Kapı sesiyle yerimden kalktım. Herkesin okula gitmelerinin üzerinden iki saat geçmesine rağmen sıkılmıştım. Gelen büyük ihtimalle amcamdı. Dün gece beni kontrol etmek için aramıştı ve sabah geleceğini söylemişti.Kapıyı açtığımda karşımda tahmin ettiğim gibi elinde poşetlerle amcam vardı.
"Günaydın Ateş Topu. Ekibinin okula gitmesinin üzerinden çok geçmemesine rağmen sıkıldığını tahmin etmek zor değil. Bu yüzden en sevdiğin şeylerden getirdim."dedi elindeki poşetleri hafifçe hava kaldırarak.
Gözlerim poşetleri takip etti. İçindeki şekilden ne olduğunu anlamaya çalıştım. Dikdörtgen kutu şeklindeydi. Kısa bir süre sevdiğim şeyleri düşündüm. Gözümün önünden bazıları şerit gibi geçiyordu fakat birinde durmak zor olmadı.
Gözlerim mutlulukla büyüdü."Türk lokumu!"diye bağırıp poşetleri kabaca elinden çekip aldım ve içeri geçtim. Amcamın elleri havada kapıda bir süre kalsa da toparlanıp söylenerek içeri girdi.
"Lokumu görünce beni hemen unuttu."
"Hey, kendini lokum ile mi koyaslıyorsun?"diye sordum çoktan kutusunu açtığım lokumları bir lokma da ağzıma atarak.
"Diğer poşette Türk pişmaniyesi var."dedi somurtarak.
Gözlerim daha da büyürken lokum boğazımda takılı kaldı. Bir yandan öksürürken diğer yandan öteki poşeti açıyordum. Amcam bir dakika içinde yanımdan kaybolup elinde su bardağıyla geri geldi. Suyu alıp içerken boğazımın rahatladığını hissettim.
"Geçen ay sana yollamıştım. Bir ay da bu kadar özleyeceğini tahmin etmemiştim. Kıtlıktan çıkmış gibi yemeği kes."dedi gülerek.
"Çok lezzetliler. Cidden özlemişim."dedim ağzıma attığım pişmaniyenin erimesini hissederken. Çok lezzetliydi.
Masadan tane tane alıp yavaş yemeğe başladığımda koltukta oturup beni izleyen amcama baktım.
"Bir şey demeyecek misin?"diye sordum.
"Dün telefonda çoğunu söyledim zaten. Ayrıca neden söylemediğini anlayabiliyorum...yani sanırım. Ama ekip arkadaşlarına söylemek istemesen bile bana söylemen gerekiyor. Neyim ben yabancı mı?"
"Elbette hayır. Dayanamasaydım tabii ki söylerdim. O seviyede değildi...ta ki parti gecesine kadar."dedim.
"Dayanamadığında söylemeni istemiyorum. Ağrıyı hisseder hissetmez söylemeni tercih ederim. Yoksa vücudun iflas edene kadar dayanıyorsun."dedi kaşlarını çatarak.
Gözlerimi devirdim. "Abartılacak bir şey değil. Keşke herkes artık bu konuyu açmasa."dedim derin bir nefes vererek. Yapılan her hatanın ya da başarının sürekli konuşulması kadar sinir eden bir şey varsa o da zayıflığın konuşulmasıdır. Kısaca herkes olan şeyi olduğu zamanda bıraksa olmuyor muydu?
Acı çektiğim bir gerçekti. Hatta ilk defa baş ağrım beni bu kadar zayıf düşürmüştü. Ama bunu sadece benim hatırlamam yeterliydi. Herkesin beni uyarıp durması sinirlerimi bozuyor, bende daha çok zararlı şeyler yapma isteği uyandırıyordu."Pekala, bir daha aynı şeyin olmayacağından eminim."dedi gülümseyerek.
Ben de gülümseyerek karşılık verdim fakat sonra aklıma gelen soruyla ciddileştim.
"Buradaki orman...orada tahmin ettiğimden daha fazla Annis vardı."dedim.
"Seni bulduğunda hiç Annis olmadığını söyledi Damon."dedi kaşlarını çatarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SÜVARİ -Kızıl Ejder
Fantasy"Karanlıktan korkar mısın?"dedi sorusunu yineleyerek. "Demek karanlığın kendisi sensin ve karanlık asla seni korkutamaz."dedim onun söylediklerini tekrar ederek. Kibirle çürük dişlerini göstererek sırıttı. "Karanlık benim!" "Peki o halde. Sorumu değ...