"Sana gelmeme az kaldı kızım!" "Senden korkmuyorum! Bana hiçbir şey yapmazsın sen!" "Annenin yanına göndereceğim seni! Öleceksin Aksa! " "Sen bana bir şey yapamazsın!" "O zaman sevdiğine yaparım!" "Sevdiğim yok benim!"" Var kızım. O adam, Akel. Ya sen öleceksin ya da o! İkinizden biri ölecek!" "Ona bir şey yapmana izin vermem!" "Yapınca göreceksin! Ya ben öldüreceğim ya da bir başkası. Sevdiklerin tek tek ölecek." "Ölmeyecek! Hepsini korurum ben!" "Sen önce kendini koru kızım! Benden koru kendini! Yakında geleceğim!" "Kendimi de onu da korurum!" "Yapamayacaksın! Ölecek o! Bırakacak seni!" "Hayır! Hayırrr!" Olamazdı böyle bir şey. Yalan söylüyordu. 'Bırakmam' dedi seni. Bırakmaz. Sözünü tutar o. Koruyabilirim. Onu da kendimi de koruyabilirdim. Ne pahasına olursun olsun koruyabilirim...
Çığlık atıp korkudan sıçrayarak uyanmıştım. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Akel hemen yanıma gelip "Sakin ol Aksa. Kâbus sadece. İyisin. Bir şey yok." "Akel?" diyebildim korkudan. Bana hızlıca sarılıp "Sakin ol. Yanındayım. Bir şey yok. Kâbus. Sadece bir kâbus." Kim bilir bu sefer ne diye sayıklamıştım... Sarılması iyi gelmiş. Şaşırmıştım ama mutlu da olmuştum. Huzur vermişti. Sakinleştirmişti. Bu adam güvenilirdi. Bana bakıp "Sakinleştin mi? İyi misin?" "İyim. Teşekkür ederim." "Sarılmak iyi gelir bu zamanlarda. Onun için sarıldım kusura bakma." Kızacağımı düşünmüştü. Ama artık kalbimi dinleyecektim, beynimi değil. Gülümseyerek "İyi geldi. Sağ ol." Gülümsüyordu. "İnsan sarılırken kalpler birleşirmiş. Onun için rahatlarmış insan. Huzurlu hisseder, sakinleşirmiş." İşe yaramıştı gerçekten. Kendime gelmiştim de. Etrafa bakıyordum. Çoktan gün doğmuştu. Ateş yanıyordu. Demek ki Akel önceden uyanmıştı ya da hiç uyumamıştı...Çocuklara baktım. Kendi aralarında takılıyordu. Bileğim de daha iyiydi. Ağrısı gitmişti. Artık basabilirdim üstüne. Meraklı bir şekilde? "Saat kaç?" "08.20" "Bileğim iyi gözüküyor. Kendimi de iyi hissediyorum. Evime gidebilirim artık." Gülümseyerek "Ne bu acelen?" "Evim ve kızlarım beni bekler Akel. Lütfen itiraz etme." "Dağ da kala kala keçi gibi inatçı olmuşsun resmen. Peki. Önce kahvaltı ama. Sonra gidebilirsin." Sevinmiştim. Yine aynı şekilde elini alnıma koyup "Biraz düşmüş, gece çok çıktı ateşin ama ilaçlar düşürdü. Dikkat etmen gerek kendine. Bu gece de önemli senin için. Serumunu çıkarabiliriz şimdi." Deyip yavaşça çıkarmıştı. Gülümseyerek "Teşekkür ederim doktor bey." Oda gülümsüyordu "Ne demek dağ kızı hanım. Bir daha hastalanmayın lütfen." Gülüyordum. "Bu sabah formunda uyanmışsın. Sinirli de değilsin." Aslında kötü uyanmıştım. Kâbus halende aklımdaydı. Unutmak için kafamı dağıtıyordum işte...
Hava kapalıydı bugün. Akşama yağmur yağacakta belli ki. Üstümdeki pikeleri yavaşça kaldırıyordum. "Ben yaparım Aksa." "Saçmalama Akel. Bunu da yapayım izin ver." Deyip güzelce katlamıştım. Yavaşça ayakkabımı giyinip sakince ayağa kalktım. Akel karşıma geçip "Kahvaltıdan sonra gideceksin Aksa. Şimdi değil. Otur hadi. Zorlama ayağını." Haklıydı. Ama basabiliyordum buda iyi bir şeydi.Oturup çocuklara baktım. Akel ise kahvaltıyı hazırlıyordu. Bende çocuklar ile konuşuyordum. "Günaydın canlar. Aslan, Kahraman bugün eve gideceğiz oğullarım. Çok bile kaldık zaten. Kızlar beni bekler. Evde öyle... Biri gelip gitmemiştir dimi çocuklar?" Akel elinde tepsi ile çıkıp "İçin rahat olsun Güzellik her saat başı gidip baktı. Güvende evin." "Teşekkürler." Dedim mutlu olmuş bir şekilde. "Aslında Akel şimdiye kadarki her şey için teşekkür ederim gerçekten. Hep kurtardın beni. Bir anda karşıma çıktın ama iyi geldin bana." Aslında ona artık güveniyordum ama bir türlü diyemiyordum ki. Tepsiyi masaya koyup "Lafı bile olmaz Aksa. Sende bana çok iyi geliyorsun. Hem hadi bakalım kahvaltı zamanı. Yavaşça gelmeye çalış bakalım basabilecek misin?" "Basarım tabi." Deyip basıyordum. Aslında bastıkça çok acıyordu ama belli etmiyordum. Masaya gelmiş oturmuştum. Birlikte kahvaltı ediyorduk. Sessizce yiyorduk. Konuşacaklarımızı dün konuşmuştuk neticede.
Ben yiyeceğim kadar yemiş doymuştum. Tabi bu Akel'i ikna etmemişti. "Neden durdun?" "Doydum. Ellerine sağlık." "Olmaz. Kuş kadar yedin neredeyse. Biraz daha ye." "Akel doydum daha ne kadar yiyeyim?" Israr ediyordu. Birde bana inatçı diyordu. Asıl intacı oydu resmen. "Aksa yemezsen güç toplayamazsın. Zorda olsa hadi biraz daha ye. Ye ki gücün yerine gelsin." Annem gibi konuşmuştu. Annemin cümlesiydi o. İstemsizce gözlerim doluyordu. Olmamalıydı. Onun karşısında yaşım akamazdı. Durup arkama yaslandım. "Yanlış bir şey mi dedim?" "Yok. Hayır." "Neden moralin düştü?" Anlamıştı tabi haliyle. Dersem oda takılırdı büyük ihtimalle. Üstünü kapatmaya çalışıyorum. "Boş ver. Kahvaltımızı da yaptığımıza göre gidebilirim artık." Deyip kalktım. Bastıkça canım yanıyordu. Her ne kadar belli etmesem de biraz anlaşılıyordu. Çocuklara bakıp "Hadi bakalım oğullarım. Evimize dönüyoruz. Önden gidin bakalım siz." Dediğim an gitmeye başlamışlardı. Akel ayağa kalkıp karşıma geçti. "Ne dedim de böyle kızdın?" Yanlış anlamıştı beni. Kızmamıştım ki. Gülümseyerek "Kızmadım Akel. Gitme zamanı artık. Her şey için sağ ol." Deyip çıkardığım kemerimi taktım. Yanımda duran kameramı da alıp yavaşça gidiyordum. Toplayarak gidiyordum aslında. İyiydim ama...
Ben giderken Akel de beni takip ediyordu. Bırakmıyordu peşimi. Durup ona baktım. Sinirlenmiştim artık. "Nereye kadar takip edeceksin Akel?" "Eve kadar geleyim en azından. Zorlanıyorsun görüyorum." "İyiyim ben. Evine dön." Deyip yine yürümeye başlamıştım. Canım aslında çok yanıyordu. Elimi sıkıyordum canım yandıkça. Akel yanıma gelip "Canın yanıyor Aksa farkındayım. Bak istersen kucağıma alayım seni. En azından evine kadar. Sonra sen halledersin biliyorum." Böyle bir şeyi kabul edemezdim. Çok olurdu bu. "Hayır. İstemiyorum. Gidiyorum ben. Evine dön sende." "İnatçılığın sırası mı Aksa? Yumruğunu sıka sıka acıdı artık. İnat etme." Durup ona baktım. Kabul edemezdim gerçekten. "Akel şimdiye kadar çok iyiliğin dokundu teşekkür ederim ama artık yeter bence. Hadi evine dön sen." "İyi gözükmüyorsun Aksa." Deyip elini tekrar alnıma koyup "Ateşin çıkıyor yine. Keşke bir gün daha kalsaydın bende." "İyiyim ben." Deyip dinlemeden gidiyordum ki bir anda beni kucağına alıp "İstediğin kadar kızabilirsin. Acı çekmene dayanamıyorum." "Akel indir beni! İndirir misin Akel! Yürüyordum ben, indir beni! Akel!" Kızıyordum ama fayda etmiyordu ki. "Boşuna bağırma inatçı keçi. Bırakmayacağım. Evine kadar getiriyorum. Zaten inat ettin dönmek için. Daha iyileşmedin bile." "İyiyim ben neden inanmıyorsun? Hem ben değil sensin inatçı olan. Keçisin hem de." Gülüyordu. "Bende sana iyiyim diyordum sen neden inanmıyorsan bende ondan inanmıyorum." İnanmaya başladığımı, güvenmeye başladığımı diyememiştim halende. Bilmiyordu. Susmuştum öylece. Yavaşça gidiyorduk.
Akel bana bakıp "Ne dedim de öyle moralin düşüt?" "Ne zaman?" dedim şaşırarak. Şu anda moralim düşmemişti. Daha çok sinirliydi. "Kahvaltı da." Halende o konudaydı. Demek zorunda kalmıştım. "Dediğin cümle annemi hatırlattı da ondan öyle oldum." "Özür dilerim. Bu arada eğer seni üzmezse annen nasıl vefat etti?" O yola, bende ona bakıyordum. Gözlerim doluyordu. "Üzdüm yine galiba. Sana bakmıyorum. Rahatça ağlayabilirsin. Görmüyorum seni." Kendimi toplayıp şaşırarak sordum. "Neden öyle dedin?" "Karşımda ağlamak istemiyorsun fark ettim. Düştüğünde de ağlamıştın ama geldiğimi görünce hemen sildin. Şimdi bakmıyorum. Ağlamak istersen ağla." O günde anlamış. Ben bu adamdan bir şey saklayamıyordum ki. "Yok, niye ağlıyım?" "Ağlamak güçsüzlük değildir Aksa. İnsan yeri gelir ağlar. Bende öyle. Ağlayınca rahatlar. Sakinleşir. İçine atma hiçbir zaman. En azından benim yanımda." İstemsizce düşen yaşı silip sorduğu soruya cevap veriyordum. "Sorduğun soru. Annem. O adam öldürdü işte. Gözümün önünde canice öldürdü. Bir şey yapamadım. Koruyamadım." İstemsizce düşen yaşları hızlıca siliyordum. Onun yanında rahat hissediyordum artık. O cümlesi ke rahatlatmıştı. Ben galiba artık Akel'e güveniyordum...
Eve gelmiştik beni yavaşça hamağa bırakıp "Sorduğum ve üzdüğüm için özür dilerim tekrar. Merak etme. Sana bir şey yapamaz." Peki ya sen Akel? Ya sana bir şey yaparsa. Ondan korkuyorum ben. Ondan endişeleniyorum. Sakince "Şimdiye kadar bana yaptığın tüm iyilikler için teşekkür ederim. Sağ ol gerçekten." "Sende inatçı dağ kızı..." Deyip yavaşça dönüyordu. Bu macera daha bitmişti. Kafamdaki düşünceler cevap bulmuştu. Artık her şeyden emindim. Kalbimin sesine kulak verecektim. Kötülerin suçunu iyilere yüklemeyecektim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kızı AKSA
Mystère / Thriller" Babası tarafından terk edilen bir kız... İnsanlara güvenemeyen Dağ Kızı AKSA... Dağ'da ansızın karşısına çıkan Aşk, Aşk ile birlikte gelen GÜVEN... " Not: - Sürç-i lisan ettiysem affola...