hemen yarım saat kalmıştı heyecanlanıyordum...
Dışarıya çıkıp tüm eksikleri koydum. Çocukların ve Güzelliğin yemeğini de koymuştum. Artık hazırdım. Heyecanlı bir şekilde gelmesini bekliyordum. İlk kez bu kadar heyecanlı ve stresliydim. Bu gece her şey değişecekti. Hayatımın değişeceği geceydi...
Gelmişlerdi. Hızlıca kalkıp karşıladım. Önce Güzellik gelmişti. Hemen eğilip seviyordum. "Hoş geldin güzel kız." Deyip severken Akel'i gördüm. O an şok olmuştum. Yavaşça kalkıp karşısına geçtim. İlk kez onu böyle görüyordum. İlk kez takım elbise giymişti. Ya da ben ilk kez görmüştüm. Simsiyah bir takımdı. Badem gözleri renk katmıştı ama...
Karşımda şaşkınca bana bakıyordu. Baştan aşağıya bana bakıp "Çok güzel olmuşsun Aksa." "Sende bayağı yakışıklı olmuşsun Akel." Dedim gülümseyerek. Şaşkınlıklılarımızı bırakıp hızlıca konuya girdim. "Hoş geldin Akel. Sofraya geçelim hadi." Deyip yürüyecekken elindeki papatya buketini uzatıp "Senin kadar güzel değiller ama papatya seversin diye düşündüm." Her ne kadar utansam da belli etmiyordum. Gülümseyerek aldım "Teşekkür ederim. Düşünmen yeter." Demiştim. Aslında doğru bulmuştu. Papatyaları seviyordum. Normal, düz bir insandım işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Mistério / Suspense" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...