AKSA 37 - CENNET DEĞİL CEHENNEM...

95 4 0
                                    


     Birinin kapıyı çalmasıyla uyandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Birinin kapıyı çalmasıyla uyandım. Etrafıma baktığımda ev darmadağın olmuştu. Her şey, her yerdeydi. Kalkıp kapıyı açacakken durdum. Ya kapının arkasında Akel var ise. Ya peşimi bırakmayıp geldiyse? O zaman ne yapacaktım. Onun ses vermesini bekledim. Varsa illaki verecekti. Ses yapmıştım çünkü evin içinde. Beklediğim sesi verdi de. "Aksa lütfen aç kapıyı. Uyandın biliyorum. Hadi aç." Tahmin ettiğim gibi beni takip etmiş, peşimden gelmişti. Kaçmayı bile beceremiyordum resmen.

    Kapıyı açmıyordum. Bir şey bulmam gerekliydi. Ondan kaçmanın yolunu. Bir anda hayatıma girip, bir anda gitmişti. Bu kadar zamandan sonra hangi hakla karşıma çıkıyordu? Kaçacaktım. Artık ben ondan gidecektim. Etrafa bakınırken arka kapı aklıma geldi. Oradan kaçabilirdim. En azından şimdilik...

    Hemen kapıyı açıp var gücümle ters yöne doğru koşuyordum. Dikkatli arkama baktığımda Kahraman gördü beni. Havlamaması için işaret ederken çoktan havlamaya başlamıştı. O an Akel ile göz göze geldik. Aramızda uzun bir mesafe vardı. Mesafeyi kapatmamak için arkama bile bakmadan koşuyordum. O da peşimden koşuyordu. Vazgeçmeyecektim. Akel bir andan da bağırarak "Aksa lütfen dur. Koşma! Aksa!" Onu dinlemeyip çok hızlı bir şekilde koşuyordum. Bütün gücümü kullanıyordum.

    Ayağımda hiçbir şey yoktu. Yerdeki taşlar, dikenler ayağıma batıyordu. Hiç acı hissetmiyordum. Artık acılara alışmıştım ya da. Her türlü acıya... Arkamdan Akel "Ah ayağım." dedi. O an durdum. "Of canım çok yanıyor. Ayağım." diye bağırıyordu. Galiba koşarken düşmüştü. Ya da burkmuştu. O andan itibaren koşmuyordum. Bir yanım git diyordu bir yanım ise koş, kaç ondan diyordu. Ama içimdeki aşk koşmama izin vermiyordu. Bir şey olmuş olabilirdi. Canı yanıyordu. Her ne kadar öfkeli, kinli, sinirli de olsam yardım edecektim. Çünkü bu zamana kadar ona olan sevgim hiç gitmemişti...

   Hemen arkama dönüp Akel'in yanına geldim. "Akel ne oldu? İyi misin?" deyip ayağına bakıyordum. "Neresi acıyor Akel? " diyordum lakin ondan ses yoktu. Onun yüzüne baktığımda ise o sadece bana bakıyordu. "Desene Akel. Neresi açıyor?" Dedim yüksek sesle. Elimi tutup kalbine götürdü. "Tam burası. Burası çok acıyor Aksa." Dedi. O an anladım bütün bunların numara olduğunu. Hemen ayağa kalkıp. "Ben de saf gibi inandım! Sana tekrar inandım! O hataya yine düştüm! Senin yalancı olduğunu unuttum!" deyip eve doğru gidiyordum bu sefer. Yine kandırmıştı beni. Yalan söylemişti. Bende yine saf gibi inanmıştım. Sinirli bir şekilde eve gidiyordum. Koşmama gerek yoktu. Onunla karşılaşmıştım bir kere. Ama giderken Akel elimi tuttu. İzin vermedi gitmeme. Keşke verseydi ama. Çünkü ikimizde içimizdekileri diyecektik. İkimizde öfkemizi kusacaktık...

   Kolumdan tutup beni karşısına çekti. Dolu gözlerle konuşmaya başladı. Sakindim. Belli ki bugün yüzleşme günüydü. Her şeyi deyip, kapatacaktım artık bu konuyu. "Neden yapıyorsun bunu? Neden benden kaçıyorsun? Geldim işte. Karşındayım. Kalbinde bana olan duyguların kalmadı mı yani? Gitti mi hepsi?" Sakindim ama dediklerine sinirlenmiştim. Sanki burada ben hatalıyım gibi konuşuyordu. Bütün suç bendeymiş gibi. Elimi hızlıca çekip ona baktım. Gözlerinin içine. O gözlerde pişmanlık vardı. Ama bu sefer kolay kolay affedemezdim. "Duygu mu? Bu kalpte senle olan duygular, o mektupla bitti! Ben o duyguları o gece gömdüm. Bir sandığa koyup kapağını da kilitledim, hiçbir zaman açmayayım diye. Ve maalesef ki anahtarını da kaybettim. Şimdi geçmiş karşıma bana duygu diyemezsin! Ben asla bir aşkı yalan üstüne kurmam. Sen bana yalan söyledin! Sen benim güvenimi zedeledin. Oysaki o güveni zor bulmuştum ben. Bana insanlara güvenmeyi sen öğrettin. Kötünün sucunu iyiye yüklememeyi sen öğrettin! Ama teşekkür ederim. Bir kez daha kanıtlamış oldum, insanların güvenilmez olduğunu. Çünkü insanlar hiçbir zaman yalan söylemeden duramaz, yaşayamaz. Duran olsa dahi o da benim karşıma çıkmaz. Şimdi karşıma geçmiş bana duygu demeye hakkın yok! Sen öldürdün çünkü o duyguları!" Deyip gidiyordum. Her şeyi demiştim. Ama yarısı yalandı. Hayatımda ilk kez büyük bir yalan söylemiştim. Ona olan duygularımın artık bittiğini, o duyguları gömdüğümü söylemiştim. Lakin ben o duyguları bu kalpten hiçbir zaman çıkarıp atamamıştım ki. Ben o duyguları hiçbir zaman gömememiştim...

