Günlerim, aylarım onu beklemek ile geçmişti. 'Ne olura olsun geleceğim Aksa.' Dediği iççin bir umut bekliyordum ama olmadı. Tam 11 ay geçmişti. Onsuz 335 gün, 8036 saat... Sonbahar gelmiş, gitmişti. Sevdiğim mevsim, kış gelmiş ama bu sefer üzüntü ile gitmişti. İlk kez mutlu olamamıştım kar yağdığı için. Her ne kadar beş yıldır dağda tek başıma kalmış da olsam kısa zamanda onun varlığına alışmıştım. Şakalarına, benimle uğraşmasına, sinirli hallerine ve badem gözlerine... Halende gelmemişti ama. Her gün kuş gibi pencere önünde bekliyordum ama olmuyordu. Gelmiyordu, gelmeyecekti. Biliyorum artık o olmayacaktı. Unutmak zorundaydım ama olmuyordu ki. 11 ay geçmesine rağmen halende aklımdaydı. Belki de ben onun aklında bile değilimdir. O beni düşünmüyordur bile. Belki de çoktan unutmuştur... Gerçi gelse bile artık bir şey değişmezdi. Ona olan güvenim, inancım gitti artık. Dönülmeyen yola girdik bir kere...
Bugün yine onun rüyasıyla uyandım. Her gün aynı rüyayla, sevinç ile uyanıyordum. Lakin kalktıkça üzüntü ve sinire dönüyordu o duygular. Çok sinir bozucuydu bu durum. Ben unutmaya çalıştıkça beynim bana inat onu rüyalarıma sokuyordu. Oyun oynuyordu resmen benimle. Başaracaktım ama. Unutacaktım...
Koltuktan kalkıp, camdan etrafa baktım. Güneş kardeş yine ş başınaydı. Hava çok güzeldi. Hızlıca kalkıp pikeyi toplayıp kenara koydum. Akşama yine burada yatacaktım. Ben o gitti gideli koltukta uyuyordum. Yatak sanki batıyordu bana. Gerçi her yer batıyordu ya şu anda... Daha iyi hissediyordum böyle. Hemen kalkıp silahlarımı belime takıp kapıyı açtım. Dışarıda derin bir nefes aldım. Kuşların cıvıltısı, çiçeklerin mis gibi kokusu, rüzgârın hafifçe tene değen esintisi... Uzun zaman sonra gelmişti bu havalar. Dağlarda kış bitmiş, baharın da yarısı geçmişti bile. Zaman durmuyordu, hatta eskisinden bile hızlıydı... Hemen çocukların yanına gidip "Günaydın çocuklar." deyip çocukların yemek ve sularını verdim. "Çocuklar bugün ne yapsak. Söyleyin bakalım. Havada çok güzel değerlendirmemiz lazım." derken aklıma işler geldi. Bugün fazlası ile yoğundum. Bugün hem yıllık toptancı gelecekti, hem de tavukları ve iki ineğimi satacağım adam gelecekti. Artık o kadar işle ilgilenemiyordum maalesef ki. Hele ki bu sıralar gücüm bile kalmamıştı. Onlara yetemiyordum. Eskiden benim yanımda güvende, huzurlu, mutlulardı ama artık tam tersi oluyordu. Hayatımın en kötü üçüncü günüydü...
Eve girip kendime kahvaltı hazırladım hızlıca. Kahvaltımı yapmıştım. Evdeki mumları söndürüp bir de üstümü değiştirip aşağıya inmiştim. Bugün çok sıcak olduğu için hem ince hem de kısa kol giyinmiştim. Dışarı çıkıp son kez kızlarımı sağmaya gittim. Kapıyı açtım. Gözlerim doluyordu. Yavaşça sağmaya başlayıp. "Kızlar bana kızmıyorsunuz değil mi? Lütfen beni anlayın. Maalesef ki gücüm kalmadı. Sizi çok sevdim canım kızlarım. Hep de seveceğim. Artık yanımda güvenli ve mutlu olamazsınız. Ben mutlu olamıyorum ki sizi de mutlu edeyim. Evet, belki de bana hep kızacaksınız ama ben sizi asla terk etmiyorum. Gün gelecek sizi geri alacağım. Gücüm, mutluluğum geri gelince sizi hemen yanıma alacağım. O zamana kadar mutlu olun tamam mı? Kendinize dikkat edin..." derken sütü sağmıştım. Kovaları yere bırakıp, tavukların yanına girdim. Son kez yumurtalar topladım. "Kızlar siz de kızmayın bana lütfen." diyordum. "Kızlarım. Sizi terk etmiyorum. Sadece artık size bakacak gücüm olmadığı için, size çok iyi bakacak birine veriyorum. Sizi çok seviyorum kızlarım. Bunu asla unutmayın." Deyip çıkmıştım. Yaşlar çoktan akmıştı. Derin bir nefes alıp veriyordum. Yaşlarımı silip güne devam ettim...
Ellerimdekileri mutfağa güzelce yerleştirip dışarı çıktım. Hamağa uzanıp gözümü kapattım. Güneş yüzüme vuruyordu. Her zaman ki gibi yine onu düşünüyordum istemsizce. Emin olabilirim ki onula ilk tanıştığımda bu kadar değerli olacağını bilmiyordum. Ama oldu. Kalbimden söküp atamayacağım kadar değerli oldu. Tek bir kelimesi beni böyle yapmıştı belki de. "Bekle" ömrüm neredeyse beklemekle geçiyordu. Neredeyse 1 yıl geçmişti aradan. Ama halende gelmemişti. Belki de hiç gelmeyecekti. Ama bir umut. Ya da hayal. Ama hayaller dualara emanetti... Böyle düşünürken uyuya kalmıştım. Artık uyku düzenim bozulmuştu. Onu hep rüyamda gördüğüm için uyumaktan korkuyordum. Ama dayanamıyordum. Uykuya dalıyordum zorda olsa. Bazen zorla çoğunlukla ilaçla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Mystère / Thriller" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...