Bölüm 20: Hedef

4.7K 385 128
                                    



Korku filmlerinden fırlamış gibi gözüken, artık neredeyse siyah olmuş kalın tahtalardan oluşan binaya baktım. Esen rüzgar sayesinde tepesindeki tabela gıcırtıyla sallanıyordu. Tam karşısında olan sokak lambasının ışığı ismini aydınlatıyordu. Bu ona daha gizemli hava katıyor, hatta çıkan gıcırtılar 'aklı olan varsa buradan uzak durur' diye bağırıyordu. Üzerinde yazan isimse komik ancak tereddüt ettirecek türdendi.

Fakat bütün bunlar bizi itmek yerine daha çok çekiyordu. Eski bina merak uyandırıcı, gıcırdıyan tabela bizi içeri davet eden bir fısıltı, üzerinde yazan isimse giriş biletimizdi.

Hemen arkamda durmuş bu manzarayı izleyen ekip arkadaşlarımın böyle düşündüğünden emindim.

"Sonunda seninle tanışabildik...Ucube."
Tanya'nın sesi gizemli ve karşısındaki görüntüden hoşnut çıkmıştı.

Jason dudaklarından kısa bir ıslık sesi çıkardı. "Beklediğimden daha iyi."

"Burası çok eski."
Linda'nın sesi alay eder gibi değil, neden böyle olduğunu anlamlandırmaya çalışıyormuş gibiydi.

"Ne derler bilirsin, herkes ağzında altın kaşıkla doğmuyor. Burası da bu kasabanın şanssız kısmı olsa gerek."dedi Lisa.

Julia'nın derin bir nefes verişini hissettim. Tam arkamda duruyordu. "Şanssızı biraz açmamız gerekebilir. Karar vermek için henüz erken."

Diğerleri de onlara katıldığını belirtirken bu kadar incelemenin yeterli olduğunu düşünüp kapıya doğru ilerledim.
Yumruğumu sıkıp kulpsuz kapıya dört kere vurduğumda kapı yavaşça açıldı. Sadece belirli kişilere kulp beliriyordu. Bunu Rigel sayesinde öğrenmiştim. Belirli kişilerin başını çektiği belliydi. Margaret onu gerçekten önemsiyordu.

Kapıda bizi karşılayan iri adam hiçbir şey demeden geçmemize izin verdi.
İçerisi daha önce geldiğimiz zamanlardaki gibi boş değildi. Masaların neredeyse hepsi doluydu. Kalabalıkta gözlerimi gezdirirken Margaret'in oldukça iyi iş yaptığını düşünüyordum. Sol köşe oyun oynayanlarla doluydu. Çoğunluk kart oynasa da üç tane bilardo masası vardı ve üçü de doluydu.

Gürültü daha çok kahkahalardan oluşuyordu. Her masadan ayrı ayrı kahkaha sesleri birleşip karışıyordu. Kimisi içten gülüyor, kimisi alayla kimisi de sadece gülenlere ayak uyduruyordu.

Tıpkı kapıyı açan iri adam gibi biri daha yanımıza gelip eliyle onu takip etmemizi işaret etti. Onaylamamızı beklemeden yürümeye başladı.
Arkasından yürürken bir yandan da yanından geçtiğimiz masadakileri izliyordum.
Beş adamın oturduğu masanın yanında geçerken havada sallanan zarlar dikkatimi çekti. Adam avucunda sallayarak ortaya atmıştı ve zarlar öylece havada dönmeye devam etmişti. Ardından kartlar kendiliğinden sahiplerine dağıldı.

Bir başka masada karşısındakine sinirlenen bir kadın önündeki dolu bardağı fırlattı fakat bardak küçük olmasına rağmen içinden bir kovayı dolduracak kadar su çıkmıştı. Karşısındaki adam bunu bekliyormuşcasına önünde ateşten bir kalkan oluşturarak üzerine gelen suyu engelledi. Su ateşten kalkana sertçe çarparak buharlaştı.

Herkesin güçlerini hiç düşünmeden kullanmasını izlerken burayı daha da ilgi çekici bulmuştum. Hiçkimse güçlerini kullanmaktan çekinmiyordu. Tıpkı bizim adalarımızda olduğu gibi...özgürlerdi.

Dünya'da bedenlere hapsolan birden çok ruh gibiydik. Ruhlarımızın yapabileceklerini beden kısıtlıyordu. Güçlerimizi sınırlandırıyordu. Burada, insanlar bizim bedenimiz gibiydi.

Koridora girdiğimizde kalabalığı arkamızda bırakmıştık. Dar bir merdivenden yukarı çıkarken buraya daha önce gelmediğimi farkettim. Bir önceki gelmemizde barın arkasındaki küçük bir ofiste Margaret ile görüşmüştük. Orası şu anda bizim için küçüktü. Sadece Damon ve ben değil bütün ekip buradaydık.

SON SÜVARİ -Kızıl EjderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin