Bölüm 26: Cadılar Bayramı

3.2K 288 112
                                    

Multimedia: Jasmine Lorenzo


—-

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"dedi yüzündeki alaylı ifadeyle.

Üzerindekabarık, mor bir elbise vardı. Kahverengi saçları tepeden düzgünce toplanmış, ensesinden birkaç tutamsa özgür bırakılmıştı. Hydnora adasında, bütün adalar arası herkesin tanışması için yapılan özel bir gündü. Benimse üzerimde ondan tamamen farklı görünmemi sağlayan ve özel günün farkında olmadığımı gösteren, bir zamanlar güzel olan ama artık kir içindeki beyaz elbisem vardı. Saçlarım dağınıkça omuzlarımdan aşağı dökülüyordu. Ama her şeyin farkındaydım. Sadece umursamıyordum.

Gözleriyle beni ne kadar küçümsediğini görebiliyordum. Cevap bekliyordu fakat benim konuşmaya niyetim yoktu. Yolunu kaybeden kendisiydi. Yardım isteyeceğine beni küçümsemesinden hiç hoşlanmamıştım.

"Sana söylüyorum pire torbası."

Küçük bedenim hafifçe gerildi. Bana eski okulumdaki çocukları hatırlatmıştı.
Sana söylüyorum havuç kafa.
Yaratıcılıkları her zaman beni hayal kırıklığına uğratırdı. Hayal güçleri hiç yoktu.

Fakat şimdi eve döndüğümde beni teselli edecek annem, başka şeylerle kafamı dağıtacak babam yoktu. Benim yanımda ona karşı savaşacak arkadaşım yoktu.

Hayatıma, gitmeye yemin ederek giriyorlardı sanki. O zamanlar amcamın da beni bırakıp gideceğini düşünür, sadece bu düşünce yüzünden ne isterse yapardım. Fakat yine de bir şekilde başına bela oluyordum. İstekleri yerine getirmekte her zaman kötü olmuştum.

"Nesin sen orman cini mi? Gerçi onların bile bir tarzı var."

Küçük bedenimin sahip olduğu büyük düşüncelerden beni çekip çıkarak ses hala karşımda duran mor elbiseli kıza aitti.

Aslında orman cini olan arkadaşımla randevumu böldüğünü ve onların kendisinden de güzel göründüğünü söylemek istedim.
Ağzımdan çıkan tek kelime "Orman cini değilim." oldu.

"Demek konuşabiliyorsun. Söyle bakalım pasaklı, bu kahrolasıca ormandan kurtulup ana salona nereden ulaşabilirim?"

Sadece yüzüne baktım. Muhtemelen bu, hayatındaki en aptal kızla karşılaştığının bir garantisini sunmuştu ona.

Arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

"Hey, nereye gidiyorsun? Beni bekle!"

Beklemedim.

"Yolu göstermeyecek misin?"

Yürümeye devam ettim.

"Yardım et."

Adımlarım hızlandı.

"Lütfen."

Durdum.

İçtenlikle dediğine o zaman bile inanmamıştım. Ama yine de ona yardım ettim.
Yine aynı şey olsa tekrar yardım eder miydim?

"Şuradaki patikayı görüyor musun?"dedim parmağımla arkasını göstererek.

Başını gördüğünü belirtircesine hafifçe salladı.
"O patikayı takip et. Hiçbir yere sapma. Açıklığa çıkacaksın. Sonrasında yolunu bulacaksın zaten."

SON SÜVARİ -Kızıl EjderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin