AKSA 32 - ONSUZ UYKU BİLE YOKTU BANA...

86 6 0
                                    


    Gün açmıştı bile

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

    Gün açmıştı bile. Saatlerdir öylece hamakta oturmuş düşünüyordum. Üzülüyordum. Acı çekiyordum... Nasıl olurda beni bir mektupla terk ederdi? Nasıl olurda bana yalan söylerdi? Nasıl benim güvenimi kırabilirdi ki? Peki, en önemlisi bu kalp bunları nasıl kaldıracaktı? Nasıl unutabilecekti onu? Yıllar sonra güvendiği kişiyi. Sevdiğim adamı unutabilecek miydim? Ya da her gün unutmak için mi çabalayacaktım... Belki olmayacaktı. Unutmak yerine her gün gelmesini bekleyecektim. Her gün bu açıyı çekecektim. Gelmediği her an kendimi üzecektim. Peki, bunu kaldırabilecek miydim? Yapabilirim. Her gün gelmesini bekleyip, geldiği anda ondan sinirimi çıkarabilirdim. Ona merak ettiğim her şeyi sorabilirdim. Ama. Ama ya gelmese? Ya aradan yıllar, asırlar geçerse? Nasıl onu görmeden durabilecektim ki...

    Kalbim belki de ilk kez böyle acıyordu. Annemi kaybettiğim günden bile daha fazla. Kendimi suçlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Eğer güvenmeseydim, inanmasaydım, sevmeseydim bu kadar acı çekmezdim. Bu kadar üzülmezdim. Belki de buna mahkûmdum ben. Terk edilmeye... Üzülmeye...

    Yaşlar öylece düşüyordu. Beni bir kâğıt ile terk edip, bana yalan söyleyen bir mafya için hem de. İnanamıyordum. Olanlara inanmak istemiyordum. Hamakta uzanmış öylece bulutlara bakıyordum. Neredeyse bir gündür uykusuzdum. Gözlerimi yumup biraz uyumaya çalıştım. Bu dünyadan kaçmam lazımdı. Bu acılardan...

     Rüyam da onu gördüm. Akel'i... "Akel... Neden yaptın, neden beni böyle terk ettin? Neden güvenimi kırdın? Neden?" "Yapmak zorundaydım. Seni tehlikeye atamazdım Aksa." "Üzdün. Kalbimi paramparça yaptın. Kendin kazandırdığın güveni yine kendin kırdın. Oysaki ben seni sevmiştim." "Ben de seni seviyorum. Çok seviyorum. Sevgimden yaptım ne yaptıysam. Senin için." "Yalan söyleme! Beni sevseydin böyle büyük bir yalan söylemezdin! Beni terk etmezdin!" "Lütfen benim yüzümden kendini üzme. Sakın hastalanma. Kendine çok dikkat et." "Akel. Nasıl yapacağım. Nasıl dayanacağım. Peki ya hiç gelmesen." "Bekle benin Aksa. Geleceğim. Sana geleceğim." "Akel!" "Bekle beni dağ kızı" Öylece gitmişti. Aynı beni terk ettiği gibi...

