Yemeklerimizi bitirip sofrayı kaldırdık. Akel oturup yapması gereken işlerini hallediyordu. Ben ise çocuklarla ilgileniyordum. Yemek ve sularını verip "İyi geçeler oğullarım. İyi geçeler güzel kızım. Kendinizi koruyun." deyip içeri girdim. Akel halende işlerini hallediyordu. Karşısına geçip ona bakıyordum. Onu izliyordum. Fotoğraf makinesini sessizce odadan alıp gelmiştim. Oturup resimlere bakama numarası ile Akel'e fotoğraf çekiyordum. Çok da güzel çıkıyordu. Çok şık gözlükleri onu çekici yapıyordu. O stresli bakış, konsantrasyon olmuş beden, rahatlamaya çalışan ruh. Hepsini gösteriyordu. Fotoğraf makinesini koyup ben izlemeye devam ediyordum. Ses yapmamaya çalışıyordum rahatsız olmasın diye. Öylece izliyordum. Her bir ayrıntıyı beynime kazıyordum...
Akel esnemeye başlamıştı. Anlaşılan uykusu gelmişti. Ama işlerden dolayı unutmuş olmalıydı. Her ne kadar dimdik ayakta dursa da çok yorulmuştu. Ruhen de bedenen de. Sakince "Akel işin bitmedi mi? Hem bak geç oldu." Akel o an saate bakıp "Evet bayağı bir geçmiş zaman. Uykum da geldi aslında. Sen de yorgunsun. O halde artık yatalım." deyip toparlanıyordu... Ben yanıma mutfaktan su alırken o çoktan odasına geçmişti bile. Ben de odama geçip silahlarımı koyuyordum. Akel kapıdan. "Girebilir miyim?" "Girebilirsin" dedim gülümseyerek. "Aksa yorgunluktan ve dalgınlıktan demeyi unuttum. İyi geceler. Bir şey olursa seslenmen yeterli. Odalarımız karşılıklı zaten. Sen de dinlen. Doğru dürüst uyumadın." "Sağ ol Akel. İyi geceler. Hadi git yat. Uyku akıyor gözlerinden. Beni düşünme. Ben alışığım." "Alışık olabilirsin Aksa ama artık öyle olmayacak. Uyku düzenini düzelteceğiz artık." Gülümsüyordum sadece. Ne diyebilirdim ki? "Hadi güzelce uyu bakalım. Korkma, her daim yanındayım. İyi geceler canım." Deyip gitmişti. Öylece kalmıştım. Nasıl alışacaktım ben bu duruma?
Hızlıca kendime gelip kapımı kapattım. Pijamalarımı giyinip yatmaya hazırlanmıştım. Bir yudum su içip yattım. Lakin hiç uykum yoktu. Uyumam için beynim fazlasıyla doluydu. Bu kızım olmadan ilk gecemdi. Her gözümü yumduğumda onun kanlar içindeki hali geliyordu önüme. Korkunç ve ürpertici. Onu koruyamadığım aklıma geliyordu. Uyuyamıyordum ama uyumam lazımdı. Beş saatlik uyku ile duruyordum ayakta. Kolyemi tutup. "Lütfen şansım. Lütfen uyumama yardım et. Lütfen Allah'ım." Gözlerimi kapatıp uyumaya çalışıyordum. Olmuştu da. Zorda olsa uykuya dalmıştım. Kolyemi tutup uyuyordum. O bana güç veriyordu. Aynı Akel gibi...
"Anne. Anne, neredesin çok kokuyorum." "Kızım. Ben hep seninleyim korkma." "Anne kızımı koruyamadım." Dediğim anda kızım annemin yanına gelmişti. "Bak işte kızım. Prensesimiz burada. Benimle. Korkmana gerek yok." "Anne hepsi benim suçum. Koruyamadım." "Hayır, kızım öyle düşünme. Senin suçun değil." İlk kez rüyama o gelmişti. Babam... "Koruyamadın Aksa. Bak anneni ben, kızını ise Akel öldürdü." "Ne dediğini sanıyorsun sen! Akel yapmadı! Onun suçu bile yok!" "İtalya'ya gitseydi bir şey olmayacaktı ama. Sırf onu korumak için beni öldürdün sen! Ama Aksa sen kimseyi koruyamıyorsun." "Dinleme kızım o adamı. Duyma Aksa onu." Babam devam ediyordu. "Hiç kimseyi koruyamadığın gibi oğullarını da koruyamayacaksın. Onlar da gidecek." "Hayır. Koruyacağım! Hayır!" sayıklamaya başlamıştım. Çok kötü bir kâbustu bu... "Koruyamayacaksın Aksa. Hatta Akel'i bile koruyamayacaksın. O da ölecek. O da seni terk edecek. Bırakıp gidecek seni." "Hayır! Ölmeyecek! Bırakmayacak beni. Gitmeyecek." 'Hayır' diye sayıklarken Akel girmişti odaya. Sesimi duymuş olmalı...
