AKSA 48 - TEHLİKELERLE GELEN ASYA...

60 4 0
                                    


       Terliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

       Terliyordum. Hatta uyanmak dahi istemiyordum. Bu acı büyüktü. Emanet cana sahip çıkamamak daha acı vericiydi...

    Her ne kadar uyanmak istemesem de, uyanıp korumamam gereken iki hatta dört can vardı... Ayıldığım da saat sabahın 05.00'di. Olanlardan beş saat sonra uyanmıştım. Güneş çoktan doğmuştu. Odadaydım. Ama benim odam değildi. O an hatırlamıştım, Akel'in kendi evine getirdiğini. Zorla... Oda misafir odası gibiydi. Akel'in odası olmadığı kesindi. Koluma baktığımda sarılıydı. Her ne kadar mermi sıyırmış olsa da canım yanıyordu. Akel yine hızlıca tedavi etmişti beni. Canım yansa da şifam ondaydı...

    Yavaşça kalkıp doğruldum. Doğrulduğum da masada silahlarımı gördüm. Üstünde küçük bir not vardı. Meraklı bir şekilde notu alıp okumaya başladım. "Aksa, silahlarını evinden getirdim. Bir süre burada kalman daha güvenli. Eğer ben gelene kadar bir şey olursa kendini koru. Sakın evden başka bir yere gitme. Gelince her şeyi anlatacağım. Bir de evinden bazı kıyafetler getirdim. Üstünü değiştirmek istersin diye. Sakın evine gitmeye kalkma. Orası şu anda hiç güvenli değil. Ben gelene kadar evde dur. Kendini koru Aksam." Yazıyordu. Olanlardan hiçbir şey anlamamıştım. O adamlar kimdi? Neden benim peşime düştüler? Akel nerede? Biz neden tehlikedeyiz? Hiçbir şey anlamıyordum. Bir şey dönüyordu. Bir bilinmezliğin içindeydim ama ne?

   Kalkıp üstümü değiştirdim. Savaşçı kıyafetlerimi giydiğim için artık çok rahattım. Kendime gelmiştim. Şimdi canımı düşünme zamanı değildi. Dağ kızlık zamanıydı... Silahlarımı da alıp belimde taktım kemerini. Hızlıca saçımı örüp bağladım. O sırada kolum acımıştı. Aklıma Gece gelmişti. Benim kolumdaki birazcık sıyrık bu kadar canımı yakıyorsa, o boynundan ve hançerle canice katledilmişti. Oysaki hiç suçu günahı yoktu. Kimseye zararı yoktu. Adamın dediği doğruydu ama. Ben kimseyi koruyamıyordum. Bütün sevdiklerim teker teker gidiyordu. Bu çok açı vericiydi. Sevdiklerimin teker teker gitmesi acı veriyordu...

   Ayna karşısında kendime bakıyordum. Bu zamana kadar ne çok acı çekmiştim öyle. Aslında asıl acıları gelecekte çekecektim. Daha büyük acı, daha büyük ayrılıklar olacaktı...

    Aynadan bakarken kolyem dikkatimi çekti. O an yoncamı tutup "Sen de gitme olur mu Akel? Sen de bırakma beni sakın." Diye konuşuyordum. O an Aslanın uluma sesi geliyordu. Uzaktan geliyordu ses. Yine mi tehlike vardı yoksa? Çocuklar mı tehlikedeydi? O an hızlı bir şekilde aşağıya indim. Tabancamı elime alıp tetiği çekmiştim. Yavaşça gidip kapının orda durdum. Dikkatli olmalıydım. Çocukların canı söz konusuydu...

    Kapıyı açıp etrafa bakarken o an elime darbe aldım. Yaralı koluma denk gelmişti. Canım acımıştı. Biri vardı gerçekten de. Düşman burayı da bulmuştu demek ki. O darbeyle silahımı düşürdüm. Kendimde düşmüştüm. Hemen kalkıp bu sefer ben tekme attım. O kadındı. Benimki gibi savaşçı bir kadın. Saçları orta uzunlukta, sarı renkteydi. Gözleri korku veriyordu. Tehlikeliydi. Güvenilmezdi hatta. Gözlerinden belliydi...

Dağ Kızı AKSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin