Gece vakti uyanmıştım. Etraf karanlıktı. Artık çok fazla uyuduğum için uykum tutmuyordu. Ya da düşüncelerden beynim uyuyamamıştı...
Uyku sersemi yavaşça aşağıya indim. Mutfağa geçip kendime kahve yaptım. Üstüme şal alıp sessizce dışarı çıktım. Aslan ile Kahramanı uyandırmak istemiyordum. Daha doğrusu korkutmak istemiyordum. "Korkmayın. Bir sıkıntı yok. Uyuyun siz." Öylece uykuya dalıyorlardı. Yavaşça hamağa geçip oturdum. Çocuklara bakıyordum. Canlarımdı onlar benim. Bu hayatta onlardan başka kimsem yoktu. Ustam hariç...
Yıldızlara bakıyordum. Parıl parıl parlayan yıldızlar. Bir yandan da sessizce konuşuyordum. "Yıldızlar, siz söyleyin neden garip rüyalar görüyorum? Annem ne demek istiyor rüyalarımda? Kaç gündür neden rüyalarıma giriyor? Neden? Eskiden ayda bir kere girerdi şimdi ise her gün. Ne olacak? Nasıl bir tehlike bu? Susmayın yıldızlar konuşun. Sorularıma cevap verin lütfen." deyip sinirimi atıyordum. Rahatlıyordum en azından.
Öylece uzanmış kahvemi içerken gün doğmaya başlıyordu. Aslan ile Kahraman da uyanmışlardı. "Günaydın çocuklar. Anneniz erkenci bu sıralar. Garip rüyalar ve hisler bırakmıyor ki uyuyayım." O adam geldi geleli annem daha çok rüyama girmeye başladı. Nasıl bir şey yapacaktı o bana? Bir insan, bir baba nasıl kızını öldürmeyi düşünebilir ki? Canından, kanından olan beni öldürmeye çalışması çok korkunçtu ama alışmıştım. O adam annemi öldürdüğü gün zaten çoktan öldürmüştüm ben onu. Ya ben onu ya da o beni öldürecekti zaten...
Uzun uzun dalmış güneşi izlerken çoktan doğmuştu. Kahvem de çoktan bitmişti. Bugün hava güzel sayılırdı. Ne çok sıcak ne çok soğuk. Hafif rüzgârın esintisi, güneşin ışınları... Biraz olsun kafamı dağıtmıştım. Kendi kendime konuşmak iyi geliyordu bana. Rahatlıyordum. Ama artık güne başlama zamanıydı. İşler beni beklerdi. Hızlıca kalkıp küçük bir esneme hareketleri yaptım. "Günaydın oğullarım. Hadi bakalım işlerimizi yapalım. Gün başladı." İlk önce bardağı masaya bırakıp elime kovamı alıp ağıra girdim. "Ben geldim kızlarım. Günaydın." Bir yandan konuşup bir yandan da sağmaya başladım. Güle eğlene yapıyordum işimi. Bu işleri yapmak bana mutluluk veriyordu. O an Akel geldi aklıma. Dün ki sağma işimiz geldikçe aklıma gülümsüyordum...
Sağmam bitince önlerine yemek ve sularını koyup tavukların yanına gittim. Bugün üç tane yumurtam vardı. "Kızlar yumurta sayısı azalmış. Ne o sizin de benim gibi aklınız mı karışık?" Gülerek sepete koydum yumurtaları. Kovamı ve sepetimi alıp dışarı çıktım. Sırada oğullarımın yemekleri vardı. Onların da yemeklerini ve suyunu koyup içeri girdim. Mutfağa sütü koyup o işimi de bitirdim. Dolaba koymuştum bile. Yumurtaları da sakince yerleştirmiştim. Mutfaktan çıkıp teker teker mumları söndürerek üst kata çıktım. Oradaki mumları da söndürüp bahçeme çıktım. Büyüyen sebzelerimi toplayıp tekrar odaya girdim. Şimdilik tüm işlerim bitmişti. Boş durmak bana göre değildi ama. Bu sabah spor da yapacaktım. Saat çoktan öğlen olmuştu bile. İki saatlik spor beni kendime getirirdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Misterio / Suspenso" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...