Huzur bulmuştum yine onda. O an içeri Asya girdi. Hemen Akel'e sarılmayı bırakıp, kalkıp hırkamı giydim. Bizi öyle görmesinden utanmıştım. Kapı tıklatma adedi İtalya'da yoktu herhalde... Akel kızarak "Keşke girmeden önce kapıyı tıklatsan Asya. Boşuna kapı yapmamışlar sonuçta." "Kusura bakmayın, bir anda geldim lakin önemli." deyip bana bakıyordu. Yanımda konuşmak istemiyordu. Bu kadın hiçte güvenilir değildi. Halinden belliydi. Silahlarımı kuşanıp "Siz konuşun, ben de dışarı çıkayım." Deyip çıkacakken Akel kolumdan tuttu. "Gerek yok Aksa. Senin yanında da konuşabiliriz, dedim ya sana. Söyle Asya dinliyorum. Ne oldu?" Asya konuşmak istemiyordu. Bozuntuya vermeden. "Yok, zaten çocukların yanına gideceğim. Onları çok ihmal ettim." deyip çıkmıştım odadan. Derin bir nefes alıp verdim. Sinirimi belli ettirmemiştim. En azından ben böyle olmasını istiyordum.
Dışarıya çıkıp çocukların yemeklerini ve sularını verdim. Hemen yemeye başlamışlardı. Yanlarına oturduğum an yemek yemeyi bırakıp yanıma geldiler. "Çocuklar yemeklerinizi yiyin. Açsınız hem." Diyordum ama nafile. Yemeklerini yemek yerine hepsi benim yanıma gelmişti. "Aç değil misiniz? Yoksa benim gibi yemek mi yemek istemiyorsunuz? Ya da iştahınız mı yok?" Bir şey demeden hepsi yanıma yatmışlardı. Kahraman sağıma, Aslan soluma, Güzellik önüme. Üçü birden hemen beni koruma pozisyonuna girmişlerdi. Gözlerim doluyordu istemsizce. "Siz bile beni korumaya çalışırken ben sizi koruyamıyorum." Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Bana küs değilsiniz değil mi çocuklar? Kardeşinizi koruyamadım diye bana kızmadınız değil mi?" Aslan ve Kahraman kalkıp beni yalamaya başlamıştı. Gülümseyerek "Durun, yapmayın. Tamam, anladım bana küs değilsiniz. Canım oğullarım benim. Sizi çok seviyorum, Siz de beni tek etmeyin sakın." deyip sımsıkı sarılmıştım ikisini de. Güzellik bana bakıyordu masumca. " Güzellik sende gel yanıma. Sende benim kızım, canımsın. Sende bırakma sakın beni dert ortağım." Deyip üçüne de kocaman sarılıyordum...
O an evin kapısı açıldı. Akel ve Asya çıkmışlardı. Hızlıca ayağa kalkıp onlara bakıyordum. "Ben şimdilik gideyim. Uçağa yetişmem gerekiyor. Akel dediklerimi lütfen çok iyi düşün." Olanları anlamaya çalışsam da olmuyordu. Anlamıyordum. Neden gelmişti ve neden şimdi aniden gidiyordu? "Nereye Asya?" "İtalya'ya dönmem gerek Aksa. Duruma göre yine geleceğim ama. Bu arada lütfen affet. Canını yaktım istemeden." Ne işler dönüyordu burada? "Konu o değil Asya, konu neler olduğu?" "Akel sana anlatır. Zamanım yok." Yalan söylüyordu. Bundan emindim ama kanıtlayamazdım. Akel araya girip "Asya ben sana telefon üzerinden haber veririm cevabımı. Dikkatli git." deyip uğurluyordu. Gitmişti bile.
Şaşkınca Akel'e bakıyordum. Düşünceliydi. Zor bir karar vermek üzere gibi. Konuyu dağıtmam gerekiyordu. Yere oturmuştum. Akel'in kolundan tutup "Sen de otursana." Deyip oturtmuştum. Daha fazla dayanamayıp sormuştum en sonunda. "Akel bana demek istediğin bir şey mi var?" Bana bakmıştı. Sonunda diyecekti her şeyi. "Aksa, Asya'nın bana odada diyeceği şey... " Diyemiyordu. Neydi ki bu diyemiyordu. Bu kadar zor neydi? O badem gözleri dolduran neydi? "Akel neler oluyor? Susma söyle." Gözlerime bakamıyordu. Titreyen ses tonuyla "Acil İtalya ya dönmem lazım. Onun için bir anda geldi. Geri dönmem gerekiyor." O an şok olmuştum. Yıkılmıştım hatta. Tekrar o acıları çekemezdim. Hem nasıl olurda beni tekrar bırakıp gitmeyi düşünebilirdi. Sözü olduğu halde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Misterio / Suspenso" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...