    Bir anda açtım gözlerimi. Bulutlara, masmavi gökyüzüne bakıp rahatlıyordum ama olmuyordu. Bu öfkem hiç gitmiyordu. "Neden!? Neden yaptın bunu?! Neden?!" diye bağırmaya başladım. O an yanıma çocuklar geldi. Onların yanına, yere oturdum. Aslan sağıma, Kahraman soluma, Güzellik ise önümde, dizlerime yatmıştı. Onlardı benim hayat neşem. Onlardı benim mutluluk kaynağım. "Canlarım. Canım çocuklarım. Kendime kızıyorum çocuklar. Neden birine güvendim diye. Neden kendimi bir adam için değiştirdim diye. Neden birine sevdalandım diye. Ah çocuklar ah. Ben meğerse sevgiye açmışım da haberim yokmuş. İki güzel söze, sevgiye kandım ben. Beni düşündü diye, kurtardı diye ona güvendim. Ama o ne yaptı? Beni kandırdı. Doktor diye bildiğimiz adam mafya çıktı resmen. Resmen mi var, mafya işte. Ben nasıl anlamadım ki. Anlamıyorum nasıl bu kadar saflaştım. Belki de aşk böyle bir şeydir..." Güzellik de üzgündü sanki. Öyle ki gözleri dolmuştu. Benim gibi. "Güzellik. Güzel kızım sakın üzülme taam mı? Artık ben varım. Seni, sizi asla bırakmam ben. Ne olursa osun hep yanınızdayım. Siz benim yaşama gayemiziniz. Sizde beni sakın bırakmayın tamam mı? Siz de terk edersiniz beni ben yaşayamam. Beni bırakmayın sakın. Anlaştık mı?" Dedim ağlayarak. O a hepsi kalkıp bana sarılmışlardı. Başta da dediğim gibi bence biz arkadaş, dost biriktireceğimize birkaç tane ya da bir tane hayvan sahiplensek hem onlar mutlu olurdu hem de biz. Dünyada mutsuz insan kalmazdı böylece. Güveni kırılan insan kalmazdı. Çünkü gerçekten hayvanlar insanların yapamadığını yapıyor. Sizi koruyor, üzmüyor, en önemlisi ise sizi terk etmiyorlar. Güveninizi kırmıyorlar...

     Uzun saatler boyunca öyle oturmuştum. Üç saat geçmişti aradan. Kalkıp ineklerin ve tavukların yemlerini ve sularını verip sağıp, yumurtaları topladım. Onları eve koyup çocukların da yemlerini verdim. Onlar öyle yemeklerini yerken bende içeri girdim. Hızlıca mumları yaktım. Sütleri ve yumurtaları dolaba yerleştirip kafamı dağıtmak için peynir yapmaya başladım. Onu yapıp bitirmiştim ama uykum halende olmadığı için kafamı dağıtmam lazımdı. Dolabı açıp baktım. Önümüz kıştı. Kışlık bir şeyler yapmaya başladım. Sakladığım meyveleri alıp birazını reçel, birazını meyve suyu yapıp dolaba kaldırdım. Dolapta depoladığım sebzeleri ise garnitür yapmıştım. Yarısını da sos, domates salçası yaptım. Saat iyice gitmişti. Her şeyi yapmıştım da. Artık zorda olsa yatmam lazımdı. Yavaşça odama çıkıp tüm mumları yaktım. Rahat uyumak için hızlıca duşa girdim. Neredeyse bir saat boyunca duştaydım. Biraz olsun rahatlamıştım ama. Pijamalarımı giyinip saçımı ördüm. Kurutmadan öylece yattım. O an Akel geldi aklıma 'Kurutmadan sakın dolaşma.' Galiba artık her şey bana onu hatırlatıyordu. Yatakta uzanıp kendime kızdım. "Sakın Aksa. Düşünme onu artık sakın. Seni terk eden bir mafya için sakın üzülme." Beni terk eden adam için üzülüyordum. Beni düşünmeyen mafya için...

    Artık uyumam lazımdı. Kaç saattir uykusuzdum. Dayanamıyordum artık. Gözlerim acımaya başlamıştı. Uyuyamıyordum bile. Uyku tutmuyordu. Gözlerimi kapatınca o geliyordu gözlerimin önüne. Onunla geçen güzel anılarımız... Böyle olmayacaktı. Kalkıp çekmeceden uyku ilacı alıp içtim. Yatakta batıyordu sanki. Yastık ve battaniyemi alıp aşağıya indim. Koltuğa yatıp gözümü kapattım. İlaç etkisini gösteriyordu yavaş yavaş. Öyle ki zorda sonunda uykuya dalmıştım...

Dağ Kızı AKSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin