Beni en çok yaralayan ve işkence eden kabusun içinde bulmuştum yine kendimi.Sağanak yağmurun altında küçük bedenimi koşarken takip ediyordum fakat bu seferki hissettiğim farklılık kafamı karıştırmıştı. Her zaman olduğu gibi Liam'ın arkasında ona yetişmek ve yarışı kazanmak için koşmuyordum. Bu sefer önümde kimse yoktu. Ama o rüyanın içinde olduğumdan neredeyse emindim. Bu, Liam'ı kaybettiğim rüyaydı fakat bir tuhaflık vardı.
Sonrasında ne olacağını bilmeden koşan küçük bedenimi takip ederken içimden bir ses bana uyanmam için haykırıyordu. Fakat ben hiçbir zaman istediğimde uyanamadığım için her zaman bu kabuslara katlanmak ve hapsolmak zorunda kalmıştım. Bu sanki benim cezamdı. Bu yüzden içimdeki haykırışı yanıtsız bıraktım. Durmak istesem bile duramayacağımı biliyordum.
Arkamda, uzaktan gelen bir ses işittiğimde küçük bedenimle aynı anda o yöne döndük.
Ve aynı anda onu gördük.
Liam arkamda bana yetişmeye çalışıyordu.
Anlamayarak ona bakmayı sürdürdüm fakat küçük bedenim sadece birkaç saniye bana katılmıştı. Ardından önüne dönmüş ve kahkaha atarak hızını arttırmıştı. Gözlerim arkamdan ayrılmazken ruhum küçük kıza bağlı bir şekilde koşuyordum. Liam'ın neden arkada olduğunu ve neden bana yetişmeye çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Ben onu hiçbir zaman bu kadar uzun bir farkla geçmemiştim. Bu rüyada bir terslik vardı.
Tekrar Liam'ın sesini duydum. Arkama baktığımda bana biraz da olsa yaklaştığını fark ettim. Önüme ne zaman dönmüştüm?
Şimdi yüzünü daha net seçebiliyordum ve gördüğüm ifadeden memnun kalmamıştım. Yüzü endişeliydi. Bana bir şey anlatmaya çalışıyordu ve ben onu dinlemiyordum. Ya da atan kalbimin sesinden ne dediğini anlayamıyordum.Durmaya çalıştım fakat bu yine işe yaramadı. Kontrol hiçbir zaman bende olmuyordu. Oysa bu benim rüyam değil miydi?
Açıklığa çıktığımızda etrafıma baktım. Gördüğüm değişiklik karşısında ben şaşkınlık yaşarken küçük Serena her şey normalmişcesine davranıyordu. Bu her zamanki yarışımızda ulaştığımız uçurum kenarı değildi. Farklıydı.
Yağmur şiddetini çoktan arttırmış ve gök gürültüleri yeri yararcasına şiddetlenmişti.
Küçük Serena yüzünde bir zafer ifadesiyle arkasını döndü, arkadaşına hava atmak için. Fakat arkadaşının ifadesi , zaferinin yüzünde asılı kalmasını sağladı. Ona bakmıyordu, korku dolu gözleri kızın arkasındaydı. Ona neden bu kadar korktuğunu sormak için ağzını açtı fakat buna fırsat kalmadan arkadaşı ona doğru atıldı.
Ben de küçük bedenim de arkamızı dönmek için hareket ettiğimizde artık çok geçti.
Gözlerimi açtığımda bir süre sadece tavanı izledim. Uzun bir kabustan uyanmış ve gerçek olmadığına kendimi inandırmak için uyandığımı sürekli kendime hatırlattığım zamanlardan birindeydim.
Hayır, dedim. Bu benim anım değildi. Gördüğüm sadece korktuğum şeylerden biriydi, o kadar. Korkularımın beni yönetmesine ne zaman izin vermiştim de şimdi sadece bir rüya beni alt edecekti?
Soğuk bir duş alıp kendime geldikten sonra hazırlanıp evden çıktım. Okuldan artık sıkılmıştım. Beni yaklaşan sömestr tatili avutuyordu. İlk dönemin bitişi son zamanlarda çok uzun gelmişti.
—
Kalabalığın içine karışırken ne kadar kendime aksine inandırsam da hala gördüğüm rüyanın etkisindeydim. Tam arkama döndüğümde uyanmam heyecanlı bir bölümün yarım bırakılan sonu gibiydi. Arkamda ne vardı? Liam'ın gözlerindeki korku neyden kaynaklanıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SÜVARİ -Kızıl Ejder
Fantasy"Karanlıktan korkar mısın?"dedi sorusunu yineleyerek. "Demek karanlığın kendisi sensin ve karanlık asla seni korkutamaz."dedim onun söylediklerini tekrar ederek. Kibirle çürük dişlerini göstererek sırıttı. "Karanlık benim!" "Peki o halde. Sorumu değ...