Bileğim hızlı gitmeme engelliyordu. Öyle ki beş dakikadır daha Akel'den uzaklaşamamıştım. Duyduklarım yüzünden kafam dağılmıştı resmen. Doğru düzgün düşünemiyordum bile. Labirente girmiş gibiydim. Çıkışı olmayan labirent...
Yavaşça gitmeye çalışıyordum. Her şey bana inat oluyordu sanki. Bastığım dal yüksek bir ses çıkarmıştı. Uzaktan Akel'i duydum "Güzellik biri var." Fark edilmiştim resmen. "Aferin Aksa. Aldığın eğitimler nerede acaba. Usta görse kan ağlardı. İfşaatın kendini." Kızıyordum kendime. Sessizce konuşurken bir yandan da hızlanmıştım. Arkama baka baka yürüyordum. Öyle yürümemem lazımmış ama. Çünkü önümdeki ağacı görmeyip sert bir şekilde çarpmıştım. Hatta o hızla yere düşmüştüm. Refleks olarak bağırmıştım tabi. Sonradan acısı geliyordu ama. Hem başımın hem de ağrıyan bileğimin. Resmen acıma acı katlanmıştı. Önümde duran kocaman ağacı görmemiştim. Ne oluyordu bana? "Aksa. Ne oluyor kızım sana? Kocaman ağacı görmemek nedir ya? Başım. Sert vurdun birde. Ya bileğin. Adam sana üstüne basma dedi sen onu ağaçlara vuruyorsun." Kendime o kadar çok kızıyordum ki. Aptallaşmıştım resmen. Ben bu değildim ki. Aklı başında kızdım. Onun gelmesiyle uçmuştu sanki o akıl...
Kendime kızmadan duramıyordum "Ah Aksa ah. Neden dikkatli olmazsın ki? Neden bu kadar sakarsın sen neden ya neden? Neden hep kendini yaralıyorsun ki? Of Aksa of. Kendi canını yaktığın kadar kimse yakmamıştır. Ayağım. Kesin kırıldı Aksa. Aferin kızım. Adam sana üstüne basma diyor sen onun üstüne düşüyorsun gerçekten aferin." Bir yandan canım yanıyordu bir yandan da kalkamaya çalışıyordum. Akel gelebilirdi. Gelmemesi lazımdı ama. Suçüstü yakalanacaktım neredeyse. Neden durdum ki zaten? Neden gitmedim? Neden izledim? Keşke izlemeseydim. Böylelikle duygusunu da bilmezdim...
Olmuyordu, kalkamıyordum. Ayağım şişmişti yine. Öyle ki üstüne basamıyordum. Başım da acıyordu. "Kaç gündür kendini yaralıyorsun. Yok, yani canının kıymeti yok mu senin Aksa. Kendine gel kızım." kendime kızmaktan başka bir şey yapamıyordum. İfşalanmaktan korkuyordum. Gelmeden gitmem lazımdı ama yapamamıştım. "Cidden hiç mi canımın kıymeti yok senin Aksa?" Gelmişti. Yakalanmıştım işte. Gidememiştim. Kızgınlıkla bakıyordu bana. Haklıydı da. Dinlemiştim onu. Doktor adamdı netice de ama lafı geçememişti bana. Suçlu hissetmiştim kendimi. Pişmanlıkla baktım ona. "Akel?" "Aksa? Ne işin var burada senin? O bilek ile hem de." O an acı bir şekilde yutkunuyordum. Ne diyecektim şimdi beni? "Akel ben hançer arıyordum sonra sesini duydum. Gitmek yerine durdum seni dinledim hatta fotoğrafını bile çektim." Diyemezdim. Cevap bekliyordu benden. Konuyu değiştirmem lazımdı. "Nasılsın görüşmeyeli?" Dedim. Ağaca sert çarpmıştım herhalde çünkü dediğimin farkında değildim.
Canımın yandığı yüzümden anlaşılıyordu. Kalkamıyordum da olduğum yerden. Kalmıştım öylece. Sorduğum soru Akel'in yüzünü gülmesine yetmişti. Sevinmiştim. Dün benim yüzümden üzülmüştü, biraz olsun mutlu etmek hoşuma gitmişti... "Ben iyim Aksa da sen değilsin." Bende gülümsüyordum o an. Öyleydi gerçekten. Bu sıralar hiç iyi değildim. Bir şey edip buradan kalkmam lazımdı. Tek başıma olmuyordu belli ki. Yardım istemek zorundaydım...
Ondan çekiniyordum ama. Dün o kadar laftan sonra nasıl diyecektim ki. "Rica etsem yardım eder misin kalkmama? Kalkamıyorum da." Cesaretimi toplayıp demiştim işte. Tam yardıma gelecekken durup geriye doğru gitti. Şaşırıyordum. Bu ne demekti şimdi? "Edemem Aksa. Üzgünüm " "Ne?" Dedim bir anda. Oysaki normalde bana bir şey olsa koşa koşa gelirdi. Ne demekti şimdi bu? "Ne demek yardım edemem? Neden?" "Sözüm var sana. Yapamam." "Akel saçmalama. Ne sözü?" Dünden bahsediyordu. Sinirleniyorum. Bir söz için acılar içinde kıvranmama göz yumuyordu. "Dün bir daha karşıma çıkma dedin. Çıkmazdım da işte ses duyunca yabancıdır diye geldim. Dün de dedim. Bir daha yardım etmeyeceğim diye." Öylece kalakalmıştım. Ciddi miydi? "Akel canım yanıyor. Kendim kalkabilsem istemem senden. Meraklısı değilim senin yardımının." "Onun için üzgünüm. Gidiyorum ben. Dikkat et kendine." Sert yapmıştı bana resmen. Yüz hatları zaten sertti. Öyle ki çok keskindi. Kendisini sert gösteriyordu. Bana karşı hiç göstermemişti. Ama şimdi sert yapıp gidiyordu resmen.
Sinirlenmiştim. Gerçekten de gidiyordu. Durdurmam lazımdı. Zor durumdaydım çünkü. Arkasından bağırıyordum. "Git tabi. Sözün arkasına sığın. Haklıymışım demek ki." Durup bana baktı. "Halende öyle mi düşünüyorsun?" Acımdan doğru düzgün sert çıkışamıyordum ki. "Peki, sen bu durumda nasıl sözü düşünüyorsun?" "Sözümün eri bir insanımdır ben. Söz verdim mi yapmak zorundayım." "Akel saçmalama! Kötüyüm işte görmüyor musun? Yardım edeceğine söz diyorsun ya." "Üzgünüm." "Üzgünümmüş! Kırk yılın başı senden bir şey istedim." Gülümsüyordu. Tam gidecekken "Gidemezsin!" Diye bağırdım. Durdurmuştum. Zorlamıştı ama sonunda durdurmuştum. Bana bakıyordu. Zar zor kalkmaya çalışıp canım yana yana kalkmıştım. Acılar içinde duruyordum. Ağaca yaslanıp Akel'e baktım. Beni öyle acılar içinde görmesine dayanamıyordu. Gözleri üzülüyordu bu duruma. O badem gözler gizleyemiyordu kendini...
Üzülmüştü bu durumuma. Halinden belliydi. Onu ikna edeceğimi biliyordum. Ne olursa olsun yardım edecekti bana. Akel biraz yaklaşıp "Aksa emir ile çalışmam ben." Resmen bugün içinden başka Akel çıkmıştı. Acımazız, sert Akel. Allah düşmanlarına kolaylık versin. Gülümseyerek "Emir değil. Hatırlatma. Doktorsun sen." "Ona inandın mı yani?" Durdum. Yalan mıydı yoksa? Hayır olamazdı. Bilgiliydi. Beni kandırmaya çalışıyordu. Kendimden emin bir şekilde dürüstçe cevaplıyordum. "Evet inandım. Doktorsun sen. Hipokrat yeminin var. Beni böyle bırakamazsın. Çok bir şey istemiyorum zaten. Bileğime bak sonra yavaşça giderim evime." İkna etmiştim işte. Başarmıştım. Gülümseyerek yanıma geldi. Mutlu olmuştum içimden. Sonunda bakacaktı bileğime. Karşıma geçip "Başka bir büyü var sende. Öyle ki bir cümle diyorsun ve insan gidemiyor. Çok iyi ikna ediyorsun. Avukat olacak kızmışsın." Öyleydim zaten. Avukattım ben... Nerden bilmişti ki. Şaşırmıştım. Konumuz bu değildi ama. "İkna kabiliyetim yüksektir. Tuttuğumu bırakmam." Dedim gülümseyecek. Akel'de gülümsüyordu "Ama beni bırak ki bileğine bakayım. Doktorum ya. İşimi yapayım." "Ne?" O an fark ettim. Acıdan ona tutunmuştum. Hemen elimi çekip ağaca yaslandım. Bedenim başka, kalbim başka, beynim başka şeyler yapıyordu bu sıralara. Badem gözler esir almıştı resmen beni...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Gizem / Gerilim" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...