Evlerden fazlası ile uzaklaşmış gidiyorduk. Bir anda Akel elimden tutup alnımdan öptü. O an şok olmuştum. Kalbim yerinden çıkacaktı sanki. İçim kıpır kıpırtı. Mutluluk böyle bir şey miydi? Konuyu dağıtıp "Hadi artık eve dönelim. Epey bir uzaklaştık. Yanıma silahlarımı da almadım. Bir şey çıkarsa karşıma koruyamam ikimizi de." "Olur dönelim. Ama bir şey çıkarsa sen beni boş ver. Sadece kendini koru. Gerçi korumasan da ben korurum seni de her halükarda. Merak etme." tebessüm etmiştim. "Yine havamızdayız bakıyorum da." "Aksa ben bugünü çok bekledim. Bana tekrar güvenmeni, inanmanı çok bekledim." Şu anda o kadar çık mutluydum ki, mutluluk ne demek öğrendim...
Akel bana bakıp gülümsüyordu. "Hem ben her şeyi de organize ettim zaten." "Neyi ettin Akel? Alt tarafı evine geldim, konuştuk." demiştim gülerek. Bir anda durmuştu. "Ne oldu?" Şakınca ona bakıyordum. Yerden bir şey koparıp bana uzatmıştı. Alıp, dolunayın ışığına doğru tuttuğum da fark ettim. Bana verdiği şey yoncaydı. Dört yapraklı yonca. "Böyle batıl inançlara inanır mısın bilmiyorum ama Aksa, dört yapraklı yoncayı bulmak şanstır. Bunu sana veriyorum çünkü sen benim bu dünyadaki en büyük şansımsın." Normalde böyle şeylere inanmazdım ama Akel o kadar güzel açıklamıştı ki inanmamak elde değildi. Bu yoncayı ömrüm boyunca saklayacaktım. Aynı bir zamanlar verdiği papatyalar gibi... "Mafya bey siz hep böyle romantik miydiniz?" "Beni böyle sen yaptın Dağ kızı." "Bu yoncayı ömrüm boyunca saklayacağım Akel. Bu şansı hiçbir zaman kaybetmeyeceğim." deyip başıma tel toka ile tutturmuştum. Gülümsemişti...
Tekrar eve doğru yürümeye başlamıştık. "Bu yoncaya gerek yoktu hem. Bu dünyadaki en büyük şansım yanımda zaten." Gülümsüyordu. "Peki, sen böyle romantik miydin?" "Peki, ben eskiden mutlu muydum Akel?" Dedim gülerek. Şaka yapma sırası bendeydi. "Koskoca bir mafyaya âşık oluyorsun. Büyük bir şey beklerken resmen hazıra konup yerden yonca veriyor." dedim. Gülmeye devam ediyordum. Yanıma baktığımda Akel yoktu. Durmuştu. Hemen yanına gidip "Akel sakın ciddiye aldım deme. Ben şaka olarak dedim. Tabii ki de bu yonca benim için çok önemli." Akel konuşmuyordu. Kırılmış gibiydi. Ya da bir numara...
Arkama geçmişti. Onu istemeden kırmıştım galiba. Oysaki şaka yapmak istemiştim. "Akel bak, lütfen bir şey de. Kırdıysam özür dilerim. Ben şaka diyordum." "Aksa sakin ol..." "Ne oldu o zaman?" derken Akel boynuma bir kolye takıyordu. Taktıktan sonra karşıma geçmişti. Kolyeye elim ile dokunup baktığımda şok olmuştum. Dört yapraklı yonca kolyesiydi. Ama normal bir kolye değildi. Pırıl pırıl parlıyordu ve siyah renkteydi. Ben çok ama çok mutlu ve şaşkındım. Böyle bir şey beklemiyordum. "Akel bu... Çok ama çok güzel..." "Benim gibi bir mafya hazıra konmayı hiç sevmez Aksa. Sana verdiğim yonca gerçekten şans eseri karşıma çıkmıştı. Sana taktığım yonca ise bu hayattaki şansıma vermek için yaptırmıştım. Dediğim gibi hiç işimi hazıra kondurmam. Taktığım kolyede bir mafyanın sevdiğine özel bir hediyesi." "Akel bunu sen verdin. Tabi ki de özel. Ama nasıl yani?" "Özel olarak İtalya'daki usta takıcımıza yaptırdım. Kolyesinin zinciri ve arkası gümüş, içindeki parlayanlar ise pırlanta. Normal yonca yeşil olurken siyah yaptırma amacım ise siyah rengin zarafeti ve asilliği için. Hem sen de siyah rengi çok kullanıp, seviyorsun. Siyah rengin bir diğer değeri ise siyah elmastan yapılması." Dediklerine şok olmuştum. Bu kolye çok ama çok değerliydi ve de çok pahalıydı. Resmen mafya mafyalığını göstermişti. Oysaki şaka yapmıştım. En önemlisi ben bu kolyeyi nasıl taşıyacaktım. Kaybetmeden... "Akel... Ben dediklerimde ciddi değildim. Ama sen her şeyi gerçekten organize etmişsin bile. Bu çok ama çok özel hediye için teşekkür ederim. Bu kolye gerçekten çok ama çok değerli. Ama ben nasıl yapacağım? Nasıl taşıyacağım? Ya kaybedersem? Ya düşürürsem?" "Merak etme Aksa. Zinciri özel olarak yapıldı. Sen çıkarmadığın sürece kopmaz, düşmez ve kırılmaz. Sen çıkarmak istediğin de ise özel olarak yaptırdığım daireyi iki tur çevirmen yeterli olacak. Ama merak etme bu daire kendiliğinden dönmez. Senin yapman gerekli." "Her şeyi ayrıntılı olarak düşünmüşsün. Ama bu kadar değerli şeye ne gerek vardı?" "Hayatımın en değerli kadınına, hayatım da ki en büyük şansıma en değerli şey yakışır Aksa. Gerçi bu bile az ama olsun. Şimdilik bunu düşündüm." "Akel saçmalama. Bu az değil çok fazla bile. Gerçekten çok sağ ol. Bu kolyeyi ömrüm boyunca hiçbir zaman çıkarmayacağım. Başıma ne gelirse gelsin bu hep benimle kalacak..." deyip sarılmıştım. "Çok teşekkür ederim." "Teşekküre gerek yok Aksa. Bir daha duymayım? Sevdiğim kadını şımartmaya ve şımartılmaya hakkı var. Seni seviyorum dağ kızı. Seni hep seveceğim Aksa. Sonsuza dek." "Ben de Akel. Ben de seni seviyorum. Hem de çok seviyorum." Bu dünyadaki en mutlu günümdü. Ya da çok erken konuşuyordum yine. Belki de mutlu olmak bana haramdır...
Aslan ulumaya başladı birden. Kahraman ise havlamaya başlamıştı. Duyuyordum. Oysaki onlar bir tehlike duyunca ses çıkarıyorlardı. Tehlike vardı. Evimde tehlike vardı. Aslan, Kahraman ve Gece tehlikedeydi. Kötü bir şey oluyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Misterio / Suspenso" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...