Yanıma oturup elimi tuttu. Benimle konuşup beni uyandırmaya çalışıyordu. "Aksa uyan. Kâbus görüyorsun Aksa. Hadi uyan." "Hayır ölmeyecek! Koruyacağım. Hayır!" "Aksa hadi uyan. Hadi canım, uyan." "Hayır. Ölmeyecek hayır!" Derken sıçrayacak uyanmıştım. Çok hızlı nefes alıp veriyordum. Fazlasıyla terlemiştim. Karşımda Akel vardı. "İyi misin?" Kendimi çok kötü hissediyordum. Rüyanın etkisindeydim. İyi değildim. Rüyanın etkisiyle Akel'e sarılmıştım, sımsıkı. "Aksam, iyi misin?" İstemsizce yaşlar akıyordu. "Akel. Lütfen gitme. Beni bırakma lütfen." "Gitmeyeceğim Aksa. Seni bırakıp hiçbir yere gitmem ben merak etme. Senin gitmene de izin vermem. Sımsıkı tutarım ben seni. Korkma canım. Yanındayım bak." Bu anda 'canım' kelimesi çok rahatlatmıştı beni. Onda rahatlıyorum. Huzur bulmaya devam ediyordu. Kalbim sakinleşiyordu. Akel'e bakıyordum. "Daha iyi misin şimdi?" Daha iyiydim. Ama rüya aklımdan çıkmıyordu. "İyim." Dedim ona belli etmeyerek. Ona deyip onu da üzmek istemiyordum. "Çok fazla terlemişsin. Hadi gel, elini yüzünü yıkayalım." Deyip kolumdan tutmuştu. "Ben yıkayıp gelirim Akel." Deyip kalkmıştım. Hızlı kalktığım için dengemi koruyamadım o an. "Aksa anlaşılan iyi değilsin. Yardım edeyim işte." Rüyam aklımdan bir an olsun çıkmıyordu. Akel'e bakıyordum. Onu kaybetmenin düşüncesi bile acı veriyordu bana. "Akel." "Efendim?" "Hiçbir zaman gitme yanımdan. Bırakma beni, söz mü?" "Aksa emin ol ki seni bir daha bırakmayacağım. Sımsıkı tutacağım. Ama sen de gitme söz mü?" "Ben bir yere gitmem Akel. Ama gidersem eğer bir gün. Bana bir şey olursa beni bırakma. Yanımdan ayrılma. Çünkü bana bir şey olsa bile bu kalp seni hep hatırlayacak." "Söz. Eğer öyle bir şey olursa kolyeyi tut ve yıldızlara bak. Ben de yıldızlara bakarım. Hem böyle düşünme. İkimiz de bir yere gitmeyeceğiz. Hadi şimdi elini yüzünü yıkayıp gel." Banyoya gidip elimi yüzünü yıkadım. Aynaya baktığımda rüya gelmişti aklıma. O adamın, babamın dedikleri, Çıkmıyordu aklımdan...
Banyondan çıkıp odaya girdim. Akel beni beklerken uyuya kalmıştı. Bu sıralar çok yoğun ve uykusuzdu. Bugün de uykusundan ben etmiştim. Sessizce üstünü örttüm. Ona bakıyordum. Masumca uyuyordu. "Senin hiçbir suçun yok Akel. Hepsi benim suçum. Her şey için özür dilerim." Deyip ne olur ne olmaz diye sessiz bir şekilde masada duran silahımı aldım. Sessizce odadan çıktım. Merdivenlerden çok sesiz bir şekilde iniyordum. Uykum hiç ama hiç yoktu. Sadece bir saat uyuyabilmiştim. Onun da yarısı çok kötü bir kâbus görmekle geçmişti...
Mutfağa geçip kendime kahve yaptım. Akel benim için kahveyi çok iyi gözüken yere koymuştu. Her ne kadar dışarıdakilere ser bir mafya olsa da bana güvenilir, şakacı Akel oluyordu. Bana hiçbir zaman o tarafını göstermiyordu... Kahveyi alıp dışarı çıkarken havanın soğuk olduğu aklıma geldi. Koltuğun üstünde duran pikeyi alıp öyle çıktım. Çıktığım gibi çocuklar yanıma geldi. Sessizce "Çocuklar ses yapmayın. Siz uyuyun. Ben buradayım. Merak etmeyin, bir şey yok." Deyip hamağa oturdum. Çocuklarda uykularına devam ediyordu. Pikeyi üstüme atıp kahvemi içiyordum. Rüyayı düşünmeden edemiyordum. Bana ne anlatmak istiyordu? Neden rüyama bunca yıl sonra ilk kez babam girdi ki? Neden Akel ölecek diyordu ki? Onun ölmesine izin vermezdim. Ben ölürdüm ama onun ölmesine asla izin vermezdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Misterio / Suspenso" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...