   Gözlerim dolu şekilde gidiyordum. İkimiz için en doğrusu buydu. Bir mafya ve bir dağ kızı olamazdı. Belki de bizim hikâyemiz o mektup ile bitmişti... "Tamam. Anlıyorum seni ama lütfen sen de beni anla Aksa. Benden kaçma. Bağır, çağır ama benden kaçma. Bir kerecik beni anla." Sinirlerim alt üst olmuştu. Pekiyi değildim. Ona dönüp "Seni anlamamı istiyorsun öyle mi? Ya da kısacası seni affetmemi. Peki, sana bir soru? Sen benim yerimde olsan ne yapardın Akel? Sevdiğin kişinin bir mafya olduğunu öğrensen ne yapardın? Onu kolayca anlar mıydın?" "Hepsi bu mu? Benim mafya olmam mı?" "Hayır Akel. Asıl mesele terk edilmem. Güvenimin bir kere daha kırılması." Sakindik bu sefer. Ya da şimdilik. "Peki, benden hep kaçacak mısın böyle?" gülümsemiştim. "Ben sensiz çok güzel yaşıyordum Akel. Sen çıktın karşıma. Bu hayatı daha da güzel yaşıyorum sandım. Bana cenneti getirdin sanıyordum ama o gelen cehennemmiş. Ve ben tekrar tadım sensiz yaşamanın güzelliğini." "Hiç beklemedin mi beni? Bir gün gelirim diye beklemedin mi? Ya da belki de bana hiçbir zaman güvenmedin. Onun için zor olmamıştır." artık gerçekten sabrım taşımıştı dediklerine. Gözlerim dolu doluydu. Her an aka bilirdi. Bu sefer bağırarak "Sen neyden bahsediyorsun karşımda? Ben sana dedim. Annemden sonra ilk kez sana güvendim. Sen güvendirdin dedim. Beni sen de terk etme dedim. Ya ben sana sevdalandığımı dedim." Ağlayarak artık bütün her şeyi anlatıyordum. O yaşlar daha fazla duramamıştı, akıyorlardı. Daha çok bağırarak "Ben Allah'ın her günü gelmeni bekledim! Evet, hep gelmeni bekledim! Belki bugün gelirsin diye gözüm yollardaydı her gün! Ama sen gelmedin! Bir yıl boyunca seni rüyalarımda gördüm! Her gün, her gece rüyamdaydın! Geliyordun! Ama uyandığımda yoktun Akel! Ben senin yüzünden uyumaya bile korkar olmuştum! Yine seni görürüm diye uyumadığım gece bile oldu! Evet, her zaman aklımdaydın! Kahretsin ki seni hiçbir zaman unutamadım! Nereye baksam seni gördüm! Her gün seni düşündüm! Acaba ne yapıyordur diye düşünüp durdum! Senin bir mafya olduğunu hiçbir zaman sindiremedim! En çok ağrıma giden ise Akel, beni bir mektup ile terk edişindi. Belki de her şeyi yüzüme desen başka olurdu. Ben seni düşünmemek için Akel hiçbir zaman boş durmadım. Düşünürsem deli olacaktım çünkü en sonunda. Her gece rüyama girmen deli ediyordu zaten. Ben senin yüzünden Akel, daha dün gece bile sinir krizi geçirdim! Ben sana güvendiğim için pişman oldum! Kendime kızdım, bağırdım. Öylece bir mektup ile tek ettiğin için bütün her şeyi bitirdin Akel! Sen ne yaptın? Haber dahi vermedin? Han bana dedin ya ' Belki de sen bana hiç güvenmedin.' Diye. Belki de sen beni hiç sevmedin Akel! Seven öyle yapmaz. Sevdiğini düşünür. Sen düşündün peki? Asla! Sana karşı azıcık bile güvenim kalmadı! Sevgi yerine de sinir ve öfke aldı yerini. Onun için Akel, sakın bir daha çıkma karşıma. Zor da olsa ben sensiz daha güzel yaşıyorum!" Ayakta zor duruyordum. Şimdi bayılmamam lazımdı ama... "Sakın! Sakın... Bir daha karşıma çıkma..." derken o an bayılmıştım. Daha fazla duramamıştım. Sinirden olmuş olmalıydı. Her şeyi anlatmıştım zor da olsa ama.

    Uyandığımda evdeydim. Halende başım dönüyordu. Gözlerimi ovuşturdum. Yavaşça kalkıp oturdum. Ayaklarım yara bandı ile doluydu. Buraya nasıl geldiğimi düşündüm. Büyük ihtimalle Akel getirmişti. Tam olarak kalktığımda gördüm evi. Bıraktığım ev yoktu karşımda. Düzenli, derli toplu bir ev vardı. Galiba bunu da Akel yapmıştı. Masa da ise bir not vardı. Alıp okumaya başladım. "Sabah kahvaltı yapmadığın için bayılmışsın. Mutfakta kahvaltın hazır gir ve güzelce ye. Bu arada evini de ben topladım merak etme. Yara bantlarını da yatarken çıkartırsın. O zamana kadar yaraların iyileşmiş olur." Yazıyordu. Yine bana yardım etmişti. Oysaki bütün yaraları kendisi açtı...

    Mutfağa gidip kahvaltımı yaptım. Dışarı, çocukların yanına gidip hamağa uzandım. Olanları düşünüyordum. Bu zamana kadar hep Akel'i beklemiştim. Ama gelince her şey daha da kötü olmuştu. Belki de gerçekler ile yüzleşmek zor geliyordu bana. Onun yüzüne bile bakmak istemiyordum. Ona halende öfkeliydim... Bulutları seyredip her şeyi unutmaya çalışıyordum. Bulutları seyretmek her zaman beni rahatlatmıştır. Bu sefer de öyle olmuştu. Bulutları seyrederken uyuya kalmıştım. Kaç aydır uyuyamadığım uykuları uyuyordum...

Dağ Kızı AKSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin