2 hafta...
Düzeltiyorum;
Uykusuz geçen 2 hafta!
İki hafta boyunca bir dakika bile uyumamıştım. Ya da uyuyamamıştım. Ve buna okul da eklenince iyice çekinilmez oluyordu. Üstüne üstlük muhteşem üçlüyle yediğimiz yemekten sonra okulda popüler olmuştuk. Herkes muhteşem üçlüyle yemek yiyecek kadar yakın olan bu grubu merak ediyordu. Fakat yemekten sonra daha da yakınlaşacağımız düşünülse de pek öyle olmamıştı. En azından herkesin beklediği şekilde...
Julia ve Nickolas iyi anlaşıyordu. Aslında diğerleri de iyi anlaşıyordu. Sorun bendeydi. Bazen baş ağrım dayanılmaz oluyordu ve kullandığım hap ancak onu yavaşlatıyordu. Şu son birkaç günde daha çekilmez olmuştum. Sürekli dibimde biten Anime Jennifer ve Civciv Harry bile yanıma uğramıyordu. Onları çok fazla soru sordukları hakkında terslememden beri... Bu konuda kendimi biraz suçlu hissediyordum fakat başım ağrıdığında herhangi ufak bir ses bile beni rahatsız ediyordu.
Yavaş yavaş kendi rekorumu kırma yolunda ilerliyordum. Normalde bir insanın uykusuzluğa dayanma gücü ne kadardı? Peki ya benim gibilerin...? Bilmek istemiyordum. Uyumak istiyordum fakat sanki beynimde bir şey beni engelliyordu. Bu engelleme, sonrasında büyük bir baş ağrısını beraberinde getiriyordu. Buna en yakın zamanda çare bulmam gerekiyordu yoksa işe yaramaz hale gelecektim.
Yarın partinin olduğunu hatırlayında çözüm bulmakta geç kaldığımı anlamam kısa sürdü. Fakat o kadar uzun süre dayanmıştım. Bir gün daha katlanabilirdim. Yani...umarım.
Soğuk rüzgar topladığım saçlarımın önünden birkaç tutamın yüzüme düşmesini sağladı. Odamın küçük balkonunda salıncak koltuğumda oturmuş, sadece ay ışığının aydınlattığı ormanı izliyordum. Manzaram istediğim gibi olmasa da kabul edilebilirdi. Ardena'daki uçurum kıyısını özlemiştim. Hiçbir yer oradaki gibi hissettirmiyordu. Hiçbir yer orası gibi özel değildi.
Saate baktığımda gece yarısını çoktan geçmişti. Parti artık yarın değil saatler sonraydı.
Uyuyamasam da en azından yatağımda uzanıp vücudumu dinlendirebilirdim.
Yatağıma geçmeyi düşünürken yan evdeki benim balkonumda aynı hizada olan diğer balkonun kapısı açıldı. Fazla büyük olmayan balkonda biraz ilerledi ve balkonun korkuluklarına tutunarak derin bir nefes aldı. Koyu renk pantolonu ve siyah tişörtü hala üzerindeydi. Gecenin karanlığında ay ışığını aratmayan gözlerinin beni bulması kısa sürdü. Fakat başından beri orada olduğumu bildiğini biliyordum.
Bir süre sadece birbirimize baktık. Sessizliği bozan o oldu.
"Uyuyamadın mı?"diye sordu beni incelemeye devam ederken.
Hala uyku problemimin devam edip etmediğini merak ettiğini biliyordum. Fakat devam ettiğini bilmesini istemiyordum. Özellikle iki haftayı aşkın süredir uyumadığımı öğrenmemeliydi.
"Birazdan yatmayı düşünüyordum."dedim. Yalan sayılmazdı. Sonuçta yatacaktım ama uyku bunun içinde olmayacaktı.
Kafasını onaylarcasına salladı ve oturduğum salıncağı göstererek "Yer var mı?"diye sordu.
Cevabımı yana kayarak verdim. Zaten uyuyacağım yoktu.
Hızlıydı. Balkonun korkuluklarında sadece bir saniye gözüktü. Atlaması normal bir insanın fark edemeyeceği kadar hızlı olmuştu. Fakat ben hiçbir şeyi kaçırmadan dikkatlice izliyordum. Birkaç saniye içerisinde balkonumdaydı.
Gelişinin aksine yavaş bir şekilde yanıma oturdu.
Birkaç dakika konuşmadan karşımızdaki kasvetli ormanı izledik. Ne kadar geçti bilmiyorum. Kafamdaki düşünceleri artık takip etmekte zorlanıyordum. Onları kontrol etmek yavaşlayan gücümle daha da zorlaşıyordu. Aklıma şu iki hafta içerisinde benim aksime Clarissa ile oldukça yakınlaşması geldi. Louis'le yakın sayılırdım. Ama aramızda istem dışı oluşan bir mesafe gizliydi. Sebebini bilmiyordum. Ama iki taraflı olduğu kesindi. Ve bizim bu durumumuzdan farklı şekilde Clarissa en ufak bir fırsatta soluğu Damon'ın yanında alıyordu. Herkesi çabuk elde etmesi ve bu konudaki arzusu yeni hedefini seçmişti. Geriye sadece onu avlaması kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SÜVARİ -Kızıl Ejder
Fantasy"Karanlıktan korkar mısın?"dedi sorusunu yineleyerek. "Demek karanlığın kendisi sensin ve karanlık asla seni korkutamaz."dedim onun söylediklerini tekrar ederek. Kibirle çürük dişlerini göstererek sırıttı. "Karanlık benim!" "Peki o halde. Sorumu değ...